21 Ekim 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

21 Ekim 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

du, Devlet ve Hükümet Başkanı -ki bu toplantıları Başbakan olarak ter- tipliyordu- 27 Mayıstan bu yana ge- çen dört buçuk, beş aylık devrede, devlefe idare etmenin zorluklarını ve güçlüklerini anlayan bir insan olarak söze şikâyetle başlamıştı. İlk zorluk- lar ve ufak da olsa, asap bozan ten- kitler başlamıştı, Sualler ve cevaplar aşkan Gürsel daha sonra, söze şi- B kâyetle başlamanın muhatapları Üzerinde doğurduğu şaşkınlığı anla- mış olacak ki hafifçe gülümseyerek "- Bakıyorum, bugün pek kala- balık gelmişsiniz. Hayrola?" dedi. Sonra, aynı gülümseme içinde, her gazetecinin önüne konmuş olan bro- şürü işaret ederek: — Çok sual sormuşsunuz, ama cevapları da bunun içinde. Ti ediyorum ki başka soracak şeyiniz kalmamıştır" dedi. Gazeteciler sanki bu anı bek- liyorlardı. . Bakanlar Kurulu oda- sının ortasındaki geniş masanın etrafına yerleşmiş olan kırka yakın gazetecinin belki on tanesi birden el- lerini yukarıya kaldırarak, sorulacak daha başka soruları olduğunu belirt- tiler. Gürsel, kartal gagası biçimli burunun altındaki badem bıyıkları- nı hafifçe sıvazladı ve bir kere daha gülümsedi. Bu sırada flaşlar peşpegi- ne parlıyordu. İlk soru, Tokatlı bir gazeteciden geldi. Basın toplantısı için tâ Tokat- tan kalkmış, gelmişti. iv dene orta arası yaşta, esmer, azıc hım konuşan biriydi. Belediye İdare- lerinin mülki âmirler emrine verilme- sinin antidemokratik olup olmadığı- nı soruyordu Gürsel soruyu, belediyelerin idare emrine verilmesinin antidemokratik bir iş olduğunu kendisinin de kabul ettiğini, ama Zaruretler karşısında bu nun yapıldığını belirterek karşıladı. İlk dakikaların heyecanı içinde soru sormakta acele edenler, Tokatlı ga- zetecinin durumuna düşmekten çe- kindikleri için olacak, ikinci sorunun sorulması uzadı. Gazeteciler Gürsele. Gürsel gazetecilere bir müddet bekle- me ifade eden gözlerle baktılar. Son- ra, Gürselin sağ tarafında, Başkan- dan sonraki altıncı koltuğu işgal e- den yaşlı, son derece çekingen edalı, ama kararlı olduğu her halinden belli bir gazeteci söz aldı. Bahis konusu et tüği, haftalık bir dergide yayınlanan bir beyanattı. Beyanat, sabık Başba- kanlık Müsteşarı, Milli Birlik Komi- tesi üyesi Kurmay Albay Alpaslan Türkeşe aitti. Türkeş dergiye verdi" AKİS ,21 EKİM 1960 Gürsel dinliyor Basiretin sesinimi? ği beyanatta basının patron baskısın- dan kurtarılması yolunda son zaman- larda bazı çevrelerde pek revaç bulan fikrin şampiyonluğunu yapıyordu. A- caba Gürsel, Alpaslan Türkeşin bu fikrine İştirak ediyor yda ve fikir Komitenin fikri miydi "Türkeş Bey..." gürel, sesi peşten çıkan gazeteciye bir soruyla cevap verdi. Gazete- çiler de gazetelerinde her istedikleri- ni istedikleri gibi yazıyorlardı. Hiç kimse, şu veya bu gazetede çıkan şu veya bu yazı için, bu bütün basının fikrini aksettiriyor, diyor muydu ? Badem bıyıklı Devlet