daha tekrarladı. Cevap, Gürselin ne yeni bir parti kuracağı, ne de bir par- tiye gireceği yolundaydı. Gürsel, tarafsız olarak vazifesini tamamlıya- caktı. Joe Alex Morris cevabın kendisine üzerine yeni bir hamle ilerde, Cumhur- başkanlığı için adaylığını okoyacak mıydı? Gri elbisesi içinde ve nereden gel- dikleri belli oolmıyan birkaç Japon film operatörünün hiç durmadan ya- nan reflektörlerinin sıcağı altında terleyen Gürsel, hazır bulananların hepsini şaşırtan bir cevap verdi. E- vet, Cumhurbaşkanlığı için adaylı- ğını koyacaktı. Ancak, ufacık bir ih- tirazı kaydı vardı: Şayet millet ister- se... Gürsel bu cevaba yakın bir ceva- bı daha Önce de bir gazeteciye vermiş ve bu cevap yayınlanmıştı. Üstelik, o gün dağıtılan sual - cevap broşürü- rünün21. sayfasındaki bir matbu sua- lin matbu cevabı aynı mealdeydi. A- dapazarında çıkan Sakarya gazetesi Gürselden beş sual sormuştu. Sual- rin beşincisi şuydu: "Partiler ara- sındaa bir muvazene temini için kar- deşi kardeşe bağlayacak samimi ha- tanının devamını temin etmek üzere Türk milleti zatıâlinizi Devlet Baş- ımı olarak görmeyi arzu etse, kabul eder misiniz ?" Gürsel suale şu ceva- bı vermişti: "Milletim arzu ederse vazife telâkki ederim." Ama gene de, gazeteciler şaşırmaktan kendilerini almadılar. Hele A.P. ajansının An- ra muhabiri olan İffet Turhan âde- ta yerinden fırlayarak: "Paşam" de- di "hem bir partiye girmeyeceksiniz, hem bir parti kurmayacaksınız da, nasıl edip Cumhurbaşkanlığına aday- lığınızı koyacaksınız?" Soru, basın toplantısında bulunanların (hemen hepsinin aynı anda dudaklarının u- cuna kadar gelmiş bir soruydu. Bu cevabı merakla beklenmeğe baş- landı. Gürsel, kendisine doğru eğilmiş gözlerinin I p beki ii ken dine has babacan edası ile konuş mağa başladı. Gürselin Başkanlıkta olması için daha şimdiden bir çok icracaatlar oluyordu oGürsele her gün pek çok heyet geliyor, pek çok telgraflar çekiliyordu. Bütün bunlar Başkana, aman siz işi bırakmayın deniliyordu. Gürsel sözlerine, "Eğer ciddi kabul edersem (adaylığımı arım, millet isterse Reisicumhur olurum " giye devam etti. Merakların sönmediği, daha Gür- 22 sel oOSözünü bitirirken peşpesine sorulan bir kaç soruyla meydana çık- tı. Aranılan cevap bu değildi. Gürse- lin adaylığım koymağa niyetli olduğu anlaşılmıştı. e Anlaşılmıştı ama, bu- nun formalitesi nasıl olacaktı? Gür- sel hem partisiz kalacağını söylüyor, hem de Cumhurbaşkanlığı adaylığın- dan, adaylığı ne kelime, Cumhurbaş- kanlığından bahsediyordu. Partisiz Cumhurbaşkanlığı aday- lığının nasıl mümkün olacağını Gür- sel izah etti" Yeni Anayasa, İkinci Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanının yedi yıl için ve tek dereceli seçimle seçilmesini âmir olacaktı. Şayet va- tandaşları isterlerse -ve tabii seçer- lerse- . Gürsel yedi sene müddetle Cumhurbaşkanı olarak vazife göre- cekti. Bu, bir defaya mahsus bir hâl olacaktı. İkinci Cumhurbaşkanı, A- nayasa gereğince iki Meclisin müşte- rek toplantısında seçilecekti. Ancak, basın toplantısından bir gün sonra Ana tasarısını Milli Birlik Komitesine tevdi eden Anaya- sa Komisyonu üyeleri metne böyle bir madde koyduklarını hatırlamadı- lar. Hırçın sesler gün, Gürselin basın toplantısı ol- dukça maceralı başladı. Sâdece camlar değil, dışardan panjurlar, içerden perdeler kapalı olduğu halde salondakilerin kulakları körpe hançe- relerden çıkan, ama ne olduğu anlaşı- lamıyan seslerle dolup taşıyordu. Bil- meyen, kemen bitişikte bir kız okulu- nun teneffüshanesi var zannedebilir- di. Binanın önünde, sayıları birkaç yüzü bulan siyah önlüklü, onaltı on- yedi yaşlarındaki genç kızlar, ellerin- deki kitapları sallıyarak kendilerine bir muhatap arıyorlardı. Saat tam 10'da, dışardaki uğultu ile içerdeki uğultunun birbirine ka- rıştığı dakikalarda, birden içerdeki sesler kesildi ve bir geniş masanın başına oturmuş olanlar yerlerinden doğruldular. Salonun dip kapıların- dan birinin aralığından gri elbiseli, elbisesine uygun benekli bir kravat takmış babacan tavırlı bir adam içe- ri girmişti. Yerlerinden doğrulanlar, tekrar sandalyelerine oturmak zamanını da- hi bulamamışken kapıdan giren ba- dem bıyıklı zat konuşmağa başladı. Kaşları çatık, yüzü asıktı. Bir çocuk masumiyeti taşıyan gözlerinde hüzür emareleri seziliyordu. Salondakilere: — Herkes memleketin kalkınma- sından bahsediyor ama, sıra vazife al- maya geldi mi yan çiziyor. Dışarda da, bir yığın vazifeden kaçmak iste- yen var" dedi. Sesi, genzinden ve kırık, sika- yetçi bir eda ile çıkıyordu. Yarım a- dım gerisinden kendisini takip eden- lerden birinin azıcık öne doğru çekti- ği koltuğa otururken sözünü "Vazi- feden kaçmak, kalkınma dâvamız i- çin elbette ki hayırlı bir iş değildir" diye tamamlıyan şikâyetçi Cemal Gürseldi. ürselin daha ayakta başlıyan şikâyetleri ile Devlet ve Hükümet Başkanının onbeş günde bir yapma- yı itiyat haline getirdiği basın top- lantılarından üçüncüsü başlamış ol- Başkan Gürselin pasın toplantısı Bomba gibi patladı AKİS, 21 EKİM 1960