DÜNYADA OLUP BİTENLER Yunanistan Kine Dışişleri Bakanı erin Atinayı nl li edeni haberi, birkaç mandan beri soğumaya yüz İutan Türk - Yunan münasebetlerinin bir kuvvet kazanmasını isteyenleri ümi- de düşürdü. İşin aslına bakılırsa, güçlükler a- lınganlıklara dayanıyordu ve bu alın- ganlıkların bellibaşlı kaynağı da Yu- nanistandı. Bilindiği gibi, sakıt Baş- n Adnan Menderes, iç politika- da bizzat yarattığı buhranlar yüzün- den Yunaniatana yapacağı resmi zi- yareti birçok kereler geri bırakmıştı. Birbirini takip eden bu tehirler, doğ- rusu istenirse, pek haklı olarak Yu- nanistanda sinirlilik uyandırıyordu. Bu gibi milletlerarası nezaket icap- larına son derece düşkün olan Yu- nan halk efkârı bu yüzden gitgide artan bir hassasiyetin içine giriyor- du. Fakat, 28 Nisan olaylarından sonra Adnan Menderesin Türkiyede- ki mevkiinin iyice sarsıldığı artık ayan beyan anlaşılınca, Yunanistan- daki alınganlık bu sefer yerini endişe ve çekingenliğe bırakmıştı. . Yunan Hükümeti, bir yandan Türkiyenin resmi Başbakanına yaptığı resmi daveti geri alamıyor, öte yandan da, kendi memleketinde bu kadar men- fur hale gelmiş bir kişiyi Yunan Kraliyet Devletinin en büyük şeref- lerini bahşederek ağırlamak netice- sinde, Türk halkoyunun -düşmanlı- ğını değilse bile- hiddetini üzerine çekmek İstemiyordu. Bu sebeple Ad- nan Menderesin, üşmeden önce Yu- nanistana yapacağı seyahati tehiz etmesi, gerek Ahkamdaki Yunan Büyükelçiliğinde, gerek Atinâda giz- li fakat büyül ir memnuniyet u- yandırmıştı. “Fakat, 27 Mayıs İnkılâ- bından sonra Türk Devlet adamları- nın Yunan Devlet adamlarının evvel- ce yapmış oldukları resmi ziyareti hemen iade etmelerine elbette ki im- kân kalmamıştı. Türkiyenin iç vazi- yetinde geçirdiği bu büyük ve hayır- lı değişiklik Yunan Devlet adamları tarafından derhal anlayışla karşılan- dı Ve ziyaret iadesinin sâdece Dışiş- leri Bakanı tarafindan, -Orgeneral Gürselin Hükümet Başkanı olarak Karamanlisin ziyaretini iade etmesi takdirinde aynı zamanda taşıdığı Devlet Başkanlığı vasfı, protokol ba- kımından türlü güçlükler, hattâ im- kânsızlıklar doğuracak olduktan baş- ka, Gürselin zaten böyle bir ziyaret yapmasına maddi imkân da yoktu. AKİS,21EKİM 1960 Selim Sarper Yolcu yolunda gerek -yapılmasına karar verildi. Fakat, bu karara rağmen bir süre sonra bâzı alınganlıklar yine işin içine karışı- verdi. Dışişleri Bakanı Sarperin Ati- nadan önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısına giderek orada 27 Mayıs İnkılâbının mâna ve gayesini izah etmesi gerekiyordu. u durum- da, Ziyaret uyuşturmakta bâzı zorluklar çıktı ve Yunanlılar yi- ne tercih edilmedikleri kanaatine ka- pıldılar. Fakat, Sarperin New York'- tan döner dönmez en kısa zaman Zar- finda Atmaya gitmeğe karar verişi sayesinde bu alınganlıklar da orta- dan kaldırıldı. Ziyaret bu hafta per- şembe günü başlayacak ve üç gün sürecekti. Yunan Hükümeti bu vesi- leyle ayrıca bellibaşlı Türk gazeteci- lerinden kurulu bir heyeti de davet etmişti. Doğrusu istenirse, Türkiye ile Yunanistan arasındaki münasebetler Zürich Andlaşmasının yapılmasından beri biraz soğumağa yüz tutmuştu. Bunun bellibaşlı sebebi, Yunanlıla- rn, Lefkoşede Kıbrıs hakkında ay- larca süren müzakerelerde, bize ve İngiltereye karşı Makariosun aşırı ini odesteklemediklerini söy- mesele üzerinde elbette ki durulma- yacaktı. Lefkoşe müzakereleri sonuç- lanmış ve Kıbrıs bağımsız olmuştu. Ancak, Kibrisin istikbâli için iki ta- raf arasında bâzı kararlara varılma- sı ve bu kararlara varnılırken yeni şüphelerin dogmasının önlenmesi de kesin bir zaruretti. Bu meselelerin başında, Türkiye ve Yunanistanın Kıbrısta takip edecekleri müşterek bir politikayı tespit etmek geliyordu. İki tarafta da Devlet adamları. Ada- da Türk ve Rum cemaatleri arasın- daki anlaşmazlıkları tamamen orta- dan kaldırmanın kabil olmadığını bi- liyorlardı. İşte, bilhassa bü bakım- dan da Atinanın ve Ankaranın kendi cemaatlerine ayni yolda tavsiyeler- de bulunarak onları itidale çağırma- ları lâzımdı. Bu prensip üzerinde İra tarafın anlaşması hiç şüphesiz çok kolay olacaktı. Kıbrısla ilgili bir diğer konu memurlar meselesiydi. Londra An laşmalanna göre, Kıbrıs idaresinde um memurlar 90 70, Türk memur lar ise 96 30 nisbetinde yer alacaklar di. Fakat, kısmen Rumların iyiniye- tinin azlığından , kısmen de yeter sâ- yıda Türk personel olmadığından bu esâs birtürlü gerçekleştirilemiyordu. Bu sebepten dolayı Kıbrıs Temsilci ler Meclisinde Türk milletvekilleriy le Hükümet arasında bâzi çatışma lar bile olmuştu. Sarperle Averoff bu konuyu da halledip, Lefkoşede yapı lacak müşterek tavsiyeleri tespit et mek durumundaydılar. Bu arada iki Bakanın Türk Yunan sınırında meydana gelen eşe verici Sihir olayına da kısaca temas edecekleri muhakkaktı. Fakat, şüp hesiz olan şey Averoffun bu konuda memnuniyetini beyan edeceğiydi. Öy le anlaşılıyordu ki, bu meselede ki bahat daha çok Türk tarafındayda ve Türk Hükümeti bu kabahati dost luğâ yaraşır bir şekilde açıkkâlpli likle kabul ediyordu. Gereken tedbir ler alınmıştı ve tazminat işi de en kı sa zamanda halledilmek üzereydi. Türkiyenin bu davranışı, Atina mü zakerelerinin başarısını sağlayacı bellibaşlı psikolojik unsur olacaktı. Bunun dışında, Türkiyenin Yuna- nistandan bir Şikâyeti olmalıydı.O da Yunanistanın Müşterek Pâzar işinde Türkiyeyi bir tarafa bıraka rak iş görmesi ve Brükselde Türk yeye sufbir ticari rakip gözüyle bakmasıydı. Hakikatte ise, Batı Av rupanın zenginleri karşısında iki ta rafın uzun vadeli menfaatleri müşte rekti ve Yunanistanın bu zZarure anlaması, hem Türk - Yunan dost luğu, hem de bizzat kendisi için çok yerinde olacaktı.