KİTAPLAR Bir Varmış Bir Yokmuş Portreler (Yusuf Ziya Ortaçın edebi hatıra- ları, Akbaba Yayınevi, Kültür eser- leri serisi I, İstanbul, Yeni Matbaa 1960, 188 sayfa 500 kuruş). iz bize benzeriz vecizesi dünyanın B başkaca hiç bir yerinde Türkiyede olduğu kadar gerçeği ifade etmez, Gerçekten biz bize benzeriz ve baş- kaca hiç bir milletin mensupları bize benzeyemez. Her işimizde, ama her işimizde biz bize benzeriz. Başkasına benzemeye de ne özeniriz, ne lüzum görürüz, nede gayret gösteririz. Bu, bilimden sanata, politikadan tiyatro- ya kadar her âlânda böyledir. Meselâ bizde mizah dergileri var- dır, başyazarları dünyanın en ciddi konuları ile uğraşır, gene bizde gün- delik gazeteler vardır, başyazı sü- tünlarında dünyanın en komik mi- zah, yazıları çıkar. Edebiyat dergisi- nin içinde atomların parçalanması vaya Einstein nazariyesi ile ilgili bir bilim yazısı, bir spor dergisinin için- de şiir, bir mizah dergisinin içinde ise edebi hatırat bulmak bizim mem- leket okuyucusu içte hiç de şaşılacak şeyler değildir. Bizim, memlekette herşey bir kaos halindedir. Doktoru adalet, avukatı sağlık, mühendisi mil li eğtim, öğretmeni de tarım baka- nıolarak görmek gene bizim memle- kette umuru âdiyeden olan şeylerdir. İnsanlarımız ve insanlarımızın de- ger ölçüleri de biraz böyledir. Biz bi- raz da yavrusunu yiyen kediler gibi- yizdir. İçinden hiç birşey çıkmaya- cak dediğiniz bir kaostan en mükem- meli çıkarır, sonra oturur bunu gü- zelce kuşa çeviririz. Velhasıl, memleketimizde hayat galesine bir hercümerçtir ki, kimin ne olduğu, nasıl ve ne zaman olduğu hiç anlaşılmaz. Dün bir şeye ak mı dedik ertesi gün aynı inanç içinde, birgün önce ak dediğimiz şeyin ka- Kitap Belleten Bibliyografya, biyografya, kül- tür tarihi dergisi 1 Kasımda çıkacak ilk sayısı ATATÜRK' ve DEVRİMLER özel sayı olacak Başvurma yeri: P.K. 28 Beyazıt - İstanbul 32 ra olduğunu isbat eder, işin hoşu bu- na karşımızdakini de inandırırız. İşte son günlerde bu kaosun için- den gene bir mükemmel eser çıktı: Yusuf Ziya Ortacın, "Bir varmış, bir yokmuş - Portreler" adlı kitabı. Yusuf Ziya Ortaç, devrin adamı- dır. Evvelki gün şu, dün bu, bugün de o zatın arabasına binmiş ve onun dü- düğünü çalmıştır. Hem de, bu iddiayı en yüksek perdeden reddederek. A- ma gene kabul atmak lâzımdır ki, bu örtülü ödenek kurbanı, devrimizin en usta kalemlerinden birine sahip- tir. Tıpkı bir Burhan Belge gibi. Se- zarm hakkım Sezara vermek lâzım- dır. Yusuf Ziya Ortaç, ne yazarsa güzel yazmıştır. İster evvelki günün C.H.P. ulularına kulluk, ister dünün D.P. büyüklerine bağlılık, isterse bu- günün idarecilerine (o hayranlık nâ- mesi kaleme alsın. Ortacın yazdığı her satırı okurken insan, elhak güzel yazmış der. Üstelik Ortaç gerçekten iyi bir üslüpçu, eşi güç bulunur bir tahkiye ustasıdır. Portrelerinde Yusuf Ziya Ortaç, hep kaybettiğimiz edebi şöhretlerden bahsettiği için, onun bu yazılarını okumak okuyucu için, hele onu yakın dan tanıyan okuyucu için çok daha kolay ve zevklidir. Zira ölülerden her- hangi birşey istemenin imkânı yok- tur, bu bakımdan,da bu yazılarda herhangi bir arka fikir aramak 70- runda değilsiniz demektir. Portreler yüzde yüz samimiyet içinde kaleme alınmış satırlardan meydana gelmiş- tir. Portreleri okurken, olsa olsa tek endişe duyacağınız husus, Yusuf Ziya ile bu dünyadan göçüp gitmiş edebi şöhret arasındaki konuşmanın ger- çekten Ortaçın yazdığı gibi kendi le- hinde cereyan edip etmediği hususu- nun tesbiti zorluğudur ki, bu kadar- cık kusur da kadı kızında bile bulu- nacaktır. Yusuf Ziya Ortaç, Portreler ile edebi hatırat kitaplığına (gerçekten değerli, bir eser kazandırmıştır. Ki- tabına yazdığı önsözde de belirttiği gibi, Batıda zengin bir hatıralar ede- biyatı olmasına rağmen bu bizde ma- alesef yoktur. Yahut yok o denilecek kadar azdır. zamanların "Hecenin Beş Şairi"nden biri olan Ortaç, pek genç yaşında atıldığı edebiyat (oâleminde tanıdıkları ile arasında geçenleri portrelerde dile getirmektedir. Port- reler, Yusuf Ziyanın görüş açısından Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret, Ce- nap Sahabettin, Halit Ziya, Hüseyin Cahit, "Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Mehmet Akif, Celâl Sahir, Abdullah Cevdet, Mithat Cemal. Ahmet Haşim, Yusuf Ziya Ortaç İğneli fiçi Emin, Ömer Seyfettin, Enis Behiç- Yahya Kemal, Ercüment Ekrem, İb- rahim Alaattin, Halil Nihat, Reşat Nuri, Mahmut Yesari ve İbn-ül-Emin Mahmut Kemali anlatmaktadır. As- lında üç beş kitap sayfasını geçmeyen bu yazılara tam birer portre gözü ile bakmak yanlıştır. Bunlar olsa olsa, son derece işinin ehli bir ressamın ka- ra kalemle üstünde pek fazla da dur- mayarak yaptığı eskizlere benzemek- tedir. Ama okuyucu için, hele işin derinini aramayan okuyucu için port- reler gerçekten dörtbaşı mâmur birer tanıtma yazısıdır. Öyle tanıtma ya- sılan ki, meselâ bir Tevfik Fikreti, bir Yahya Kemali, bir Ömer Seyfetti- ni hiç bilinmeyen tarafları ile gözler önüne koyuyor. Edebiyat dünyamız için gerçekten bir kazanç olan Portrelerde Yusuf Ziya Ortaç kalemini öylesine ustalık- la oynatmıştır ki şaşmamak müm- kün değildir. Meselâ Yusuf Ziyanın kalemi ile çiziliveren Mahmut Yesarinin port- resi kısa, keskin kalem darbeleri içinde, 1945 de ruhunu teslim etmiş bir Bab-ı Âli kurbanının canlanan ruhudur. Ömer Seyfettinin portresini okurken de, Cenap Sahabettini okur- ken de, Ziya Gökalpi okurken de aynı kalemin bu şahısları nasıl canlandır- dığım görüp şaşmamak mümkün de- ğil. Sonra gene bu kalemin kalkıp da üç beş kuruşluk menfaat uğruna “arizeler" döktürdüğünü (o Öğrenmek ise, birincisinden çok daha şaşılacak bir şey. Ama ne yaparsınız ki, gali- ba bu memleketin kaderi bu. AKİS,21 EKİM 1960