Duruşmaların Anatomisi Mühim Dâvalar... ve sonrası! Radyo dosyasının açılması suretiyle Yassıadada, rejimle 1 yayın organını bir partinin borazanı haline getirmenin cezasını göreceklerdir. Ancak radyonun kullanılışında- ki bu maksat bir vazife suiistimali, takdir hatası, uy- sâdece bir parçasıdır. Rejimi değiştirmek, Demokrasiye paydos demek azmiyle hareket eden Menderes ve arka- daşları radyoya bu gayelerini gerçekleştirmek için kol- lanmışlar, tesiri çok geniş vasıtadan o yolda faydalan- mışlardır. Bu yüzdendir ki Yüksek Soruşturma Kurulu Menderes ve arkadaşlarının hareketlerinin Türk Ceza Kanununun 142. maddesiyle cezalandırılmalarını iste - miştir. Mesele, bir radyo programının tanzimi dâvası- nın, hattâ radyoda partizanlık yapma hafifliğinin çok üstündeki mahiyetini işte buradan almaktadır. Mende- res ve arkadaşları kütleleri belirli istikametlere sevket- mek için devletin yayın organına el koymuşlardır ve bir sanık avukatının tabiriyle düşük Başbakan radyo- yu kendi şahsi telefonu gibi kullanmıştır. Meselenin esası bu olunca, sanıklardan bâzıları gö - rünüşte tamamile haklı şekilde işin bir "politika gere- ği" olduğunu ileri sürmüşlerdir. Tezin şampiyonluğu- nu, sorgusu esnasında Sıtkı Yırcalı yapmıştır. Radyo Dâvasında ve onu takip edecek hemen bütün diğer Mü- him Dâvalarda müdafaanın tutumunun aynı olacağı anlaşılmaktadır. Radyo belirli şeklide kullanılmıştır, değil mi? Yani, D.P. nin âleti haline getirilmiştir, sonu gelmen V.C. listelerinin okunmasına tahsis edilmiştir, Pp h bir politikanın ii Politika yanlışmış, politika ha- talıymış, politika kötü teşhis ve tahmin üzerine bina edilmiş, politika başarısızmış, talihsizmiş.. Bunlar da doğru olabilir. Ama bu kusurlar, tutumun bir politika- nın icabı olma vasfını değiştirmez. Böyle olunca, Türk Ceza Kanununda "poutlka"yı suç sayan bir madde bu- lunmadığına göre düşüklerin ceza görmelerine huku- ken ve kanunen imkân yoktur. Bunun ötesine geçmek hem hukuku, hem kanunu zorlamak olacaktır. Ama böyle tutumların hiç mi cezası yoktur? Elbette ki var- dır ve bu, iktidardan düşmektir. Bu çeşit politikacılar milletin sevgisini kaybetmek, milletin sillesini yemek suretiyle marifetlerinin hesabını ödeme durumunda bı- rakılırlar. Nitekim radyoyu bilinen şekilde kullanmak isteyenler de artık iktidarda değillerdir. Kudret mevki- lerini milletin iradesi karşısında terketmek zorunda kal- mışlardır. O halde? Daha ne ceza isteniliyor ? tora kanunlarıyla cezalan- dünyada politikacı diye Zaten, eğer "politika" dırılan bir suç teşkil etseydi bir sınıf bulunmaz ve devletleri idare etmenin, hükü- met kurmanın imkânı kalmazdı. Zira politika, belirli şartlar göz önünde tutularak hükme bağlanan bir nes- nedir. Onu o şartlardan ayırdınız mı, en başarılı sayılan politika bir rezalet haline gelebilir. Hatalı politikanın ancak iktidardan ayrılmakla cezalandırılması, kusur- suz politikanın da iktidara geçmek veya iktidarda kal- maktan başka şekilde omukâfatlandırılmasına cevaz AKİS, 2 ARALIK 1960 bulunmaması asırların ötesinden kalma bir ananedir. Bu mantık, on