Başkanı, soru- sunun cevabını beklemeden konuş- e Dergiye verilmiş beyanatta, "Türkeş bey" de fikrini söylemiş b Hepsi bu kadardı Ahmedin v veya söylediği şu veya bu söz mia ilzam etmez- di. Sorunun sahibi, elli yıllık gazete- ci Ahmet filmin Yalman oturduğu koltuğun içinde ufacık cüssesi ile bi- raz daha kayboldu. Zira geriye doğru yaslanmıştı. Gürsele üçüncü hitap bir soru de- gil, bir izahat oldu. Toplantının genç ve ateşli gazetecilerinden biri Başba- toplantıya girerken yaptığı şi- kayetin nedenini izaha girişti. Gürse- lin "Dışarda bir yığın vazifeden kaç- mak isteyen var" dedeği kız öğrenci- ler, vazifeden kaçmak isteyenler de- gil ellerinden bir hakkın alınmasını YURTTA OLUP BİTENLER protesto eden öğrencilerdi. Bir gün önce, her devrin gazetesi olmağa pek meraklı bir büyük gazete liselerin edebiyat kollarından mezun olan kız öğrencilerin Edebiyat Fakültesi dı- şında bir fakülteye kaydolamıyacak- lan yolunda bir haber vermişti de, kız öğrenciler bunu protesto için top- lanmışlardı. Orgeneral Gürsel, izahat merak- lısı gence şöyle bir göz ucu ile baktı ve sesini çıkarmaksızın yeni soruları beklemeğe başladı. Dışarda toplanan kız öğrenciler gazetecinin söylediği gibi kendilerinin Edebiyat Fakültesi dışındaki fakültelere de kaydolma haklarının ellerinden alınması ihti- malini protesto ediyorlardı ama, asıl dertleri bu değildi. Liseyi bitirdikten sonra iki yıllık bir mecburi öğretmen- lik hizmetine tâbi tutulmaları yolun- daki kanun tasarısının kabul edilme- mesini istiyorlardı. Dışardaki gürül- tülerinin sebebi buydu. Nazenin kızla rımız, erkeklerin askere gitmesi gibi kızların da bir kısa süre öğretmen o- larak çalışmaları ihtimali karşısında ayaklanmışlardı. İşte, Joe Alex Morris Cumhurbaş- kanlığıyla alakalı sualini bundan son- ra sordu. Yalman sahnede ürsel, Cumhurbaşkanlığıyla alâka- G lı niyetlerini anlatırken cüssesi- ne hayli büyük gelen koltuğu içindi kaybolmuş bulunan Ahmet Emiz Yalmana sık sık bakıyordu. Nitekim cümlesini bu, masum merakı her dev- rin akıl hocalığını yapmak ve dünya- yi idare etmekten ibaret bulunan -kan puan olmadığı müddetçe hiç bir teh- likesi yoktur- emektar gazeteciye hi- tap ederek bitirdi: "— Zaten ben de bunun için par- tilere girmiyorum ya, Emin bey" de- di. Alâka sebepsiz değildi. Gürselin Cumhurbaşkanlığı fikrini bundan bir müddet evvel Yalman, söz arasında bahsediyormuş gibi yazılarında orta- ya atmıştı. Üstadın ideal bir de for- mülü vardı: Gürsel Cumhurbaşkanı olacaktı, İnönü Başbakan. Sonra Yal- man ikisine de akıl verecekti ve gül gibi geçinip ogidecektik! Ancak bu telkinlere İnönü tebessümle mukabe- le etmiş, istikbal için partisinin ba- şında seçimlere girmekten başka ke- sin kararı olmadığını belirtmiş, ne rapacağını vakti gelince tâyin ede- ceğini bildirmişti. Yalmanın makam tevziatıyla alâkadar olmamıştı. Devlet ve Hükümet Başkanının emektar gazeteciye söylediği bu söz- lerden sonradir ki basın toplantısını 23

Bu sayıdan diğer sayfalar: