başvurmağa ve kocasının mecbur kalır. Ayrılmak -kendisine ötedenberi hayran- bir omeslekdaşıyla gitmek tehdidini ileri sürer. O zaman, an lak o zaman vaziyeti kurtarabile- cek, kocasını bir çılgınlık yapmaktan Sindel oyun. Sahnedeki o yok Deli 6 tiyatrosunda iyi ynanıyor. oKarı- koca'da Erol Keskin ile Lâle Oraloglu, bu olgun ve aydın çifti, her bakımdan kusur- suz canlandırıyorlar. Erol Keskin isa- betli kompozisyonu, ağırbaşlı, ölçülü oyunu temiz diksiyonuyla birkaç yıl- da sanatını ne kadar ileri götürmüş olduğunu belli ediyor. Lâle Oraloğlu ise her zamanki sahne sempatisi, za- rif kadınlığı ve zeki oyunuyla kusur- suz ve çok cazip bir Madam Delville oluyor. Bu anlaşmış çiftin huzurunu ve inançlarını yok etmesine ramak ka- lan İsveçli Katrin Sveg rolünde Lâ- le Belkisi gördük. İlk defa bu derece mühim bir rolde sahneye adım atan bu genç sanatkâr, uzun ve başarılı bir mankenlik faaliyetinin kazandır- dığı tecrübe ve zarafetle rolüne mü- kemmel intibak ediyor. Güzel fiziği- nin verdiği imkânları rolünü değer- lendirmek için kullanmasını biliyor ve sahnemiz için güzel bir "keşif" o- luyor. Yalnız sesini daha iyi kullan- masını, tonlarım daha iyi bulmasını öğrenmelidir. Kız koleji müdiresinin hayranı ye zararsız flörtü Prof. Rosş Barnett'i Cahit Irgat bırakmış, şimdi Necdet Aybek oynuyor ve aksatmamağa çalı şıyor. Ama bu rolün Cahit Irgatın rolü olduğu da anlaşılıyor Onun için, temsile çok şey kazandırdığı muhak- kak olan bu rolü bırakmış olmasına üzülmemek elden gelmiyor. Bu, Ca- hit Irgatın yarıda bıraktığı kaçıncı roldür ve bu değerli sanatkâr, ka- pıldığı zaaflar, kompleksler içinde nereye gitmektedir? Kendisini seven ve sanatını beğenenleri acı acı dü- şündüren budur. “Evlilik Dolabının mühim bir eksiği de reji diye bir şeye sahip ol- mamasıdır. Bu yüzden temsil en ba- sit sahne düzeninden mahrum kalıyor ve o başarılı oyuna gerçekten yazık oluyor. KAPIŞILAN KİTAP İS EVLİYALARI İslam aleminde en meşhur 20 büyük evliyanın hayatları, i- nançları, felsefeleri. 885 sayfa» kuşe kaplı, renkli, 17.50 lira. 6- emeli gönderilir. Sipariş: Ulus YAYINEVİ - P.K. 231 — ANKARA AKİS, 2ZARALIK 1960 SİNEMA Filmcilik Sıkıntı devam ediyor pe sinemasının bir çeşit genel ka- rargâhı durumunda olan Beyoğlu- nun Yeşil Çam Sokağında aylardan beri, her yıl alışılagelmiş faaliyetin dışında bir durgunluk göze çarpmak- taydı. Yıllık prodüksiyon sayısını ü- çe dörde çıkararak adını büyük şir- ketler arasında saydıranlar yine film çevirmeye devam ediyorlardı ama, bir filmle yetinen küçükler, yokluk- lar içinde boğulmak raddelerine gel- mişlerdi. Geçen 1950 - 1960 mevsimi için kota sistemi yerine otomatik tah- sis kabul edilmişti. Otomatik tahsis aşağı yukarı eski kota sistemine çok veya üç haftadan aşağı afişten İndir- memeye bakıyorlardı. Bu yolla çoğu kendi malı sinema salonlarında işlet- meye soktukları filmlerin maliyetle- rini düşürüyor, ellerindeki tahsisin hepsini birden aynı yıl kullanmaya da yanaşılıyorlardı. Yabancı film ğetir- ticisi şirketlerin fazla akıllı ve açık- göz davranmaları sonucu, çıkmaz bir sokağa girip çırpınmalarının bir eşi de yerli film çeviricileri arasında de- vam ediyordu. Büyük balıklarla küçük balıklar AT yokluğu ve sıkıntıyı duyanlar küçük ve serüvenci şirketlerdi. Bu terazinin bu kadar sıkleti çekemiye- ceğini matematik gerçeklerle bile ka- bul etmeyen yerli filmcilerimiz, yıl- lardır beklenen sonla karşı karşıyay- Yerli filmlerimizden bir sahne Değirmenin suyu yaklaşıktı. Yabancı film getirticileri için belli bir kontenjan ayrılmış ve bu kontenjanın şirketler arasında pay edilmesi istenmişti. Bu, büyük getirti- cilerin yanıbaşında bir takım serüven- ci ve köksüz küçük getirticilerin yer- den mantar gibi bitivermesine yara- maktan başka bir fayda sağlama- . Serüvenci küçük getirticilerin bu paylarım asıl ihtiyaç sahiplerine dolambaçlı yollardan giderek karabor sa fazlasıyla satmaktan öte bir işle- ri yoktu. Geçen yıl getirticilere ayrıl- mış 1.250.000 dolarlık tahsisin bütü- nü kullanılmıştı. Bir yü içinde güm- rüklerden çekilen film tutan 700.000 dolan güç buluyordu. oGetirtici şir- ketler, yetti bir açıkgözlük örneğiyle iki sinema mevsimidir bir filmi iki dılar. Büyük ve iyi niyetli şirketleri de kendi istismarcı ve kötü film yap- an kü- devamlılıklarını rumuna girmişlerdi. Büyükler için sı- kıntı pek söz konusu değildi. Bir çoğu bugünlere hazırlık olmak üzere ya ham film stoku yapmışlar, ya da ke- senin ağzını açarak karaborsadan te- min yoluna gitmişlerdi. Bugün de de- vam etmekte olan sıkıntı ve karabor- sa, yalnızca küçük ve serüvenin şir- ketlerin işi olarak sayılamazdı. Kü- çüklerin ortadan kalkmasını veya sa- yılarının zararsız bir hadde inmesini başlangıçtan bert arzulayan büyük- ler, zaman zaman ham film stoku ya- parak küçükleri yapma bir yokluğa itiyorlardı. Küçükler de can havliyle birleşmişler ve ham film işini Milli 33