Sosyal Hayat NİÇİN İş hayatında çeşitli formüller vardır ve bunlardan pek çoğu, fazileti denenmiş formüllerdir. "Her marifet, iltifata tâbidir" derler, "Talep olunca, arz olur" derler, "Gayret, paranın bulunduğu yere koşar" derler.. Bun- lar, aslında, ekonomik olduğu kadar sosyal hakikatle- rin de bir ifadesidir. Bunun, cemiyet hayatında misâl- leri çoktur. Bir zamanlar, insana komik gelir, muhal- lebicilik inanılmaz derecede revaçtaydı. Galiba, İkinci Dünya Harbi sıralarıydı. Beyoğlunun bütün büyük dük- astronomik rakkamlarla söylenen hava pa- ödenmek suretiyle muhallebici dükkânı ha- line sokuluyordu. Büyük şehirlerin her köşesinde, sanki yerden bitiyormuş gibi "Muhallebici", "Süt evi" gibi isimler taşıyan levhalar türeyordu. Mes- leğe rağbet o hale geldi ki iki adımda bir mu- hallebiciye rastlamamak imkânsız hal aldı. Sonra, bun- lar teker teker iflâs etmeye, satışsızlıktan kıvranmaya başladılar. Allah tan , imdatlarına yeni bir enflâsyon, banka şubesi enflâsyonu yetişti. Şimdi, Beyoğlundaki o eski muhallebici dükkânlarından bir çoğu banka şu- besi halindedir. İkinci Dünya Harbinden sonra banka şubeleri birbirini takip etti. Evvelâ her semtte bir şube açıldı, sonra bu her mahalleye intikal etti, nihayet bü- tün caddelerde bir banka şubesi göründü. Sokaklar da nasibini alıyordu ki moda geçti. Ama, modaların sonu gelmedi. İnkılâbı takip eden günlerde gazeteler ve bil- hassa siyasi aktüallte mecmualan birbirini kovaladı. Bir, bir daha, bir daha... Satıcı kulübelerinin camlan renkli kapaklarla donandı. Bugün de o sahada, bir yap- rak dökümü başlamış bulunuyor. Onun yerini parti kurma gayreti aldı. Cemiyet içindeki bu hareketlerin şaşılacak bir ta- rafı yoktur. Nerede ümit, istikbal görülürse o tarafa koşulmasından daha tabii bir husus düşünülemez. Bir muhallebicinin göz kamaştıran kazancı bir çok ser- maye sahibini o sektöre itmiştir. Zeki ve çalışkan bir bankacının başarısı herkesi banka kurmaya sevketmiş- tir. Gazeteler, mecmualar da öyledir. Politikacılar ise, bugün vasatın kendileri için son derece müsait halde bulunduğunu görüyorlar veya sanıyorlar, fırsattan faydalanmak için birbiri peşine Oharekete geçiyorlar. Bu yoldaki ilk ciddi teşebbüs fazla basan kazanmış sa- yılmaz. Bir takım şöhretlerin 'nraraya gelerek kurmak istedikleri ve herşeyi toz pembe görerek açıklama za- manının dahi gelmiş bulunduğu inancıyla ortaya çıkar- dıkları yeni parti daha beşiğinde evvelâ hayal sukut- larına, sonra da "kurucu aday"lannın dirsek darbeleri- ne maruz kalmıştır. Aslında bunun da şaşılacak bir tarafı yoktur. Sos- yal bayatta suniliğin mukadder akibeti bundan başka bir şey değildir. Bu sözler bir partinin kurulmaması gerektiğini belirtmek gayesi taşımamaktadır. Söylen- mek istenen şudur: Bir parti, bir sosyal icabın netice- siyse, cemiyette birikmiş hislerin ve o hislere sahip küt- lelerin temsilcisi, mihrakı olabiliyorsa başarı şansını elde etmiş sayılabilir. D.P. nin harikulade kaderi bunun bir neticesidir. C.K.M.P. nin bir küçük parti olma hü- viyeti ve bundan asla kurtulamaması böyle bir sosyal hadisenin icabıdır. Hür. P. nin ölümü, onu ölüm yata- ğına yatıranlar hangi kanaati*? bulunurlarsa bulunsun- lar, bu yüzdendir. Kurulacağı gürültüyle ilân edilen, kendisinde parlak istikbal (tevehhüm olunan, bugün- den yarına politika hayatında bir yıldız gibi parlayaca- AKİS, 2 ARALIK 1960 ğı ileri sürülen ve *'kurucu adayları"ndan başka her şe- yi meçhul partinin daha doğmadan büyük sarsıntıya maruz kalması, pek çok kimse tarafından reddediliver- mesi de aynı sosyal gerçeklerin pek tabii bir tecellisidir. Siyaset hayatımızda D.P. nin kapatılmasıyla yara- tılan boşluk -yarabbi, bunun bir hata teşkil ettiği her geçen gün nasıl, daha iyi anlaşılıyor..