RAD YO Programlar Yassıada saati r Ekim cuma gecesi saat 20.30'da radyolarını açanlar, herhalde şim- diye kadar hiçbir programı bu kadar heyecanla dinlediklerini o hatırlamı- yorlardı. Pek tabii bütün Türkiye yi- ne cumaya rastlayan 27 Mayıs saba- hının erken saatlerinde radyolardan yayılan hürriyet müjdesinin heyeca- nım unutmuş değildi. Fakat İnkılâp sabahı radyo bir programla değil, bir ihtilâl ve inkılâp havan içinde bu müjdeyi, hazırlıksız olarak derlenen bir yayınla bütün yurda ve dış mem- leketlere duyurmuştu. Geçen cuma gecesi saat 20.30'da herkesin büyük bir merakla radyosunun başın koş- masının sebebi ise bir program, hem de çok önemli bir programdı. Bu program "Yassıada Saati" ismini ta- şımaktaydı ve Milli Birlik Komitesi üyesi Orhan Erkanlının belirttiği gi- bi 27 Mayıs sabahının bir devamı o» lan hesap gününde, Yassıadada ban- da alınmış sesleri bütün Türkiyeye yayacak, düşüklere ait duruşmaların en ince noktalarını Ve heyecanım âde- olarak köylere, şehirlere, kahvelere,. oturma odalarına, salon- lara götürecekti. Duruşmaların başladığı tarihi gü- nün gecesi "Yassıada Saati"nin bu kadar heyecanla beklenmesinin daha başka sebepleri de vardı. 14 Ekim cu- ma sabahı uykularından uyananların ilk hatırladıkları noktanın düşükle- rin duruşmaları olduğuna şüphe yok- tu. İşte bu heyecanla Ankara Radyo- sunun 7.30'daki birinci haber bülte- ninden duruşmalara ait birşeyler öğ- renmek istiyenler (spikerin "Kültür Kervanı Marmarisde" diye söze baş- ladığım duymuşlardı. Bu, bültendeki ilk haberdi. Fakat bültenin ikinci ve üçüncü haberinde de Yassıadaya ait bir tek kelime bulmak imkânsızdı. Radyo haberlerini derleyen Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü- nün bu husustaki tutumunu bilme- yenler Pek fazla şaşırmadılar ve me- rakla Ankara Radyosunun ikinci ha- ber bültenini beklemeğe koyuldular. ara Radyosunun ikinci haber bül- teni saat 12.45'de idi. Zamanı gelin- ce yine radyolarını açanlar, spikerin bu sefer de "Sayın basın mensupları için Yassıadadaki duruşmalar dola- yısıyla her gece saat 20.30'da 30,78 metre 9745 kilosiklden yeni bir yan- dırma servisinin başlayacağını" bil- dirdiğini duydular ve sevindiler. Bir kere, haber bülteninin başında Yassı- adanın ismi geçmişti Artık bundan 30 sonra duruşmalara ait haberler ge- lecek demekti. Fakat heyecandan ol- sa gerek, spiker duruşmalara ait ha- beri atlamış ve "Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Geceki Oturumu" başlığı ile dış haberlere geçmişti. Ar- tık bu kadarı da olmazdı! Bir spiker yanılıp ta en önemli haberi bırakarak dış haberlere geçemezdi. Fakat ya- nılan spiker değil, dinleyicilerdi. Çün- kü Basnı - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünde o hazırlanan Ankara Radyosunun 14 Etkim 1960 tarihli ikinci haber bülteninde de Yassıada- ya ait tek bir kelime yoktu. Bültenin başındaki Yassıada duruşmaları için' hazırlanan yazdırma servisi anonsu ise radyo idaresi tarafından kaleme alınmıştı Ankara, İstanbul ve İzmir Radyo- ları birer Devlet müessesesiydi. İste- nildiği taktirde