mek sevdasına kapılmıştı. İşte bu sebeple, cebinden kâğıt parçalarını çıkarıp okumaya başladığı sırada, Başkan, o . kâğıtları tekrar cebine sokmasını kendisine ihtar etti. Tanık Gülek, gördüklerini bir bir anlattığı halde, sâdece bir noktada nedense bir şey söylemek istemedi. Başkan Başol Güleke geri dönüp, sa- ttklara bakmasını ve o tanıdıklarını bildirmesini istiyordu. Bu istek 'üze- rine Gülek, mütereddit bir şekilde, birkaç saniye gözlerini sanıklar üze- rinde gezdirdi. Bu sırada, düşük Men- deresin kıpkırmızı kesildiği, gözleri- ni yere indirdiği görüldü. Gülek, yine ne hikmetse, sanıklara iyice bakma- dı. Daha doğrusu bakmak istemedi. Nasıl bir tanıktı bu? Eğer diğerleri de onun gibi yapsa, sanık sandalyesi- ni «dolduran 60 kişinin hangisinin suç- lu, hangisinin suçsuz olduğu nasıl meydana çıkardı? Ama Gülek, tanı- dıklarını teşhis etmek için değil de, şöyle bir bakmış olmak için, gözlerini sanıklar üzerinde bir defa gezdirdi ve hemen geri-döndürerek, "Tesbit ede- bileceğimi zannetmiyorum!" dedi. Bu "zannetmiyorum" kelimesi, dinle- yicilerin olduğu kadar Divan üyeleri- nin de tim sebep oldu. Başkan so "- Şayet İnönü otomobilinden inseydi ill trafik arabasına girseydi, ne olurdu Gülek c cevap verdi: — Son derece tehlikeli bir durum olurdu, buna kaniim." Bilâhare karşı- lıklı konuşma şu şekilde devam etti* — Eski ifâdenizde bu hâdisenin bir tertip olduğunu bildirmişsiniz." — Trafi memurunun vazifesi yolu açmak iken. yolu kesti. Bu da hâdisenin maksatlı olduğu KAMER erine uyandırdı." — Bu bir tertip olduğuna göre, sanıkların buna iştirak dereceleri hakkında bir kanaatiniz var mı?" — Elimi vicdanıma koyarım. Bu tertibi DP. liler yapmıştır. Fakat tertibi o zamanın Cumhurbaşkanı ve Başvekili hazırlamıştır, diyemem!" Neden diyemiyordu? Zamanın Cumhurbaşkanı ve Başbakanı, o an- da sanık sandalyasında oturan diğer 58 kişiden farklı kimseler miydi?. Gülekin bu şekildeki konuşması çok acaip karşılandı. Anlaşılan, tanık o- larak duruşmaya gelmişti ama, ta- nıklık yapmak istemiyordu. Başkan, hayretini gizliyemedi ve "Pekiiii! A- ma siz de bir şey söylemezseniz, Di- vana gökten kanaat gelecek değil ya!.. İnönünün o zamanki muarızları kimlerdi?" diyerek bu hayretini ifa- de etti. Gülek daha sonra, birbirini tut- mıyan konuşmalarına devam etti. Ona göre hâdiseyi D.P. liler tertiple- mişti. Fakat Bayarla Menderesin bu AKİS, 12 ARALIK 1960 © Iki Kumarbazlığın fa zileti mi olur? Bir kere kapıldın mı, evvelâ param haysiyetin, karın, hayatın! Peş bunlardan kaybedenler çok görülmüştür. kumarbazın ve iğrenci Adam masaya turur ve kaderi- ni, elinde tuttuğu artlara bağlar. Bütün marifetini, bütün zekâsını, bütün kurnazlığım, bütün kabiliyet- lerini ve kudretini, kazanma yolun- da seferber eder. Büyük oynamak- tadır. Göz diktiği pot muazzamdır, muhteşemdir. Oyun uzun sürebilir, oyun