Altemur Kılıç Yassıadada bir siyasi devrin hesabı görülüyor. Ama bunun yanında, bir de insanlık trajedisinin oynan- dığını görmemek kabil değil. Duruşmaları başından be- ri takip edenlerin şahit oldukları öyle küçük, basit sah- neler var ki bir iğrenme duygusunun ta burun delikleri- ne kadar vücudu kaplamaması imkansız. Bunlardan birini, küçük ihtiraslarının kurbanı talihsiz Hayreddin Erkmenin müsteşarı olan Ahmet Cemil Conk adındaki adam yarattı. Mandalincinin yolluğu meselesindeki fü- tursuzluğundan dolayı Erkmen, hak ettiği cezaya uğ- radı. Fakat Conk? Onun beraat ettiği nasıl söylenebi- lir? Sonra, o bin figüranlı oyunda iki başka tip görün- dü. Biri sanık, diğeri tanık mikrofonu başında arz-ı endam ettiler. Niçin biri sanıktı, diğeri tanık? Tama- mile kaderin cilvesi. Yoksa, ikisi de sanık veya ikisi de tanık olabilirlerdi. Zira bir devrin yarattığı eş si- malardı: "Küçük Menderes'ler! Rastladıkları her şahsa Menderesin methiyesini yapanlar, ona göklere çıkaranlar, ona hayranlıklarını ifade için kelime bu- lamayanlar, hürriyet için osavaşanlara karşı istihfaf, hattâ küfür kusanlar, efendilerine cephe aldılar diye meslekdaşlarını o toplantılardan kovalayanlar orada sorumsuzluklarım, hattâ mücadelelerini terennüm ettiler. Radyo Gazetesinin o ateşin spikeri Hikmet Münir Ebcioğlu, sanki her hafıza nisyanla malülmuş gibi kendini bir de şahsiyet ve fikir sahibiymiş gibi göstermeye kalkışmaz mı? İhtimal, o uzaklaştırıldığı Radyoya tekrar alınmasını temin için yaptığı "feda- kârlık" unutulmuş, Radyo Gazetesini okuduğu gün- ler sokaklarda, ağzında piposu, takındığı tavır hafı- zalardan silinmiş sanıyordu. Mikrofon başında o efen- disinin, ya da sahibinin sesinin kaleminden çıkmış küfürleri çatlata çat lata okumayı "bir spiker, kendi- sine verilen metni iyi oOokumaya mecburdur" mucip KÜÇÜK Menderesler H. Münir Ebcioğlu sebebine bağlamak kolaydır. Ama, mikrofondan uzak- ken bir "Küçük Menderes" olmak hangi mecburiye- tin icabıdır ? Ya, Altemur Kılıç? İnsanın gülmekten öleceği geliyor: Duruşma salonunda "Altemur Kılıçın müca- deleleri" anlatılıyor. O Umum Müdür ki, üstelik "gö- ze girme gayreti"nden, başka hiç bir zoru yokken konferanslar vererek Basma saldırmış, onu o kötüle- miş, malüm edebiyatın şampiyonluğunu yapmış, ve tabii efendisine karşı savaş açmış bulunanlardan da daha o devirde ağzının payını almıştır. Toplantı sa- lonlarmndan muhabir kovan, galiba bir başka Kılıçtır. Menderesi göklere çıkaran da, o başka Kılıç olacak. V.C. listelerini saat 18'de değil de, 14,de (okutmuş! Kahraman çocuk.. Her halde, bunu sağlamak için kel- lesini tehlikeye koymuştur. Ama doğrudur, belki kel- lesinden de kıymetli Ur. nesneyi tehlikeye koyarak o zaferi kazanmıştır. Bir gazap anma gelip, milletvekil- liği kapısının kapanıvermesi (o ihtimalini hiçe saymış- tır! Kahraman çocuk.. Kaç kişiler ve kaç kişiler kaç Kılıçı ve kaç Ebel- oğluyu o karanlık günlerde, bir zalime uşaklık etme- nin insanlık haysiyetiyle bağdaşamayacağı hususun- da ikaz etmiştir. Zalim kudret sahibiyken, bütün O ikazlar buza yazılan satırlardan daha tesirli olama- mıştır. Zira zalim nimet, ikaz edenler nasihat dağıtı- yorlardı. Ama, şimdi? Düşen hangi zalime ilk tekme uşaklarından gelmemiştir? Niçin Ebcioğlu tanık, Kılıç sanık? İnşallah Kılıç da beraat eder. Ama cemiyet bu tiplerin üzerine dam- gasını bir daha silinmemeçesine basmalıdır ki hiç ol- mazsa müstakbel zalimlerin müstakbel uşakları bu işin bir de tehlikesi bulunduğunu görsünler ve cephe- lerini ona göre seçsinler. yavaş yavaş ilgi toplamaz olmuş, fa- kat bilahare her "Fasafiso dâva"'nın yanına bir veya birkaç "Mühim Dâ- vanın konulusu, tekrar vatandaşın ilgisini toplamıştı. O günün erken sa- atlerinden itibaren, Yassıadaya git- mek istiyenlerin talepleri, İrtibat Bü- AKİS, 12 ARALIK 1960 rosu subaylarına yağıp durdu. Bu ta- leplerin bir kısmı, aynı yer numarası- nın bir kaç kişiye verilmesi suretiyle karşılandıysa da, mühim bir kısmı geri çevrildi. Bu yüzden, tıklım tıklım dolu. olarak saat tam 8.15'te Dolma- bahçeden kalkan Fenerbahçe vapuru- na binemedikleri için yüzlerce kişi- nin rıhtım üzerinde, hayıflanıp dur- duğu görülüyordu. "Radyo Dâvası" o gün üçüncü du- ruşmaydı. Menderes, bir önceki dâva- ca sanık bulunduğu için salondan çı- karılmamıştı. On sanık sandalyesin- 25