bir şey becerememiş, yoksa üstad kendi hesabına daima bir şey becer- miştir- zamanları hatırlamıştı.An- cak, hemen ilk cümlelerinin birinde yaptığı bir hata bütün kurumunun adi gülünçlük haline gelmesine yol açtı. "Yüksek Savuşturma Kurula- ndan bahsedip duruyordu. Başkan, kürsünün üzerinden eğilerek tashih etti: "Soruşturma Kurulu". Tabii, bir kahkaha koptu. Zorlu Dışişleri Bakanı 6/7 Eylül meselesine el atılmasından his hoş- lanmamıştı. oPolitikaya atıldıktan sonra Meclis kürsüsünde tutturduğu o bağıra bağıra konuşma ir bir Türk Hükümetinin dünya önün- de rezil olmasının doğru sayılamıy cağını söyledi. Günahları, sevapları ne olursa olsun, Menderes Hükümet- leri nihayet Türkiye Cumhuriyeti Hü kümetleriydi. Tabii bu, zorlu Dışişleri Bakanının ustası olduğu âdi dema- gojinin bir başka örneğiydi. Suikast- lar tertiplemek, uydurma bombalar fırlatmak, bütün dünyayı millet aley- hinde tahrik etmek, her işten yüzde on komisyon almak, Avrupa ve Ame- rikada metres beslemek ayıp değildi de, bunların hesabını sormak haksız- lık oluyordu. Uzun Zorlunun sorgu- su kısa oldu. Zaten kendisine mete- lik veren de pek yoktu. Köprülü ve Gökayın sorguları İki ayrı sebepten alâka çekti. Köp- rülü hâdise sırasında Dışişleri Baka- nına kendisinin değil, Menderesin vekalet ettiğini açıklayınca akan su- lar durdu. F.K.G. kalktığında gözler bu göz boyama üstadına çevrilmişti. Herkes Gökayın bir gey söyliyeceği- ni sanıyordu. Hani, banda alınan ses- ler hikâyesi vardı ya... Gökay bir tek şey söyledi: Hiç bir şey bilmediğini! Soruşturma “Mürebbiye dâvası" Bia yaz ii orta boylu adam otur- ii e e doğruldu. si eli Mib tutt ajandayı gözlüklerinin rar ml EA süz- dü. Daha sonra öne doğru eğildi ve okumağa başladı. Okudukça yüzünde bir gülümseme beliriyordu. Beyaz saçlı adamın bir hayli eğlendiği an- laşılıyordu. Aslında bu, okuduğu ilk ajanda değildi. Ancak, böylesine ne- fis satırlara evvelkilerin hiç birinde rastlamamıştı. Küçük ajandanın mi- nik sayfalarına kırmızı tükenmez ka- lemle yazılmış satırlar cidden ente- resandı. Fakat ajandanın muhtevası kadar alâka çeken cihet bu satırları yazanın bir zamanlar T.B.M.M. ne başkanlık etmiş olmasıydı. Ajanda, YASSTADA DURUŞMALARI düşük Meclis Başkanı koca Koralta- na aitti ye bir takım hususi hâtıralar ihtiva etmekteydi. Beyaz saçlı adam ise Yeni Meclis binasının D blokunda çalışmağa devam eden bir Yüksek Soruşturma Kurulu üyesiydi. yüksek sesle okumağa başladı: yl dört lisan biliyor, fevkalâ- nazik. Mükemmel bir kadın. Al- lah bana hayırlı etsin... Âmin..." Orta boylu Soruşturma Kurulu üyesini gülmeğe sevkeden satırlar bu satır- lardı. Fakat ajandayla beraber orta- da bir de dosya vardı ve dosyada an- latılan hikâye o kadar komik değil- di. Çamaşırların kiri... çam: bu haftanın içinde su yü- züne çıkan v bir hayli alâ- ka çekici idi. Düşük Meclis Başkanı günlerden birgün genç bir mürebbiye tutmayı arzu etmiş.ancak bu arzusu- nu açıkça kuvveden fiile çıkarmak cesaretini bulamamıştı. Fakat bu gi- bi meselelere kafası yatkın dostları, ona bir formül bulmuşlar ve böylece koca Başkanın Allaha hamdüsena et- mesini sağlamışlardı. Koraltanın ilk teşebbüsü, bu nadide çiçeğe yol pa- rası tedarik etmek için olmuştu. İçi geçmiş düşük Başkan bu işi Maliye AKİS, 21 EKİM 1960 6-7 Eylül gönü İstanbul Baki kalan bu kubbede...