hepsine samanında dağıtılmıştı. Dü- şük Cumhurbaşkanı ozahiren sakin dikkatli oObakanlar Bayana kaşının, gözünün mütemadi- yen oynadığını farketmekte güçlük çekmediler. Kaşları havadaydı. Kalın camlı gözlüklerinin altından Başkanı seyrediyor, ender olarak kafasını ga- zetecilerden yana çeviriyordu. Alâka merkezi gene Adnan Men- deresti. Düşük Başbakan zayıflığını, hatta bitik görünüşünü (omuvaffaki- yetle muhafaza ediyordu. Ama ilk güne nazaran halinde bir değişiklik vardı. Mücadele edeceği anlaşılıyor- du. O da elbise değiştirmemişti. Gene kahverengi, kruvaze ceketi üzerinde bol duruyor, gene boynu, krem rengi ipek gömleğinin pek dik yakaları i- çinden dal gibi yükseliyordu. Bejli, lacivertli, kahverengili Sulka kravatı ince bağlanmıştı ve dışarıya fırlamış- tı. Siyah kayışlı, yuvarlak altın saati hala bileğinin ta uçundaydı. Saçları- nı muntazam taramıştı. Yüzü bembe- yazdı. Menderes kararnameyi elindeki suretten takip etti, bâzı notlar aldı. Ama elindeki metnin işlenmiş bir me - tin olduğu farkediliyordu. Hakikaten bir gün evvel avukatı Talât Arsal Yassıadaya gelmişti ve ikisi, haşhaşa çalışmışlardı. . Müvekkil ve avukat kararnameyi gözden geçirmişler, bâzı hususları tesbit etmişlerdi. Nitekim sorgusuna sıra geldiğinde düşük Baş- bakan etraflı şekilde hazırlanmış bu- lunduğunu ortaya koydu. Menderesin bir başka müdafii daha vardı: Bur- han Apaydın. Ama o vapuru kaçırdı- gından, istişare günü Dolmabahçe is- kelesinde kalıvermiştii. Elbisesini değiştirmemiş bir başka düşük Fatin Rüştü Zorluydu. O da elindeki kararnamenin üzerine bâzı notlar alıyordu ve bütün düşükler içinde arap değil, latin harfi kullanan tek adamdı. İhtimal ki bu, avrupaili- ginin bir neticesiydi. Günün adamı Fuat Köprülü, mu- tad veçhile babayani kılığı içindeydi. Spor giyinmişti. Kahverengi panta- lonu, tabii ütüsüzdü. Bej, kalın ceketi bol duruyordu. Saçlarını yeni kestir- mişti ve sıhhati yerinde görünüyor- du. Kayıtsız bir hali vardı. Etrafına bakınıp duruyordu. Yüksek Soruştur- ma Kurulu, hakkında evvelâ men'i muhakeme karan vermişti. Sonra, Milli Birlik Komitesi kararın bir da- ha gözden geçirilmesini istemiş, Ku- rul bu sefer lüzum-u muhakeme ka- ran almıştı. tezkerelerden anlaşıldı ki bu yoldaki kararın mu- cip sebebi şudur: Hâdise sırasında Köprülü Dışişleri oOBakan vekilidir. Hariciyenin başında, muvakatçı AKİS, 2J EKİM 1960 dahi olsa bulunması dolayısıyla 6/7 Eylül tertibinden habersiz kalmas aklın alacağı bir husus değildir. Ku- rul, bu karineyle Köprülüyü sanıklar arasına oturtmuştu. Kararnamenin kendisiyle alâkalı bu faslı okunurken eski Kurucu tatlı tatlı tebessüm etti. Bu, suçsuzluğuna güvenen insanların gülümsemesiydi. Tebessümdeki kera- met, Köprülünün sorgusu yapılırken açıkladığı bir husus (o öğrenildiğinde anlaşıldı. Hâdise sırasında üstad Dış- işleri Bakan vekili değildi. Dışişlerine o tarhte bizzat Menderes vekâlet et- mişti. Böylece, Yüksek Soruşturma Kurulunun bütün dayanağı çöküyor- du. Gökaya gelince, onu sanık değil de meselâ DivanBaşkanısanmakpek âlâ kaabildi. Lâcivert, kruvaze elbi- Fahrettin Kerim Gökay Boyundan büyük iş YASSTADA DURUŞMALARI sesi pek sıktı. Elinde mavi bir dosya tutuyordu. Beyaz gömleği ve ko renk kıyafetiyle Büyük Elçilik kalıbı na başarıyla girdiğini belli ediyordu. Dalgın, davetlilere bakıyor, arada bir derin derin içini çekiyordu. Ama, Köprülünün aksine, onun sempatik bir hali yoktu. Başka bir siyah elbiseli, İstanbu- lun eski Polis Müdürü Alâaddin E- rişti. Çıplak başı ve sivri burnuyla o da pek sevimli değildi. Kollarını göğ- sünde kavuşturmuş biç kıpırdamadan oturuyordu. Elinde bir dosya, bir de siyah bere taşıyan Gökayın aksine, eski Polis Müdürü elini kolunu salla- yarak gelmişti. Gökay, öğleden son- rakı celseye girerken bir ara, başın- da beresiyle göründü bile.. Ama ka- pıya yaklaşırken bunu hemen çıkardı ve kıvırıp mavi dosyasının altına sak- lâdL Erişin sağında Kemal Hadımlı vardı. O da siyah, kruvaze bir elbise giymişti. İzmirin şöhretli valisi 27 Mayısın hemen akabinde Menderesin valilerinden biri olarak nezaret altı- na alınmış ve sonra Yassıadaya geti- rilerek hakkında tevkif omüzekkeresi kesilmişti. 6/7 Eylül, Hadımlının sa- nık bulunduğu meselelerin sâdece bi- gazetesinin Selanik faslıyla ilgili kahramanlar o- turtulmuştu. nlar boş gözlerle o- lup bitenleri seyrediyorlar, başlarına geleni anlamamış gibi bir hal muha- faza ediyorlardı. Kararnameyi dinlerken K ararnanıenin okunması bir saat kadar sürdü. Doğrusu istenilirse bunu dinleyen düşükler içinde en ra- hatı Bayardı. Bayarın rahatlığı, el- bette vicdan huzurundan gelmiyordu. Sandalyası, sanık mahallini çevrele- yen tahta parmaklığın hemen yanın- daydı. Düşük Cumhurbaşkanı zaman zaman kolunu parmaklığın trabzanı- na dayıyor, şöyle bir oyaslanıyordu. Fakat Başkan bu laubali vaziyeti gö- rünce sanıklarla meşgul (o astsubaya gönderdi ve gerekli (ihtarı sessizce yaptı. Gerçi Bayar daha sonraları da, dalgınlığa gelip parmaklığa yan yattı ama, ihtarı hatırlar hatırlamaz kolunu, ateşe değmiş gibi çekmekten geri kalmadı. Düşüklerin bir başka merakı da, arkadaşlarının neler yazmakta oldu- gunu yan gözle seyretmekti. Bayar Menderesi, Menderes ve Köprülü Zorluyu, Zorlu Gökayı bol bol "dikiz" ettiler. Yazıyı yazan başını çevirince,