> Sıddık Sami Onar Vilâyette gazetecilerle ie a b Köprüler atıldı ra Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Ca- hit Talaş kendisiyle görüşen AKİS muhabirine bunu açıkça söyledi. Talas, çikolata rengi bir elbise giymiş ve koltuğuna gömülmüştü. Yüzünden: yorgun olduğu anlaşılıyor- du. Gazeteciyi ayağa kalkarak karşı- ladı ve 147'ler hakkında sorulan su- ale: " — Tasfiyenin hangi kıstaslar gözönünde tutularak yapıldığı bizce de meçhul. Bizden sicilleri hakkında bir malümat istenmedi. Bizden ha- bersiz tetkik edildiğini de zannet- miyorum. Dolayısıyla bu hususta ke- sin bir şey söyliyemem" dedi. 18 Talas bunları söyledikten sonra yerine oturdu. Gazeteci bu defa jur- nalciler üzerinde duruyordu. Kısa boylu, sevimli Dekan, gazetecinin bu konudaki sorusuna yüzünü buruştu- rarak cevap verdi: "— Vallahi, M.B.K. mutlaka Üni- versite içinde bulunan şahıslardan şi- GIR GIR halı süpürgesi bir aylık hizmetçi ücreti- nedir. fahen veya başka şekillerde malümat almıştır. Ama bu resmi bir istek de- ğildi. İçimizden bâzılarının Komiteye malümat verdiği muhakkak. Ama ben, gene de içimizde meslektaş düş- manı şahısların bulunacağını düşün- mek istemiyorum. İstanbuldaki jur- nalcilere gelince, bunlar sarih olarak belli oldu." İşte işin burasında gazeteci dik- kat kesildi. Dekanın hareketlerini in- ceden inceye tetkik ederek bir şeyler anlamağa çalışta. Nihayet dayana- madı, sordu: "—bPeki, kim bunlar?" Talas, biraz düşündü. Sıkıldığı belli oluyordu. Kararsızlıkla kıvrandı "— Bunun açıklanmasında fayda görmüyorum. Şu kadar söyliyeyim ki, bunlar üzerinden yükü atmak için önce çeşitli Jestler yapan, bilâhare gene dönüp dolaşıp aynı noktaya ge- len şahıslardır" dedi. Gazeteci, kısa boylu sevimli De- kanın söylemek istediğini anlamağa, daha doğrusu kimi kasdettiğini çöz- meğe çalıştı. Aklından birkaç şahsın isimleri geçti. Ancak, Talası söylete- miyeceğini anladığı için sustu. Ankara Üniversite Senatosunun toplantısından bir gün sonra geçen konuşma, Ankara Üniversitesi öğre- tim üyelerinin fikirlerini açıkça orta- ya koyuyordu. Senato her önemli o- layda olduğu gibi, gene Rektör Suut Kemalsiz toplanmış ve kısa da olsa 147 öğretim üyesi üzerinde durmuş- tu. Komiteye bir talepte bulunacaktı, İşin halli için iki yoldan gidilmesi is- teniyordu. Birincisi, 114 sayılı kanu- nun yeni bir kanunla yürürlükten kaldırılmasıydı. Bu iş yapılırsa, her- şey kökünden halledilecekti.-Şayet Mili Birlik Komitesi meseleyi bir prestij meselesi yaptıysa, o zaman işin başka bir yolu vardı: Nihai ka- rar Üniversitelerarası Kurula verilir ve netice beklenirdi. Senato, Komite- ye bu iki teklifi yapacak ve Komite- den anlayışlı davranmasını rica ede- cekti. Senatonun, Milli Birlik Komi- tesinin iyi niyetinden şüphesi yoktu. Şayet bu tekliflerin ikisi de reddedi- lirse, Komite bir kere daha hataya düşmüş olacaktı ki, bunun tashihine gitme-imkânı da ortadan kalkıyordu. Ankarada, affedilmeyen Üniver- site üyeleri arasında yaygın bir fikir daha vardı. Hakikaten düşük iktidarı bütün güçleriyle destekleyen o veya destekler görünmekte menfaat bu- lanlar hâlâ Üniversite camiası için- AKİS, 72 ARALIK 1960