YASSIADA DURUŞMALARI let işlerinin nasıl yürütüldüğü husu- sunda geniş, ve etraflı bilgi sahibi oldular. Sahneye çıkan aktörlerin sa- yısı büyük olmadığından, hela pri- madonnalar rol an. bulundukla- rından ne pazartesi, ne de salı gün- leri bir kalabalık meşhur duruşma sa- lonunu doldurdu. Tribünler saçkırana uğramış bir kafayı andırıyordu. Ora- da, burada gedikler vardı ve "Bebek Davasının, hattâ 6/7 Eylülün şık ha- nımları ortalarda sürünmüyorlardı. İki yolsuzluk dâvasından birincisinin, biri meşhur dört sanığı, ikincisinin ise şöhretli, ama sâdece iki kahra- manı vardı. Üstelik Hasan Polatka- nın omuzlarında, öylesine bol itham vardı ki, hiç kimse düşük Maliye Ba- kanım görmek için sabahın yedisinde yollara düşmeyi göze almamıştı. Şüp- esiz, bir gün olmazsa bir başka gün üstadı sanık mikrofonu başında gör- mek mümkün olacaktı. Zira Polat- kan, oraya abone olmuşa benziyordu. Erkmen- Mandalinci kombinezonu- nun marifetlerine gelince, bunlar miktardan çok mahiyet itibariyle alâ- kayı çeken bir laubalilik ve operva- sızlık örneğiydi. İşte bu yüzdendir ki Yassıada duruşmalarının kararname ve ele geçirilmiş delil bakımından ta zengin ilci dâvası gürültüsüz, hattâ kısa kesilmiş halde görüşüldü, ay- dınlatıldı. Haftanın basındaki gün, gene par- lak bir güneş altında kalkıp kaymak gibi denizde, vefakâr muhafızları a- rasında seyreden Fenerbahçede görü- şülecek dâvalardan ziyade bu yıl ha- vaların ne kadar güzel gittiğinden bahsediliyordu. Hakikaten, hele de- vamlı Yassıada yolcuları için başlı- ca dert, atmosferle ilgiliydi. Pastır- ma yazının ılık günlerinde yolculuğun tadına doyum olmuyordu. Arka üst güvertede dönüşte yası makineleri a- çılıyor, bir minyatür gazete salonu ruluyor, çaylar, sigaralar içiliyor, lâf atılıyordu. a hava bir defa bo zunca, vapur sallanmaya başlayınca ve adanın yemek yenmesi için ayrıl- mış tepesine çıkan merdiven rüzgâ- rın hışmı altına girince ne yapılacağı pek çok kimsenin meçhulüydü. Böyle- ce Polatkanın marifetlerinden fazla Allanın lütfu alâka çeke çeke Yassı- Düşükler muhafaza altında duruşmaya götürülüyor Evdeki hesap çarşıya uymadı 22 adaya varıldı. yapana hemen tek ya- bancı gazetecinin nmadığı göze çarpıyordu. Görülmemiş kepazelik, anlaşılan Başbakan metresleri veya .Cumhurbaşkanlarının köpek ticareti kadar dahi ecnebi basını alâkalandır- mamıştı. Kim bilir, belki de Mende- res rejiminin o tarafları zaten hepsi- nin malümuydu. Polatkan ve şürekâsı âlâyişsiz şe- kilde salona getirildiklerinde de faz- la bir ilgi görmediler. Sâdece düşük Bakan iki deniz subayının arasınday- dı, ötekiler muhafıza dahi lâyık gö- rülmemişlerdi. Hele Ragıp Sipahi, ilk günün aksine, kafilenin ta arkasın- daydı ve sâdece yürüyüşüyle dahi -Baş kanın daha sonra ifade edeceği gibi- "itimada sayan bir adam olmadığı" hissini herkeste uyandırıyordu. Ka- pıya arkadaşlarından ewvel gelen Po- latkan durup bir an onları bekledi, sonra hep birlikte içeriye girdiler. Po- latkan ve şürekâsı sa allinde- ki yerlerini almışlardı. Avukatlara ayrılmış sırada ise baş müdafi var- dı. Bunlardan bir tanesi yeni gelmiş- ti ve düşük Bakanı savunacaktı, Menderese eski vedialardan Hüsa- meddin Cindoruk! Bankacılar resmi geçidi ir müddetten beri çeşitli geçit re- simleri seyreden Yassıada müda- vimleri haftanın başındaki o gün Banka Umum Müdürlerinin geçişine şahit oldular. Başı, bir düşük Umum Müdür, Sümer Bankın Umum Mü- dürlüğüyle iktifa etmeyip D.P. nin Ankaradaki başkanlığını da kabul e- den ve bu sıfatla V.C. cephesinin ku- mandanlık kordonlarından birini ta- kan Mehmet Akın çekiyordu. Meh- met Akını önceden tanıyanlar, salona girdiğinde onun hayaletlyle karşılaş- tıklarını sandılar. O derece bozul- muş, öylesine bitmişti. Üzerinde gri flanel bir elbise vardı. Saçları kirpi gibi tepesinde dikilmişti ve beyaz- ları artmıştı, ince, uzun bumu büs- bütün ortaya çıkmıştı. Her halde ü- ztintti verecek bir manzarası vardı. 1331 doğumlu olduğunu söyledi. Başkan kendisine dâvayı izah et- ti. Vinileks Sümer Banktan bez al- mıştı ve bu satışta Hasan Polatkanın tesiri olmuştu. Şimdi, bu hususta bil- diklerini anlatması gerekiyordu. Meh- met Akın, düşük Maliye Bakanının tavassutunu mükemmelen hatırladığı- nı bildirdi. Telefon etmiş, yanında bu- lunduğunu bildirdiği Ragıp Sipahiyi göndermiş, daha sonra işi gene takip etmiş, verilen benzin miktarı Vini- leksi memnun etmeyince "az verildi- &ini" belirtmek üzere bir telefon mu- haveresi daha yapmıştı. Satış mua- melesi usulsüz müydü? Değildi. Po- latkan telefon etmemiş bulunsaydı AKİS, 11 KASIM 1960