kızışmış, bulunabilir, oyunda yumruklaşılabilir, hattâ tabanca çekilir. Bu öyle bir savaştır ki, a- manı yoktur. Oyan biter ve hesap anı gelir. Adam kaybetmiştir. Her şeyi, her şeyi.. Gözünü kırpmadan, nesi varsa, nesi yoksa çıkarır, ve- rir. Sızlanmaz, ağlamaz, yalvarmaz. Bu, giriştiği maceranın bir mukad- der ve peşinen malüm akıbetidir. Talihi yaver gitmemiştir. Yıldızlar kendisiyle beraber olmamıştır. Ra- kiplerinin kuvvetlerine doğru teş- his koyamamıştır. Acemilik etmiş- tir, budalalık etmiştir, başına gelen belâyı bizzat yaratmıştır. Katlana- caktır, faturayı -rakkam ne kadar büyük olursa olsun ve isterse bir yeni oyunun oynanmayacağını da bilsin- ödeyecektir. Adama kumar- baz derler. Ama, gene de âdâm der- er. A. Menderes tertibe karıştıklarım bilmiyordu. A- ma, bu ten'hin sâdece bir gösteri ol- mayıp İnönünün hayatına kast mak- sadı taşıdığım söylemeyi de ihmal et- miyordu. İnönünün öldürülmesi kimin İşine yarardı? Bunu bilmiyecek tek bir in- san düşünülemezdi. Nitekim Başkan: "— Tenakuza düşmüş oluyorsu- nuz. Maksat İnönüyü öldürmek olun- ca, bunu kim yapar? İnönünün asıl muarızları kimlerdir? Bu tertipten Menderesle Bayarı ayırırsanız, geri Kumarbaz Bir başkası var- dır. O da masaya oturur ve kaderi- ni o da, elinde tut- tuğu kartlara bağ- lar. Oda bütün marifetini, bütün zekâsını, bütün kurnazlığını, (o bü- tün kabiliyetlerin. ve kudretini, ka- zanma yolunda se- ferber eder. O da büyük oynamak tadır. Onun da göz iktiği pot muaz- zamdır, muhteşem dir. Oyun biter ve C. Bayar tir. Her şeyi, her şeyi.. Faturayı da- yarlar. Derhal hır çıkarır. Fişleri bir çırpıda karıştırıverir. Aldığı kavın yirmibeş değil, onbeş olduğu- nu söyler. Ayağıyla masaya çarpar, onu devirir. Ortalığı altüst etmeye kalkışır. Bütün bunları denedikten sonra gene yakasını sıyıramamışsa, başlar sızlanmaya, ağlamaya. Ah, ne masum, nasıl melektir. Ne olur, kaybettiği kendisine obağışlansa.. Canım, bir başka akşam da kendi evinde toplanıp yeniden oynamak kabildir. Hem genç karısı, körpe kı- zı da oyun arkadaşlarını misafir et- mekten öyle büyük memnunluk du- yacaklardır ki!. Ama, şu faturayı imdi kendisine ödetmeseler. Sonra vallahi ödeyecektir, billahi ödeye- cektir, tallahi ödeyecektir. Kolla- rını önünde kavuşturur, ellerini u- ğuşturur, iki büklüm olur, yerlere kapanır. Yalvarır, yalvarır, yalva- rır. Ona da kumarbaz derler. Ama ona adam demezler. Yassıadada Menderes! işte Bayar, işte kalan Kemal Aygün için, Ethem Yet- kiner için İnönünün öldürülmesinin bir mânası kalmaz!" diyerek Gülekin kanaatlarını söylemesini istedi. Fa- kat İsrar boşunaydı. Gülek, Mende- resle Bayarı ele vermemeye karar- lıydı! O zaman herkes, üstad'n adalet önünde politika yapmakta bulundu- ğunu keşfetti. Hele. kendisi Genel Sekreterlikten ayrıldıktan sonra C. H.P. nin dimdik ve her zamankinden kuvvetli halde yürümesi. Aksalın 21