BA S Kanunlar Eski haman eski tas Kıvırcık saçlı, uzaktan bakıldığında boğazının üzerine bir (kelebeğin konduğu zannedilen, kahverengin be- yazlı papyon takmış adam gülümsi- yerek masanın etrafına üst üste s1- ralanmış gazetecilere baktı ve: "“— Düşüklerin gayrı meşru dölü olarak bize intikal eden bu kanunun namusunu temizledik" dedi. Sonra söylediklerinin tesirini görmek ister- miş gibi bir iki saniye etrafına göz gezdirdi, o dinliyenler (o susuyorlardı. Papyon kravatlı devam etti: Basın kamu oyunun nabzım tenisi eder. Hazırladığımız kanun bu nabzın normal olarak atmasını temin edecektir. Dinliyenler gene cevap vermedi- r. Hadise bu haftanın ortasında bir gün Büyük Millet Meclisinin ana ka- pısından girince sağ taraftaki merdi- -en altının tam karşısına gelen oda- da cereyan ediyordu. Papyonlu zat Basın - Yayın Umum Müdürü Ahmet Yıldızdı. Yarbay Yıldız bir gün evvel Mili Birlik Komitesinde kabul edilen ispat Hakkı ve Basın Kanunları hak- lında -Komitenin yeni kararı ge- reğince- izahat vermek üzere basın nensuplarını çağırmıştı. Oda, istiabının çok üzerinde dol- muştu. Uzun masanın etrafındaki san dalyalar yetmemiş, gazetecilerden bazıları ikişer ikişer oturmak zorun- la kalmışlardı. Pek çoğu da toplan- tıyı ayakta takip ediyorlardı. Ahmet Yıldız içeri girdiğinde odanın havası, caloriferden çok nefeslerden ısınmış, ocaklık tahammül edilmez hal al- Genç Yarbayın üzerinde lâcivert biir elbise vardı. Vücuduna yapışık ce- teti, omuzlarının genişliğini biraz da- la belli ediyordu. Gazetecileri selâm- ladıve masanın başına geçti. Yanın- la Milli Birlik Komitesi basın bürosu şefi Baha Vefa Karatay vardı. Yıldız gülerek.söze başladı: "— p bizden bahsedecek deği - liz ya, Biriz da sizden bahsedelim." gazetecilerden birisi gülerek Yıldıza cevap verdi "— Ama beğenmezsek, gene siz- den bahsederiz- Bu laf gazetecilerin pek hoşuna gitmiş olacakki kahkahayı bastılar Gülemeyen veva gülen gibi görünen Ahmet Yıldızdı Bir de toplantıda ne- dense pek mebzul rriktarda mevcut olan Havadis ve Kudretçilerdi!' Yıldız devam etti; "—Canım bizim yapmak istedi gimiz ne müstakbel iktidarı kızdırıp 26 IN kanunun değişmesine, yeniden bir basın kanunu hazırlanmasına yol aç- mak, ne de sizleri kızdırmak. Şöyle ortadan gitmeğe çalıştık." Hakikaten, Komite ortadan git- meyi, yâni şiş ve kebabı yakmamayı düşünmüş ve kanunu öyle hazırlama- ğa çalışmıştı. Ama bazen kebabı ate- şe fazla tutmuş ve bir tarafının faz- laca kızarmasına sebep olmuştu. Ha- zırlıyanlara sorarsanız bu kadar ha- ta kadı kızında bile olurdu. Yıldız izahatına devam etti. Ba- sını başıboş bırakacak bir hürriyet, basının vazifesini yapmasına engel olur, pek çok ihtilâta yol açabilirdi Bunların en tehlikelisi gelecek ikti- darların kanunu rahatça değiştirme- siydi. Buna meydan vermemek için biraz ortalamak lâzımdı. Gazeteciler birbirlerine bakıp gülümsediler. Söy- lenenlerden pek bir şey anlamamış- Her iktidar keyfine göre bir basın politikası güdecek ve her ikti- dar basın mensuplarıyla kedinin fa- reyle oynadığı gibi oynıyacak mıydı? Bunun teminat altına alınması müm- kün değil miydi? Mümkünse neden yapılmıyordu ? Yıldız bundan sonra kabul edilen ikinci kanun yâni İspat Hakkı üze- rinde izahata başladı, İspat Hakkı basma tanınıyordu. Yalnız bâzı şart- lar koşulmuştu. Bunların başında şa- hısların Özel hayatlarına inhisar e- den dedikodulara dayanan ve bühta- na yol açacak bir yayında ispat hak- kı kabul edilmiyordu. Ama bu şah- sın özel hayatı kamu menfaatlerini ilgilendiriyor veya ihlâl ediyorsa ga- zeteci ispat hakkına sahipti. Ahmet Yıldız İyi niyet kâfi mi? Bu arada Yıldız, Komitenin düşün- celerini bir kaç kelimeyle açıkladı: "— Gayemiz demokrasilerde 4. Kuvvet olan basınla diğer kuvvetle- rin arasındaki muvazeneyi temindir. Ne basına Baskı yapılmasını istiyoruz, ne de bizden sonrakilerin bu kanunu değiştirmesini teşvik etmek niyetin- eyiz." Kanunlar hazırlanırken Basın Fo- rumundan çok istifade edilmişti. Tek- nik işleri bilmiyen ovâzı-ı kanun -ki M.B.K. dir- bu Forum sayesinde pek- çok bilgiye sahip olmuş ve kanunla- rın müzakeresi sırasında bunlar işe yaramıştı. Yıldız bundan sonra basın hürriyetinin 1950 den bu yana nasıl kısıldığının izahına geçti. Hâdiseleri bir bir anlattı ve sözlerini bağladı: "“— 1950 de 5680 sayılı kanunla Basın, zannedelim rahat bir nefes al- dı. Ama 6733 plâka numaralı baskı silindiri onun üzerinden geçip bütün Hürriyet tepeciklerini dümdüz etti." Yıldızın bu sözleri toplantıda bu- lunanlar tarafından pek Hele malüm gazetelerin, malüm mu- habirleri ağızlarım kulaklarına var- dırıp gülümsediler. Kendilerini gör- mesi için de Yıldıza pek sempatik ba- kışlar atfettiler. Ancak sevimli Yar- bayın kimseyi ogörecek hali yoktu. Mütemadiyen önündeki notlara bakıp anlatıyordu. Hele gazetecilerin gene hapsedile- ceğine dair bir maddeyi izah eder- --n salonda bulunanlar çok güldüler, Yıldız, tekzip konulmadığı taktirde gazetecinin gene hapsedileceğini izah ediyor ve bunun gerekçesini anlatma- -a çalışıyordu. Eski devrin pek sevi- len ve düşük iktidar mensuplarının bir süre peşinde dolaşmış bir gazete- cisi: AKİS, 2 ARALIK 1960