Yassıadadan doğru- dan doğruya yayın bile yapabilirler, duruşmaları günü gününe değil, da- kikası dakikasına bütün Türkiyeye ve dünyaya duyurabilirlerdi. Bu gibi bir yayın için Basın - Yayın Genel Müdürlüğünün Yassıadaya hat çek- tirmesi ve gereken diğer teknik ted- birleri alması işten bile değildi. Fa- kat duruşma salonundan doğrudan doğruya yapılacak yayının mahzurla- rı göz önünde tutularak bu fikirden vazgeçilmişti. Bu demek değildi ki, Basın - Yayın ve Turizm Genel Mü- dürlüğünün idare ettiği radyolar en kısa zamanda, en seri vasıtalarla Yassıadadan haber alamazlar ve bu haberleri radyoların Öğle bültenle- rinde veremezler. Yassıadada ilk cel- se açıldıktan tam iki saat 45 dakika sonra bir devlet radyosu "Duruşma lar şu saatte, şu şekilde başladı, İn ci haber bültenimizi okuduğumuz şu sırada da Yassıadada şunlar olmak- tadır" diyemezse, o radyoya da radyo denemezdi. İlgililerin hâlâ yerlerinde saymaları, hâlâ son yılların haber al- ma vasıtalarına ve usüllerine başvur- mamaları ise işin utanılacak tarafını meydana çıkarıyordu. Ankara Radyosunun ikinci haber bülteninden iş çıkmadığını görenler için heveslerini 19.00'daki üçüncü ha- ber bültenine saklamaktan başka çâ- re yoktu. Fakat ne kadar gariptir ki üçüncü haber bülteni de Bakanlar Kurulunun toplantısına ait bir ha- berle başlıyor ve ancak İkinci sayfa- da duruşmalara ait gayet kısa bilgi veriliyordu. İşte, "Yassıada Saati" duruşma- ların başladığı ilk gün gerek kendine has özelliklerden, gerekse dinleyici- nin daha önce bu konuda haber ala- mamış olmasından ötürü merakla Radyoevi Körle yatan şaşı kalkar beklenmekteydi. Fakat o saatte rad- yolarını açanlar yine hayal kırıklığı- na uğramaktan kendilerini alamadı- lar. İstanbul Radyosundan naklen yayınlanan programın daha başlan- gıcında kesintiler meydana gelmiş, Yassıadada alınan sesler adamakıllı anlaşılmamış ve "Yassıada Saati" beklenen tesiri yaratamadan 15 da- kikada sona ermişti. Ses kalitesi kötü, programcılık tarafı son derece zayıf olan bu yayım beğenmeyen din- leyiciler, derhal telefonlarına sarıla- rak şikâyetlerini Radyo idaresine bil- dirdiler. Uzak yerlerden telgraf çe- kenlerin sayısı da oldukça yüksekti. Herkes on yıldanberi memleketi inle- terek idare edenlerin duruşmaları hakkında bir haber alamadıkları için, hesap verirlerken onların seslerini duyamadıkları için Devlet Radyola- rından şikâyetçiydi. Bu programın önemi göz önünde tutularak bir rad- o ekibinin Yassıadaya gönderilmesi, a az iki radyo muhabirinin duruş- maları takip etmesi, bir prodüktörün de o sırada banda alman seslerin han- gi kısımlarının programda kullanıla- cağını not etmesi gerekirdi. Bundan sonra da bantlar ve notlarla beraber en kısa zamanda İstanbul Radyosuna dönmek, orada duruşma şurasında alınmış notlara göre spikerin okuya- cağı anonsları yazmak ve bu anons- lar arasına da yerinde alınmış sesle- ri koymak vardı. Bu kolay bir iş de- ğildi. Fakat radyoculuktan ve prog- ramcılıktan anlayan üç kişinin, dü- zenli bir ekip çalışmasıyla altından kalkabileceği bir işti. AKİS, 21 EKİM 1960