Rektörlüğün büyük salonunda yapı- lan bir törende nihayet tamamlanan Anayasa projesini "Hayırlı olsun" du- asıyla gene yüzbaşıya teslim etti. yüz, daktilo sayfasınıaşkın hacimde- ki proje, dört paket halinde sarılıp sarmalanmıştı. Tasarıyla birlikte A- nayasa Komisyonunu Milli Birlik komitesine bitap eden bir takdim kahvesi içildi ve kurye başkente u- gurlandı. Doğrusu istenilirse kahve, tama- mile bak edilmiş bir kahveydi. Zira Komisyonun çalışması bir baştan ö- tekine fırtına içinde geşmiş, hattâ son celse dahi bir kıyamet kop- muştu. İmparatordan şikâyet Yiikaten bir gün evvel saçları bembeyaz bir genç adam -evet, saçları bejnköyğğ geng âdâm koyu fü üme elbisesinin üst düğmesini ença yanı ia mi sinirliydi. m ge- riye döndü ve dudaklarının arasın-' dan? "— Bir imparator sanki" diye mırıldandı. Sonra, aynı hırsla, dışarı çıktı. Geride kalanlardan bir kısmı elleriy- le önlerindeki kağıtları karıştırıyor, bir kısmı da sessiz, olacakları bekli- Hâdise haftanın başındaki Üniversitesinin ufak kanı Sıddık Sami Onarı kastederek "imparator" demesine sebep tamam - lanmış yeni Anayasanın Ayan Mec- lisiyle alâkalı kısmında ortaya çıkan ve kendisinin usulsüz; (bulduğu bir oylamaydı. Aksoy, Ayan Meclisinin teşekkülümde ilgili madde üzerinde tekrar müzakere açılmasını talep et- miş, fakat verdiği önerge Onar tara- fından oya konularak reddedilmişti. Aksoy oylamada usulsüzlük olduğu- ağtığını Bu yüzden sinirlenm e toplantıyı terketmiş- Al leden sonraki toplantıya iştirak etti ve sonuna kadar içerde kaldı, öyle pek fazla da konuşma- dı. Anayasa Komisyonunda bu hadi- se zaten ilk değildi. Ancak sonun- cusu oldu. Zira komisyon çalışmala - rını bitirmiş ve 181 maddelik tasa- rı Milli Birlik Komitesine sunulmak, üzere paket edilmişti. Bundan dola- AKİS, 2I EKİM 1990 yıdır ki Sıddık Sami Onar Fobi Aksoyun "İmparator"a çı- kıgması pek büyük akis yapmadı. Aslında herşey sıcak bir yaz gü- nü gene öğleye yakın saatte aynı sa- Sivri burunlu, saç- bakışlı, londa başlamıştı. ları sert hareketli bir adam henüz bitirmemişti ki masanın başında bu- lunan ufak tefek, gözlüklü oynadığı kalemi elinden atmış ve si- terketmişti. nirli a hafif o dökülmüş, adımlarla salonu seri lâfını Başkan YURTTA OLUP BİTENLER Diğerinin söz ağzında kalmış, ne ya- pacağını şaşırmışta, Masada oturan arkadaşlarına bakmıştı. Başını ha- fifçe sallıyarak o da toparlanmış ye ufak tefek adamın ardından salonu terketmişti. Bu, Anayasa Komisyo- nunda başlayan ilk çatışmaydı ve Ta- rık Zafer Tunaya ile Sıddık Sami O- nar arasında cereyen etmişti. Bir başka gün gene buna benzer bir hâdise patlak vermiş ve o, barda- ğı taşıran damlalardan biri olmuştu. Komisyonu Sıddık Sami Onara: Başkanı " - Basınla daha sık temas et- mek lâzım. Basında çıkacak yalan yanlış şeyleri önlemek gerekir. Bu- un için içimizden biri her gün basın mensuplarına gerekli bilgiyi versin" Sami Onar gene elin- demişti. Sıddık den kalemi atmış ve: "—- Kendinize bir başka Başkan bulun" diyerek salonu terketmişti. Bu hâdiseler Komis yonun yaşlı Komisyo meseleleri ayrı zaviyelerden mütalâa ediyordu. Komisyon Başkanı Sıddık Sami Onar 1 numaralı siyasi parti düşmanı kesilmişti. Realitelerden u- zak, hissi hareket ediyprdu. Bir top- lantıda siyasi (partiler için " lâğım" tâbirini kullanmaktan çekinmemişti. Kendisini destekliyenler mevcuttu. Ama desteklemiyenler de en az des- tekleyenler kadardı. Hele iki öğre- tamamen muhalifti ve yeni Anayasa- da mâni olucu hükümlerin yer alma- sı için elinden geleni yapıyordu. Ö- teki tarafta alanlar ise, Hükümetin siyasi bir fonksiyonu olduğunu, dola- yısıyla Hükümet üyelerinin ister is- temez politik cereyanlara karışması gerektiğini ileri sürüyorlardı. Realite b günün icapları bunu kabulü lüzumlu kılıyordu. o Sıddık mi O- na siyasi partileri vesayet altına alınmış, siyaset adamlarının elleri bağlanmış bir siyasi yatın şampiyonluğunu yapıyordu Partilerin nüfuza B' ikinci mesele Ayan Meclisinin kuruluşu görüşülürken ortaya Burada da fikir Anayasa Komisyonunu ikiye bölmüş- çıkmıştı. ayrılıkları