yıl müddetle Menderes ve onu tak- lit eden arkadaşlarının tatbik ettikleri demagojinin bir yeni örneğidir. On yıl müddetle Menderes ne zaman sı- kışsa derhal ortaya fırlamış ve bir temel üzerine bir bi- na yükseltmiştir. Meselâ bir Bakan bir aş beş liraya satmakla itham olunuyor değil mi? savu- nan Menderes hep şunları söylemiştir: "Muhterem ar- ya satılmıştır ve beş lira pek yüksek bir fiyat gibi gel- ektedir Şimdi arkadaşlar, bu portakal dört liraya malolu- yor. Ee bunun ambalajı için yirmi kuruş sarfedilme- si nasıl haksız görülebilir? Nakliye ücreti, ister iste- mez otuz kuruşluk bir ilâveyi gerektirmektedir. Umu- mi masraflardan portakal başına düşen hisse onbeş ku- ruştur ve satıcı ayrıca otuzbeş kuruş vergi ödemekte- dir. Kanun perakendeciye yüzde oniki nisbetinde bir kâr haddi tanımıştır. Şimdi, bu söylediklerimin mücer- ret olmadığını arzedeceğim. İşte, ambalaj faturası.. İşte nakliye ücreti olarak ödenen bedele ait vesikalar. u, umumi masraflar yekünunun defterlerde bulunan miktarıdır. Buyrun, vergi dairesinin makbuza! Niha- yet, Milli Korunma Kanununun yetmişinci maddesini aynen okuyorum. Görülecektir ki yüzde oniki bir kâr son derece meşrudur. Hesap ediniz, beş liranın çok de- gil az bulunduğu derhal ortaya çıkacaktır." Düşük Baş- bakan bu mantık silsilesini kurduktan, hakikaten söy- lediklerinin delillerini ortaya koyduktan sonra dâima "Ama, arkadaşımıza niçin hücum ediliyor? Beri söyle- yeyim.." diye ya Muhalefete, ya kendi partisi içindeki şmanlarına alabildiğine (saldırmış, Grubuna böylece derleyip toplamıştır On yıl müddetle Grup, hattâ memleket bu binayı bir tek fiskede yıkamamıştır. Halbuki böyle bir binaya, aslında bir tek fiske bile çoktur. Söylenen her söz doğ- ru, mantıki, haklıdır. Ama, portakal dört liraya malol- mamaktadır ki.. Portakal yirmibeş kuruşa nıalolmak- tadır. Portakalı dört liraya maloluyor kabul GELLMİZ mi, yandığınızın resmidir. ceği yer yoktur. Dikkat edilsin, düşük Başbakanın bü- tün nutukları, bütün politikası, bütün demagojisi aynı usül dairesinde hazırlanmışlar. Menderes, gözünü kırp- madan yalan söyleyebilecek tıynetinin ve iğrenme hissi uyandıran mürailiğinin sağladığı kolaylıkla beyaza siyah demekte, ondan sonra da bu temel üzerine ne bi- nalar kurmakta, ne binalar kurmaktadır.. Şimdi, Mühim Dâvalar geldikçe takınılacak ve A- nayasanın ihlâli meselesinde şahikasına erişecek bu ta- vır da böyle bir mantık sisteminin pek aşikâr örneğidir. Doğrudur, kötü politikanın cezası iktidardan düşmek- tir ve kötü politikayı ceza kanunlarında cezalandıran bir madde yoktur. Ama, Menderes ve arkadaşları nor- mal yoldan mı düşmüşlerdir? İhtilâlle düşmenin, nor- mal yoldan düşmekten mutlaka bir farkı bulunmak lâ- zımdır. Nitekim Menderes ve arkadaşları Mühim Dâva larda bir hatalı politikanın değil, hatalı politikanın ikti- dardan düşmekten ibaret bedelini ödemek için dikta re- jimi kurmaya, serbest seçim yolana fiilen kapamaya ve kendi hâkimiyetlerini ebedileştirmeye teşebbüsün hesa- bını vereceklerdir. Ceza kanunlarında ise bu filin cezası vardır! 21