YURTTA OLUP BİTENLER oğlunu hakikaten zerre kadar ilgi- lendirmiyordu. Madanoğlu toplantıdan ayrıldık- tan sonra konuşma gene yeni parti meselesine döküldü. Bakanlar teşeb- büs üzerindeki fikirlerini yeniden tar- tışmaya koyuldular. Bu toplantılarda gözler Amil Artüsü aradı ama, bu- lamadı. Zira Adalet Bakanının tele- fonu değişmişti ve (arkadaşlarının bundan haberi yoktu. Artüsü bir tür- lü ele geçirememişlerdi. Hattâ. Sar- per bumu, toplantının ertesi günü Ba- kan arkadaşına söyledi ve beraberce güldüler. Kim bilir, belki de Adalet Bakanı için bu, daha iyi olmuştu. Toplantı saat 15.10 sıralarında sona erdi. İlk çıkan İçişleri Bakanı Mu- harrem İhsan Kızıloğluydu. Bol paça- lı pantalonunu savura savura merdi- venlerden inmeğe başladı. Arkasında Dışişleri oBakanıyla Ekrem Alican vardı. Üç Bakan otomobillerine doğru yürüdüler. Onları Sıtkı Ulay takip ediyordu. Hepsi de neşeliydiler. Hep- sinin de yüzleri gülüyordu. Ancak bu gülüş sınıf sınıftı. En fazla tebessüm edenler mayla Sarperdi. Alican on- lardan sonra geliyordu. o Kızıloğluna gelince, gülüp gülmediğini anlamak için mütehassıs olmak lâzımdı. Ulayın, içeride konuşulanlara dair verdiği cevabı Basın mensupları Sar- pere yetiştirdiler: — Kurucu Meclisle ilgili görüş- mer yapmışsınız efendim, Öyle Dışişleri Bakam pek nereli ve gev- rek bir Kankaya attı Eve , Anayasayı bitirdik, şim- di a başladık" dedi. Bu sırada otomobilin önüne gelin- mişti. Alican ve Sarper Dışişleri ba- kanlığının makam arabasına kurul- dular. Gelgelelim gazeteciler, müs- takbel lideri bırakmıyorlardı. Alican nihayet ağsını açabildi : "— Kurucu Meclisteki kontenjan meselesiyle ilgili konuşmalar yaptık. Partilere ayrılan kontenjanın biraz kısılmasına taraftarız da.. Ama işi Komiteye bıraktık. Bunun üzerinde görüş teatisinde bulunduk" dedi. Şoför, işin ouzayacağını anlamış olacak ki gaza bastı ve büyük siyah araba homurtuyla yola koyuldu. Di- ger Bakanlar ise çoktan uzaklaşmış bulunuyorlardı. Kulağa kar suy syi giden işler Ancak bu haftanın so- nunda bozuldu. Partinin, zaten ken- dine mahsus sıkıntıları vardı. Bir de- duğu kanaatindeydiler, Bir defa para yoktu, sonra, lider! Hiç olmazsa ya- tım milyon liraya ihtiyaç hissedili- 12 Cihat İren Tekzip makinesi yordu. Gözler, böyle hallerde daima yapıldığı gibi Kazım Taşkente döndü. Hattâ tanınmış bankacının adı, bu yüzden parti kurucuları arasına ka- rıştı. Halbuki Taşkehtin böyle bir ni- yeti yoktu. Yardım meselesine gelin- ce, Taşkent partilere daima yardım ediyordu, ama böyle bir meblâğı he- men sağlaması bahis konusu değildi. Hele bu haftanın başlarında M.B.K teşebbüsle alâkasını resmen yalanla- yınca ve bunu takiben Bakanlar yar Ziyad Ebüzziya Ümit şu dağın ardında çizmeye başlayınca para teinini mev- selesi büsbütün güçleşti. Gerçi parti» nin kuruluş hazırlıklarını İstan bulda idare eden ve meşhur "Belbez Top- lantısı"nın arefesinde başkente gelen Enver Adakan iş muhitleriyle temas ediyordu ama evvelâ partinin emni- yet vermesi lâzımdı ki, isin başında görülen tipler bunu sağlamıyordu. Lider meselesi de halledilmiş de» ğildi. Ekrem Alican çok meziyeti bu- lunan bir adamdı, ama doğuştan -ne de sonradan- lider değildi ki.. Tabii, bir aydın lider mevcuttu. Ancak onun kerameti kendinden menkuldü ve ar- kasından ancak ideal arkadaşı Ekin- ciyi sürükleyebilecek üstadın teşeb- büs için bir kambur teşkil ettiği, has- talık halindeki okompleksleriyle yük olacağı herkes tarafından kabul edi- liyordu. Hür. P. nin akibeti gözler ö- nündeydi. Yola bu şekilde çıkmak imkânsızdı. Bu yüzdendir ki daha M. B.K. nin tebliğinden evvel Artüs, Saf per, Baydur gibi Bakanlar partiye girme kararlarını partinin kurulu- şundan sonraya bırakmışlardı. Tabii bu arada başka partilerden gelecek teklifler de bir mühim faktör sayı- lacaktı. Meselenin esası şuydu: o Partiyi Cemal Gürselin destekleyeceği ümidi, bunun bâzı müphem işaretleri Bakan- ları cesaretlendirmişti. o Üstelik, bir meşru ve makbul sebep de vardı. A- ma, Gürselsiz bu işe girmek için deli olmak lâzımdı. Nitekim bu haftanın başında Aydın Yalçınla Fikret Ekin- ci, teşebbüste hemen hemen yalnız kaldılar. Bir de, onlardan kurtulup teşebbüsü selâmete çıkarmak İsteyen Enver Adakan, Ziyad oEbüzziya ve arkadaşları vardı. Adlarından bahse- dilen Prof. Tunaya ile Doç. Giritli ise bir tasarı hazırladıklarını söylediler, fakat böyle bir partiye katılacakları yolundaki haberleri şiddetle reddetti- ler. Anlaşılan, akıllarını peynir ek- mekle yememişlerdi ve aydın Bölük- basıların peşinde gitmeye niyetli de- gillerdi. C.K.M.P.de sevinç Yeni parti teşebbüsünün üç günlük beylikten sonra karanlıklara gö- mülmesi bu haftanın başında C.K.M. P. de ve onun kudretsiz organı Kud- rette bir bayram havası yarattı. Bö- lükbaşı ve arkadaşları da havadaki Demokrat oyların peşinde koştukları için kendilerine rakip gördükleri ha- reketin akamete uğraması karşısında ferahladılar. İş, çantada keklikti. 3ölükbaşı yeniden hayallerine daldı. Ancak üstadı, haftanın başlarında bir gece, Arnavut elçisinin verdiği bir partide İçişleri Bakanı Kızıloğlu biraz insafsız şekilde uyandırdı.. AKİS, 9 ARALİK 1960