- bünyevi bir ra- hatsızlık doğurmuştur. Bu boşluk, ortaya bir takım “zümrüt-ü anka avcısı" çıkarmıştır. Osman Bölükba- şı ve arkadaşları dört bir tarafa bunun ökselerini yer- leştirmişlerdir. Bir takım hevesliler, ellerinde sapanlar, bunun peşinde koşmaktadırlar. Koca koca, aklı başında adamlar, üzerlerinden sıyırdıkları üniformalarının ye- rine o kuşun tüylerinden yapılmış kisveler geçirmek istemektedirler. Bundan dolayıdır ki parti kurma gay- retleri suniliğin tâ içine düşmekte ve bütün başarı şans- larını bir anda kaybetmektedirler. Mirasa konmak maksadıyla parti kurmanın, ıskatçılık veya enkaz ti- caretinin politikada Iyi neticeler verdiği şimdiye ka- dar görülmüş müdür ki? Politikada, sadece parti kurarken değil, her adım- da insanların kendi kendilerine "Niçin?" sualini sor- maları ve buna kalplerinin değil, beyinlerinin vereceği cevabı dikkatle, itinayla, titizlikle ve tam bir objektif- lik içinde aramaları lâzımdır. Bir parti kurulmak iste- niyor. Ortada son derece mantıki ve doğru Ur mucip sebep var. Bu memlekette ana muhalefet vazifesini da- hi, Bölükbaşı tipi politikacıların elindeki bir siyasi te- şekküle obırakmağa gönül razı olmamaktadır. Daha mühimi, böyle bir durumun memleketin istikbaldeki huzuru, emniyeti, saadeti üzerine koyduğu ipotek öyle- sine ortadadır ki bir çâre aramak mutlaka gerekmek- tedir. Çâre de, D.P. den kalan oyların kanalize edilme- si, bunda başarı kazanacak siyasi teşekkülün C.KM P. ni önüne fırlamasıdır. Ama bunun, "3. Parti" diye bilinen partiyi kurmak iin ortaya çıkmış kimseler ta- rafından a sanmak biraz fazla hayal- perestlik olmaz, mı Bugün siyaset iortasnda bir kaç çeşit oy bulunu- yor. C.H.P. ninoylarıvar, D.P. nin oylan var, G.K.M. P. nin oyları var, tarafsızların oylan var. Şimdi, düşün- mek lâzımdır, bu oylar niçin "3. Parti" denilen partiye gitsin? C.H.P. oylarından yeni partinin bir şeyler ala- cağı sanılmaz. C.K.M.P. oylan için de durum aynıdır. Tarafsızlar, sandık başına gitmeden kendilerine şu sua- li soracaklardır: "Niçin oyumu C.H.P. ne değil de, yeni partiye vereyim?" Bunun tesirli bir cevabı yoktur. "3. Parti" nin C.H.P. ne tercih edilecek bir tarafı bulun- mamaktadır ki, oraya akacak oylar öteki istikameti tutsun. Böyle bir partinin tarafsızlardan alacağı oy adedi, 1957 seçiminde Hür. P. nin aldığı oylardan ya bir kaç fazla, ya bir kaç eksik olacaktır. Prestijinin en yük- sek noktasındaki C.H.P. karşısında, tarafsız kütle için- de tutunabilecek bir teşekkül yoktur. O halde geriye D.P. oylan kalmaktadır. D.P. oylan için "3. Parti'nin cazip, tarafı nedir? Hiç. Bir C.H.P. düşmanlığı, bir ge- rici temayül, bir İnönü kompleksi olacaksa yeni parti hem prensiplerini hiçe saymış bulunacaktır, hem de bu nu boşuboşuna yapacaktır. Zira C.K.M.P. böyle oylar için öksesini kurmuştur. Eğer "Kurucu adaylar" bile teşebbüse şimdiden sut çevirmişlerle bunun hakiki sebebi bu "Niçin?"in bir ce- vabının bulunmamasından ibarettir. 11