YASSTADA DURUŞMALARI prestijinin, mütemadiyen artması, kimsenin eskiye rağbet etmemesi muhtemelen Gülekin C.H.P. içinde beslediği ümitleri kökünden söküp atmıştı ve şimdi oynayacak başka at arıyordu. Nitekim, hâdiseden bir gün sonra, 10 Aralık 1960 tarihli Havadis gazetesini ellerine alanlar gülümse- mekten kendilerini alamadılar. Üsta- dın pabuç kadar bir resmi birinci sayfanın tâ tepesinden okuyuculara takıyordu ve gazetenin manşeti, bir baştan ötekine Güleke tahsis olun- muştu! Ortülü Ödenek Sabık değil, emekli y öciveri elbise giymiş, zayıf, UZun boylu, sarı benizli adam derman- sız adımlarla mikrofona yaklaştı ve: "— Keşke ölseydim de, böyle bir vaziyette karşınıza (o çıkmasaydım.." diye feryat etti. Lâcivert elbise giymiş, zayıf, u- sun boylu, sarı benizli adamın derdi kar "sarı zarftı. "— Bütün mesele o san sarfta! O zarf burada olsaydı, üstündeki, sâ- dece benim deşifre edebileceğim not- ları okur, suçsuzluğumu ispat eder- Ahmet Salih Korur "sarı zarf, sa- rı zarf, san zarf diye çırpnırken sol tarafındaki sandalyada, yine kendisi gibi ölü benizli, kurşuni renk elbiseli adam fersiz bakışlarını cilâlı, siyah iskarpinlerine dikmiş, düşünceli otu- ruyordu. Adnan Menderesin de işleri, Örtülü Ödenek rezaletine ait dosya açıldığından beri iyi gitmiyordu. Tam on yıl boyunca, âdeta tas üstüne taş dikerek yükselttiği bir efsane bir tek fiskeyle yıkılmış, perçem düşmüş ve kel görünmüştü. Milletin nelerden hoşlandığım iyi bilen düşük efendi bir rivayet yaymıştı: Başbakan para almıyordu. Başbakan Allah rızası için çalışıyordu. Başbakan cepten masraf ediyordu. Başbakan Karun kadar zengindi ve paraya pula muh- taç değildi. Başbakan hovardaydı. Başbakan kendi kesesinden hayır iş- leri yapıyordu. Şimdi, bu masallarla aldatılmış millet, bilhassa saf ve te- miz köylüler, hakiki içyüzünü gördük leri Adnan Menderes hakkında bir tek his besliyorlardı: İğrenme! Bitir- diğimiz haftanın sonlarındaki o gün Yassıadada, düşük Başbakanın öyle- sine bitap, (kadar perişan görünme- sinin sebebi buydu. "Etrafında hır- sızlar bulunabilir, ama Adnan Men- deres temizdir" efsanesi yok olmuş, çıplak hakikat ortaya çıkmıştı: "Hır- sızların şahı Adnan Menderestir ve ötekiler ancak Adnan Menderesten Ahmet Salih Korur Akılsız başın çektikleri cesaret aldıklarından dolayı o yola sapmışlardır". İlk belirtileri İpar dâ- vasında gözler önüne serilen hu ger- çek, bitirdiğimiz hafta bütün Türki- yede yaygındı ve düşük efendiye, her şey bir yana, sırf hasbi çalışması do- layısıyla sempati duymuş olanlar aldatılmış bulunmanın hıncı ve hid- deti içindeydiler. Ama örtülü ödenek dâvası görü- şülürken bir başka açgözlülük şahe- seri umumi efkâr önünde belirdi ve Menderese karşı duyulan iğrenme hissi biraz daha arttı. Üç günlük emeldi dan evvelki ocelselerde Mende- resin bir "emeklilik omaaşı"ndan bahsedilmişti. Üç ayda bir, düşük Başbakana 2700 lira getirilip takdim ediliyordu. Herkes merak etmişti: “Bu nedir?" diye.. Zira hanım evlâdı Menderes hayatının bir tek anında çalışmamış, alın teriyle para kazan- mamıştı. 1930'daki Serbest Fırka tecrübesinden bu yana milletvekiliy- di ve onun ödeneğiyle babadan kalan çiftiğin gelirini yiyordu Bir devlet Her evde huzur GIR GIR süpürgesi kullanmakla mümkündür hizmetinde bulunmamıştı ki, emekli olabilsin. Muamma, bitirdiğimiz haftanın sonundaki o gün aydınlandı. Salonda âdeta kucak kucağa oturan dinleyici- leri hayretten hayrete düşüren bu hikâye bilirkişi tarafından anlatıldı- ğında bütün gözler bir tek noktada birleşti. Parke döşemeli geniş spor salonunda bütün gözlerin birleştiği o noktada Menderes, ellerini bacakları- nın arasında kavuşturmuş, oturuyor- du. Bir zamanlar kendisini, dalka- vuklarının gözüyle dev gören düşük adam ufalmış, ufalmış, ufalmıştı.. A- ma yaptığı, tenezzül ettiği de öylesi- ne ufak bir işti ki 1951 yılında, Menderesin kabine- den ayırmak İstediği bâzı Bakanlar İstifa etmemişler, direnmişlerdi. Bir tek yol vardı: Kabinenin toptan çe- kilmesi. Arzu edilmeyen Bakanlar düşürüldükten sonra Menderes tek- rar bir hükümet kuracak ve sâdece istediği adamları Bakanlıklara geti- recekti. Nitekim o usule başvurul- muştu. Menderes istifasını, daha ev- velce anlaşıp mutabık kaldığı Baya- ra sunmuş, Bayar istifayı kabul et- mişti. Fakat, yeni hükümet kurulun- caya kadar işlerin tedviri vazifesi, mütad veçhile gene Menderese bıra- kılmıştı. Aradan bir kaç gün geçmiş, düşük Cumhurbaşkanı yeni Başba- kanı tâyin etmişti. Bu. tabii, gene Adnan Mende'esti. Hakikaten düşük efendi bir başka ekiple bir başka hü- kümet kurmuş ve iktidarını devam ettirmişti. Fakat bu hâdisenin akabinde Ad- nan Menderes Emekli Sandığına baş- vurarak kendisinin emekli Başbakan sayıldığım bildirmiş, bu yüzden e- meklilik maaşı bağlanmasını istemiş- ti. Bu müracaatı yaptığı sırada Ad- nan Menderes Başbakan bulunuyor- du. Yâni halen deruhte etmekte ol- duğu bir vazifeden dolayı kendisine emekli tahsisatı ödenmesini istiyor- du. Alâkalılar şaşmışlardı. Ama, bir şey diyememişler ve aç gözlü adamın arzusunu yerine getirmişlerdi. Gerçi mevzuat emekli Bakanlara ve Başba- kanlara bir emekli maaşı bağlanma- sını derpiş ediyordu ama, tasarrufun maksadı başkaydı. Atatürk devrinde çıkanlan bu kanon. İnönü devrinde de yürürlükte kalmıştı. Menderesin istifa ettiği tarihte de yürürlükteydi Bu usül. Türkiye Cumhuriyet Hükü-- meti,nde Başbakanlık veya Bakanlık etmiş bir kimsenin -o tarihlerde na- muslu kısanlar Başbakanlık veya Ba- kanlık ederlerdi- vazifeden ayrıldık- tan sonra fakrü zaruret içine düşme- sini önlemek için konmuştu. Fakat Menderese kadar, bundan "sinekten yağ çıkarırcasına" faydalanmak hiç