" — Muhterem reis beyfendi, ma- lâmu âliniz o tarihlerde memlekette iç politika yoktu. Tak parti sistemi devam ediyordu ve iç politika diye bir konu.." diye başladı. e hayretle dinledi, zü mi — Hayır efendim, 1946 - 50, hat- ta 50 - 54 arasından bahsediliyor. O zaman iç politika olmaz olur mu? Muhalefet kurulmuştu. Her gün hâ- diseler cereyan ediyordu. sonra Sö- Ama Mendereste onun da cevabı hazırdı. Son zamanlara kadar Radyo Gazetesini yakından takip etmemiş- ti! Zaten duruşmaların başından be- ri düşük efendi, başı ne zaman sıI- kı şsa "Bilmiyorum", "Hatırlamıyo- rum" diyordu. Fakat bu iki kelimeyi en Ziyade, bu haftanın başındaki o gün kullandı. Hiç bir şey hatırlamı- yor, hiç bir şey bilmiyordu. Radyo Gazetesinde gazetecilere mi çatmış- lar? Aa! Hiç duymamıştı. "Alçaklar, namussuzlar!" diye mi haykırılmış- t1? Bu kelimeleri bilmiyordu. Men- deres Uşak olayları dolayısıyla Rad- o Gazetesinde okunan yazıyı da hiç hatırlamadığım söyledi. O yazıda İ- nönünün başına taş atanlar taltif edi- liyor, çok vatansever oldukları belir- tiliyor, münafıkların hakkının bu ol- duğu söyleniyordu. Düşük efendi, tam bir fütursuzlukla bunu da ilk defa duyduğunu belirtti. Ama bu defa fa- ka basmıştı. Zira D.P. Meclis Grubu- nun on yıllık zabıtları elde bulundu- Şundan Menderesin Uşak olayları sı- rasında kendi partisi milletvekillerine hitaben yaptığı okonuşmanın metni mevcuttu. Altay Egesel o metinden bir parça okudu. Bu, Radyo Gazete- sinde okunan pasajla hemen hemen aynıydı. Kelimelerinden O tâbirlerine kadar.. Tabii fikir, tamı tamamına eşti. utanmadı. "belki Radyo Gaze- Grupta beni Ama Menderes gene "Kim bilir" dedi, söylenmiş cümleleri aynen almıştır. Bilmiyorum, hatırlamıyorum..." Bur- han Belge milletvekili olduğundan o işde onun sırtına yıkıldı. Tıpkı gaze- tecilere yapılan tecavüzler gibi.. Men detes, mesuliyetin Burhan Belgede olduğunu açıkça ifade etti. Kendi ta- biriyle "Derhatır" etmediği bir hare- ketin, fiilen mesulü bir başkasıydı. Buna rağmen Menderes, kendisine has gerçek outanmazlıkla Başkanın gözlerine baka baka duruşmanın bir anında: ' "“— Sizi temin ederim ki, hatırla- mıyorum, dedi. Eğer ben emretmiş olsaydım, huzurunuzda tam bir açık- lıkla benim emrimle, benim direkti-, fimle yapılmıştır derdim.. AKİS. 2 ARALIK 1960 Başol, gözlüklerinin altından şöy- le bir baktı, sonra cevabı yapıştırdı: — O belli değil!" Menderes bozuldu, fakat duyma- mazlıktan gelerek "Efendim?" diye sormak hatasını işledi. Her halde, Başolun aynı cevabı . vermeyeceğini sanıyordu. Ama Başkan, bu defa ke- limenin üzerine basa basa tekrarladı: — O belli değil, dedin.." Salon kahkahadan yıkılacaktı. Herkesin içinden alkışlamak geldi a- ma, Başkanın yanında oturan Selman Yörüğ'ün çatık kaşları bu hevesi kur- saklarda bıraktı. Zaten Başol da, gülme sesleri pek artınca elini kaldırıp dinleyicileri süküta davet ediyor, şu- urlu dinleyiciler derhal susuyordu. A- ma Zorlu, İnönüden "Sayın İnönü" diye bahsedince gülmemek kimin haddiydi? Her gülmeye cevap verme itiyadındaki -ve bütün sanıkların en küstahı- Zorlu: * "—e Şimdi söylemiyorum. Evvel - den de sayın derdim" deyince yeni e eskileri takip etti. Her halde Radyo, Dâvası, mühim dâva olma “hususiyetinden başka bu teferruatıyla da halkı son derece memnun bıraktı ve bütün düşüklerin, hele Menderesin prestijine ağır bir darbe etti. İki a pelet duru iki adam, aslında, şahsiyet olarak belki kıyaslanma- ması gereken, ama hayatlarının bir anında aynı mevkii işgal etmiş ol- duklarından ister istemez nazarlar- da, hatırlarda yanyana gelen İnönü ile Menderes arasında bir yeni mu- kayeseye imkân verdi. Başkan Men- YASSIADA DURUŞMALARI deresi sıkıştırıyor, radyodan Muhale- fete verilen konuşma hakkına 1954 seçimlerinden sonra için kaldırıldı- ğını soruyordu, Öyle ya, kendileri 1950 seçimlerinin arefesinde konuş- muşlardı. Üstelik Muhalefete tanınan hakkın sâdece seçim zamanlarına in- hisar etmemesini, her zaman Muha- lefetin radyo' mikrofonunu kullana- bilmesini bir prensip olarak savun- muşlardı. Fakat devir değişip ta kendileri iktidara gelince her şey gi- i onu da unutmuşlar, hattâ seçim zamanı verilen hakki dahi kaldırmış- lardı. Düşük efendi bu suale hakikati söyleyerek cevap vermedi. 1954 se- çimlerinin kazanılması üzerine Bayar "İnce Demokrasiye artık paydos!" demişti ve bu bir parola yerine geç- mişti. Muhalefetin radyoda konuş- ması ise İnce Demokrasinin bir ica- bıydı. Ama Menderes bunun Meclis tarafından çıkarılmış bir kanun ol- duğunu beyan etti. Sanki kendisinin hiç bir taksiri yoktu. O, istiklâline sa- hip D.P. Meclisi vardı ya... İşte, ka- nun onun kanunuydu. Menderes sız- landı: "—- Eğer Meclisin bütün icraatı- nın hesabını benden sorarsanız, ben bunun altından kalkamam ki..' Dudaklar istihfafla büküldü. Bir adamdan daha, bütün bir devrin hesa- bı sorulmak istenmişti. Hem de o devre fiilen katılmış, Başbakanlığını, milletvekilliğini, parti omüfettişliğini yapmış kimseler tarafından.. O adam bütün fena icraatla suçlandırılmış, iyi icraatın şerefi ise üzerinden çekilip alınmıştı. Ama İnönü, göğsünü ger- Menderes Yassıadada Radyo dâvasında konuşuvor Bu defa ses Yassıadadan geliyor