gene yapılır mıydı? Muhtemelen. A- ma ortaya çıkan hakikat suydu: Dü- şük Maliye Bakanı Vinileksin işlerini sanki şirketin bir memuruymuş gibi dikkatle, sadakatle takip etmişti. Daha sonra konuşan banka büyük- lerinin hepsi aynı istikamette ifade verdiler. Osmanlı Bankası Umum Müdürü Reşat Aksana düşük Bakan Vinileksi himaye etmelerini "laf ara- sında" tavsiye etmişti. Yapı ve Kre- di Bankası Umum Müdürü Taceddin Baykal bankasının böyle bir "rica"ya maruz kaldığını biliyordu.İş Bankası Umum Müdürü Ahmet Dallıya Polat- kan Vinileksle alâkalı olarak bir çok defa telefon etmiş, Ragıp Sipahiyi göndermiş, "İşlerini, bir daha bana gelmelerini gerektirmeyecek şekilde yap" demiş, yeniden alâkalanmıştı. Reşit Egeli ise - Türkiye Sanayi Kal- kınma Bankası Umum Müdürü- ta Ankaraya kadar Polatkan tarafından çağırılmış, orada, hem de Maliye Ba- kanlığının bir odasında Vinileksin sa- hiplerinden Necati Dölayla görüştü- rülmüştü. Dölay, şirketinin meselele- rini orada anlatmıştı. -Bu tanık ifade verirken duruşmaların müdavimleri, ilk sorgusu sırasında ukalâ tavırlı Do- layın ve resmi ortağı Hüseyin Al tanın iddialarım gülümseyerek hatırladılar. Dolay ve resmi ortağı kendi işlerini Polatkanın takip ettiğini hiç bilme- diklerini söylemişler, adeta düşük Maliye Bakanıyla duruşma salonun- da karşılaştıklarım belirtmişlerdi-. Polatkandan telefon alan bir başkası Vakıflar Bankasının o zamanki U- mum Müdürü Sabahaddin Tulgaydı. Düşük Maliye Bakanı ona da Ragıp Sipahiyi göndermiş, Vinileksin işleri- ni yapmasını bildirmişti. Daha sonra- ları da Sipahi için randevular hep Po- latkanın Hususi Kalem Müdürü tara- fından alınmıştı. Düşük Maliye Ba- kanı Merkez Bankası Umum Müdürü- ne dahi Vinileks için telefon etmiş, gene Sipahiyi o yollamıştı ve Sipa- hinin müteakip randevuları da Mali- ye Bakanı adına, Hususi Kalem Mü- dürü tarafından sağlanmıştı. Herkesin kanaati, Ragıp Sipahi nin "Polatkanın Adamı" olduğu mer- kezindeydi. Böyle bir intiba uyan- masının Sipahinin ve Vinileksin işle- rini o devirde ne derece kolaylaştır- dığını, tabii herkes kolaylıkla anla- dı. Merhametten maraz! gn başındaki gün, kabiliyet ve meharetini zaten ispat etmiş bu- lunan Yüksek Adalet Divanı Başkanı Salim Başol kendi kendini dahi aştı. Dosyanın mükemmel olması ve dört sanığın kıskıvrak yakalanmış bulun- ması da "Börek Dâvası"nda hakim- lerin işlerini tabii çok kolaylaştırı- AKİS, 11 KASIM 1960 YASSIADA DURUŞMALARI Düşük Polatkan duruşmalara getiriliyor Hasanın böreği boğazında kaldı yordu. Her tanık konuştuktan sonra Başol Polatkanı mikrofon başına ça- ğırıyor ve: "— Bak, buna da telefon edip Vi- nileksin işini takip etmişsin, Ragıp Sipahiyi göndermişsin, şirketin kredi- sinin arttırılmasını istemişsin. Bir di- yeceğin var mı?" diye soruyordu. Düşük Bakan mecburen bütün müdahalelerini kabul ediyor, telefon ettim" diyordu. Ama bunun pek masum bir sebebi vardı; Ragıp Sipahi yirmi yıllık tanıdığıydı. Üste- lik, sulu bir adamdı. Geliyor, günlerle Hususi Kalemde oturup Polatkanın kendisini kabul etmesini bekliyor, merdivenlerde yolunu kesiyor, musal- lat oluyordu. O da, derdi başından at- mak için "Git Ahmedi gör, git Mehme di gör' " diyordu. Başkan hatırlattı: — Sâdece öyle dememişsiniz.. Te- lefon da etmişsiniz. Hususi Kaleminiz Sipahinin bütün randevularını sağla- mış. Ona ne diyeceksiniz İşte, sebep hep a Baş- ka ne yapabilirdi ki?. Adam, öylesine yapışkandı ki.. Ama Başol, ne yapıl- ması gerektiğini mükemmel şekilde belirttir — Ben olsam, Arkadan izah etti: "— Değil mi? Bir defa bu Ragıp Sipahinin itimat telkin eden bir şahıs olmadığı derhal anlaşılıyor. Siz ne derseniz, buradaki ifadesini öyle de- giştiriyor. Cahil ve münasebetsiz ol- duğunu söylüyorsunuz, onu dahi ka- bul ediyor. Üstelik, size mektuplar yazmış. Bunlarda açıkça rüşvet tek- lif etmiş. Bir Maliye Bakanı böyle bir insanı kovmaz da, kimi kovar?." Böyle bir itiraz sırasında Polat- kanın bir ihtiyatsızlığı hakikatin baş- ka bir cephesini daha meydana çıkar- dı. Başsavcının talebi üzerine -İddia makamını Altay Egesel işgal ediyor- du- Başkan Polatkandan Sipahinin mektuplarım hangi adrese gönder- diğini sordu. Zira Polatkan, maka- mında bulunan bu mektupları okuma- dığım, muhtevasından haberdar bu- lunmadığını söylemiş, günde yüzlerle mektup aldığını belirtmişti. Suale karşı 'Hatırlamıyorum" dedi. Baş- kan Sipahiden sordu. Ama, Polatka- nın hatırlamadığını belirttiği bir hu- kovardım" dedi. 23