YASSIADA DURUŞMALARI Suikastlar “Bunlar yaptı!" undan bir hafta kadar önce, Top- kapı hadiseleriyle alâkalı odâvayı takip için Yassıadaya gitmiş olanlar- dan bir kısmı bedbin dönüyorlardı. O günler sanıkların sorgusu yapıl- mış ve hapsi tertibi inkâr etmişlerdi. Ortada, sopa ve şiş, taş gören de yok- tu. Gökten altmış adet melek top- lanmış ve bunlar Yassıadada, sanık- lara ait mahalle o yerleştirilmişlerdi. "Sakallı sanık" İnönünün geldiğinden bile habersizdi. "Dilsiz sanık", Emin Kalafatın otomobili diye İnönünün o- tomobili oOüzerine osıkmıştı. "Sanık Mehmet Kaptan" coşkun Demokrat- ları teskin etmek için Topkapıya uğ- ramıştı. "Sanık Genç" tesadüfen o- rada bulunuyordu. "Sanık Sargut" basit bir müşahitti. İnönüye saygı- sızlık mı? Aman! "Sayın İnönü" Iğfı hiç kimsenin ağzından düşmüyordu. Fakat bitirdiğimiz haftanın son gün- leri aynı adadan şehre dönenler yü- reklerinde bir nefretin, dudaklarında bir tebessümün isini taşıyorlardı. İlk tanıkların mikrofon başına gelmesiy- le birlikte Topkapı hâdiselerinin bü- tün mahiyeti anlaşılmış ve "Sakallı eanık"ın azılı bir nümayişçi, "Dilsiz sanık"ın eli sopalı bir çapulcu, "Sa- nık Mehmet Kaptan'ın bir teşvikçi, "Sanık Genç"in ve "Sanık Sargut'un birer tertipçi oldukları âyân beyan belli olmuştu. Hakikaten, tanıkların sorgusunun başlamasıyla birlikte (oYassıadadaki duruşma salonunda, bitirdiğimiz haf- tanın sonunda bir saklambaç oyunu başladı. En alâka çekici tanıklar, ü- niformalılardı. Topkapıda vazifeli o- lan ve İnönünün hayatım kurtardık- ları muhakkak bulunan subaylar ça- pulcuları teşhiste hiç güçlük çekme- diler. Celâl Kosovanın marifetleri o subaylar tarafından anlatıldı. O su- baylar "Sakallı sanık"ı hemen teş- his ettiler. Keki Şahin o subaylarca bahis konusu edildi. Nihayet o su- baylar Mecit Tokcanın ve Namık Argüçün rollerini anlattılar, kendile- rinin hangi şartlar altında müdahale zorunda kaldıklarını açıkladılar. Yok sa, "alâkalılar"a kalsaydı, İnönü az- gın Demokratların eline terkedilecek Ve ondan sonra, ne olacaksa olacak- dis Mikrofon başına her tanık geldi- gindi dinleyiciler, (bilhassa "Sakallı samk'"ın kendisini gizlemek için sar- a acındıran Polat ailesinin de ipliği ilk 20 e birlikte ortaya çıktı. Ka- arname mükemmel hazırlanmıştı. Zira) altmış melekin hemen hepsinin rolleri tesbit edilmiş, numaralanmış, dosyalanmıştı. Başkan Başol tanık- lara arkalarını dönüp sanıklara bak- malarını, marifetlerinden bahsettik- leri adamları tanıyıp tanımadıklarını soruyordu. o Gerekirse de sanıkların arasından bâzı kimseleri ön safa çı- karıyordu. Bu sayede, başta "Sakallı sanık", bir çok "masum"un koyunla- rında sakladıkları hafi kendini belli etti ve dinleyiciler duruşmanın tadına vardılar. Enteresan bir zat me enteresan o sahneleri, cuma günkü oturumdaydı. Perde, koyu renk elbiseli, opapyon kravatlı Kasım Gülekin yüksek Adalet Diva- nını saygılı bir şekilde selâmlayışıy- la açıldı. Gerçi Gülek, daha Adaya a- yak basar basmaz hususi bir ilgi gör- müştü. Gülekin tanıklık etmeden ön- ce usulen bâzı sorulara cevap verme- si gerekiyordu. Başkanın "Ne iş ya- pıyorsunuz?" diye sorduğu suale, "Şimdi bir gazete çıkarmakla mesgu- lüm ve sâbık Adana milletvekiliyim" diyerek cevap verdi. Bol sırmalı de- niz gediklisi tarafından eline verilen yazılı yemini okuyan Gülek, "dosdoğ- ru" kelimesini, "doğru" olarak tek- rarladı. Bu durum, bütün dinleyicile- rin olduğu kadar, Başkanın da dikka- tini çekti ve Başol, Gülekin bu yan- lışlığım "dosdoğru" diyerek düzeltti. Gülek ikinci hatayı, bildiklerini an- latmak için cebinden notlarını çıkar- makla yaptı. ' Nutuk mu söyleyecek- ti? Divanın huzurunda C.H.P. Genel Sekreteri Kasım Gülek olarak bulun- muyordu. Sâdece bir tanıktı. Her ta- nık gibi, bildiklerini anlatması lâzım- dı. Anlaşılan siyasi hayatta alıştığı gibi, tarihi mahkemede de nutuk çek- Topkapı önlerinde halk hırpalanıyor Hesabı Yassıadada görülüyor AKİS, 12 ARALIK 1960