Abdullah Efendi lokantasında yemek yerken haber verilmişti. Bunun üzeri- ne Menderes bu haberin derhal rad- yolar tarafından duyurulmasını em- retmişti. Haber, havayı elektriklemiş, barut fiçısı ateş alıvermişti. Düşük Başbakan haberin radyolar tarafın- dan verilmesini' uygun görmekle ga- yet tabii bir hareket yaptığını söyle- di. Hakikati Türk milletinden sakla- manın faydası neydi? "Bizim radyo- lar söylemese başka radyolar söyle- yecek, bizim gazetelerimiz yazmasa başka gazeteler yazacak. Millet nasıl olsa duyacak. O halde, niçin haberi gizlemeli?" Bu son derece mantıki sözler duruşma salonunun bilhassa gazetecilere ayrılan kısmında nere- verecekti. sen insana neler söyletiyordun!. şünmek lâzımdır ki I9 Ekim günü bunu söyleyen adam 19 Mayıs günü bütün haberlere sansür koyuyor, ga- zeteleri o kazıtıyor, dinlemeyi ve oradan yaymayı suç sayıyor, milleti birbirini ihbara teşvik ediyordu.. Beş ay, bazı kimselerde ne büyük değişiklikler yapmıştı. Daha doğrusu beş ay, in- sanların nasıl konuşmasını mecburi kılmıştı. Yoksjf Adnan Menderes 19 Ekim 1960 günü Yassıadada ifade et- tiği fikirleri de ilk defa olarak dudak- ları arasından salıvermiyordu. Bu fi- kirlerin şampiyonluğunu, iktidarı e- linde tutmadığı ve iktidarı almak için uğraştığı 1946 - 50 yılları arasında belki bin defa tekrarlamıştı. a gramofona aynı plâğı yeniden koy- muş bulunması bir taktikten başka şey değildi. Menderes, Gökayla tatlı tatlı "dal- ga geçmek"i bile unutmadı. Kararna- mede, F.K.G. nin bir istifa hikâyesi vardı. Gökay, "serbestçe bâzı açıkla- malarda bulunabilmek için" istifasını içişleri Bakanına sunmuştu. Bu açık- lamalar neydi? Menderes, böyle bir istifa teşebbüsünün bulunduğunu bil- dirdi. Devrin Cumhurbaşkanıyla gö- rüşmüştü, Bayar "tyi validir, kaybet- meyelim" demişti. Düşük Başbakan İşin bundan sonraki faslını şöyle an- lattı: "— Arkadan ben, kendisiyle ko- nuştum. İkna ettim. Zaten kendisi.. sey.. dünden şeydi. Derhal vazifesine devamı kabul etti" tekrar açıldığında layı istifa ettirileceği psikozuna ka- pılmış ve tekaddüm etmek için istifa mektubunu yollamıştı. bir niyeti yoktu. İstifa ettirilmeyece- gini öğrendiğinde her şeyi unutmuş- tu. Sanık mikrofonunda bunlar söy- lenirken sanık sandalyasında Gökay AKİS, 21 EKİM 1960 Yoksa, ciddi . Oktay Engin Ücretli fedai safi dikkat kesilmiş, başını ileri doğ- ru uzatarak tek kelime kaçırmamak için gayret sarfediyordu. Menderes konuştu, konuştu. Tak- tik bir zafer kazandığından sorgusu- nu sorguluktan çıkarmış, biç olmaz- sa bir expose haline sokabilmişti. Sa- at 12'ye gelmişti, öğle yemeği için Kemal Hadımlı Madalya istiyor tatil vermek, öğleden sonraki celsede bu, konuşamamaktan şikâyetçi ada- mın bitmek tükenmek bilmeyen ko- nuşmasına tok karınla devam etmek daha akıllıca bir karar sayıldı ve cel- se tatil edildi. Menderes yerine döner- ken, yüzü .rahatlamış bir insan yüzü değildi. Olmadığı gibi görünmeye ça- lışmaktan, âdeta takallüs etmişti. "Açılırsın güzelim" alayın ortasındaki çarşamba gü- Menderes öğleden sonraki cel- SENE geldiğinde bedbaht yüzünün 1s- tırap çizgilerini muhafaza ediyordu. Fakat fasıladan faydalanarak dâva üzerinde yeniden fikir imâl ettiği da- ha ilk sözlerinden anlaşıldı. Düşük Başbakan anlattığı hâdiselerden bâ- zılarını yeniden ele aldı, tamamlayıcı yandırıcı kısımlarından birini teşkil ediyordu. Menderes, bir çocuk kadar masum "Hafızam yardım etmiyor. Hatırlamıyorum" dedi. İnsanın için- den neredeyse acıma hissi gelecekti. Arkadan Köprülünün Meclisteki meş- hur konuşmasını ele aldı ve biraz da onunla eğlendi. Gökay, bu sırada, kör misinalarda "vali". kelimesi geçer geçmez gene dikkat kesiliyor, otur- duğu yerden düşercesine başını ileri uzatıyordu. Ancak D.P. iktidarının meşhur Başbakanının siyasi taktik olarak sâ- dece yutturmacayı bildiği ve o usül- den vazgeçildiğii bir defa daha or- taya çıktı. Oktay Engine yapılan yar- dımlar mevzuunda Menderes hiç bir şey bilmediğini, fütursuz ileri sürdü. Hattâ, o kadarlada yetinmedi ve Başkanın yanik iin içine baka baka "Oktay Engin adım şimdi işitiyorum" dedi. Galiba karşısındakileri, D.P. milletvekilleri osanıyordu.' Zaten bu mevzuu başka bir şekilde istismardan da çekinmedi. Bir ajan olduğu artık ortaya çıkmış bulunan Oktay Engin 1953 yılından beri devletten çeşitli) yollarla para alıyordu. Menderes, iki kolunu mikrofonun sopasının iki ta- rafından geçirerek ilerde ( birleştirdi ve haklı görünmeğe çalışan bir sesle: "— 1955 de koyacağımız bir bom- bayı demek daha 1953 de tasarlamış; ve adamımızı o tarihte Yunanistana göndermişiz! Olur mu böyle şey muhterem reis beyefendi hazretleri?" dedi. Sanki 1953 te vazifelendirilmiş bir ajana 1955 te bir belirli iş verile- mezmiş gibi... Oktay Engin ailesine göze çarpan bir bollukla oyağdırılmiş küçük ni- metler hakkında ise Menderes mutat veçhile adem-i malümat beyan etti. Hattâ "becerikli insanlar yollarını a- 13