YASSTADA DURUŞMALARI 6/7 Eylül Nihayet bir tanık ki... anık mikrofonunun, başındaki a- T dam orta boylu, yuvarlak Dal topluca, dik duran esmer biriydi zerinde "prens dö gal" şık bir elbise vardı, ceketinin' arkası yırtmâçlıydı. Bildiğini doğru söyleyen bir hail mev- cuttu, — Ankaraya dönmüştük. 6/7 Ey- lül hadiselerinden sarar tazminat verilmesi kararlaştırılmıştı. Muzaffer Ersü devrin Başbakanına takdim edilmek üzere bir liste hazır- lamıştı, Bu, tazminatın miktarı hakkında kaba taslak bir tah- min ihtiva ediyordu ve henüz pek çok eksiği vardı.. Meblağ 25-30 milyon Ura civarındaydı. Menderesin odasına girdik. Ersü listeyi takdim, etti. Dev- rin Başbakanı 'Ne yapalım. Biz iste- di.Sineye çekeceğiz. Maliye Bâka- nını ara ve durumu bildir' dedi. Bunun üzerine odasından çıktık, Hususi Ka- leme döndük." haftanın ortasındaki gün, azma azil dolu bir duruşma salo- nunda düşük Başbakan Menderesin 6/7 Eylül tarihinde emir subayı bu- lunan ve halen binbaşı rütbesine sa- hip bir süvari subayı, Hayreddin Sü- mer söylüyordu. En ehemmiyetsiz ta- nığın ifadesine karşı kalkıp sual so- ran veya mütalea beyan eden Adnan Menderes, Hayreddin Sümer sözlerini an Başkan "Tanığın ifa- desine karşı söylenecek bir şey var mı?" de ediğinde eline kalkmamayı tercih etti. Haftanın ortasındaki o gün Yassı- adanın jimnastikhaneden bozma du- ruşma salonu nihayet eski, cazip ha- lini almıştı, Hemen bütün sıralar ağ- sına kadar doluydu ve şık, güzel, za- rif hanımlar bilhassa dikkat nazarını çekiyordu. Sosyetenin tanınmış bir çok siması dinleyiciler (arasındaydı. 6/7 Eylül hadiseleri, mahiyetlerinden çok artistleri itibariyle şimdilik an gözde davayı teşkil ediyordu ve Ba- yarlı, Menderesi!, Zorlulu, Köprülü ve Gökaylı kafileyi görmek alaka çeki- yordu. Nitekim o gün de, başta Ba- yar, onu takiben Menderes ve bütün diğerleri silahlı muhafızlar arasında salona girdiklerinde bir heyecan dal- gası esti. Bilhassa duruşmalara ilk defa gelenler dikkat (o kesilmişlerdi. tanıklar yerlerine oturduktan sonra bir mırıltı yükseldi. Dinleyici sıra- larında herkes yanındakine intibaını söylüyordu. Hava serin ve nemliydi. Buna rağ- men Bayarla Menderes pardesüsüs ve şapkasız gelmişlerdi. Saçlarını ye- 20 ni ve epey kestirmiş olan Bayar gri elbisesini, Menderes ise (kahverengi kı ünü giymişti. Düşük Cumhur- başkanı salan girdiğinde, pencere kenarındaki yerini gene çalmış bulu- nan Nilüfer Gürsoy ayağa kalkarak mi babasına göstermeye çalış- ürsoy mor mantosunu giymişti ve sen derece üz, ali vardı. Ka- file içinde, gözler Zorluyu a, “En uzun boylu" ortalarda yoktu. Fakat sanıklar oturduklarında düşük Dışiş- leri Bakanının sandalyesi ve muha- faza edilince herkes "Bay e On" un da geleceğini anladı. ikin Zor- lu biraz sonra, bir subayın refakatin- de geldi ve başıyla evvelâ, Menderesi, sonra Bayan selâmladıktan son - ra telâşla yerine oturdu. Elinde bir e tutuyordu. Oturduktan son- rinde bir kaç tashih yaptı. Bu- nun “bir istida olduğu anlaşılıyordu. Nitekim düşük Bakan bunu, celsenin sonunda Başkana takdim etti. Avu- katlarıyla görüşmek, dosyayı incele- mek istiyordu. Sanıkların ekserisi opardesülü ve şapkalıydı. Gökay, kenarları çok ge- niş meşhur kadife fötrünü elinde tu- tuyordu. Ada ka beresi dolayısıyla asar işittiğini ri laşılan başımı herkes gibi şapkayla örtmeyi tercih ediyordu. Pardesüler arkadaki parmaklıklara asıldıktan sonra, hakimler heyeti içeri girince celse "açıldı. Salonda onbir sanık ve onüç avukat var Mükerrem Sarol Dümenci başı Komedi unsuru şik olarak, bütün İzmirin tanıdığı bir yaşlı adam, bazı gazetelerin ziya- desiyle şöhretli sahibi İlhami Kaymak dinlenildi o Başkan doğum tarihini kala Kaymak 72 yaşında ol- söyledi. ni arasında ilk kıkırdam alar o n başladı ve tanığın ifadesinin sönüm doğru bun- lar kahkaha şeklini aldı. Gülenler a- rasında Başkan Başol da vardı. Hattâ Başkan, tanıkla hususi mahiyette bir kaç cümle dahi teati etti. İlhami Kay- mak yalan söylemeyeceğini belirtmek üzere kendisini "72 yaşında, yakında Azrailin arabasına binecek bir adam" diye vasıflandırdı. Başkan "Yok ca- nım, o kadar yakın değildir" diye ta- kıldı. Zaten Kaymağın bütün ifadesi bu hava iğinde cereyan ett Aslında 72'lik tanığın bildiği bir şey yoktu. Sâdece bâzı kanaatler söy- ledi. 6/7 Eylülün mürettep olduğunu cümle âlem biliyordu. Sonra, kendine göre tertibin delillerini saydı döktü. Tatlı konuştuğundan, hiç bir sey SÖY- lememesine rağmen Başol sözünü kesmedi," herkes de memnun dinledi. Hâdiselerin beklendiğini gazetelerin manşetlerinden bile anlamak kabil- ken "Evliyayı Umurumuz" - parmak- larını dahi okaldırmamışlar, hiç bir tedbir almamışlardı. Bu, tertibin işa- reti değil miydi? İlhami Kaymak, bir takım "Tepecik kahramanları", "ka- naati cüzdaniye" sahibi elemanlar yüzünden aklıbaşında insanların DP. den nasıl soğuduklarını anlattı, ifa- desine göre Bayarın, Menderesin ar- kadaşıydı. (Eski İttihatçılardandı. Menderesle birlikte Serbest Fırka za- manında çalışmıştı. 6/7 Eylül hâdise- lerinden yirmi gün kadar sonra An- karaya gitmiş, Dahiliye Müsteşarı Dilâver Argunu görmüştü. Ona, Ke- mal Hadimimin niçin İzmir valiliğin- den çekilmediğini sormuştu. Argun bu hususu Bakan Ethem Menderese söylemesini istemişti. Ethem Mende- res de eski bir dostuydu. Dilâver Ar- gun, nan enderesten o bahisle “Beyfendi 'Hazretleri"ne böyle şeyle- ri arzedemediklerinl bildirmişti. Baş- ka? Tanığın verecek başka bilgisi yoktu, Başkan Başol, De ter- tip olduğuna inandığına göre müret- tiplerinin. kimler olabileceğini sordu. Kaymak iki elini göğe kaldırdı. Yan- larında değildi ki.. O bakımdan bir cevap veremeyecekti, kendi tabiriyle o konuda "Haçının gemisi şapa otur- uştu”. Tanık gülüşmelerle uğurlandı. Gü- nün, hattâ bütün dâvanın en alâka çekici ifadesi, işte bundan sonra din- lenildi. AKİS, 11 KASIM 1960