muşlardı. O kadar ki, güneyli günler- de gişelerin önünde biriken kuyruk- lar bu sefer arama odalarında teşek- kül etmişti. Konuşulan başlıca mev- zu, yeni şartlar altında yolculuğun nasıl geçeceğiydi. Bembeyaz, incecik siluetiyle bir küçük yatı andıran Fe- nerbahçe, mutad veçhile bir hücum botunun ve bu defa ona katılmış bir muhribin refakatinde Yassıadayı ge- ne tam kırk dakikada almaya muvaf- fak oldu ve yolcularına en ufak bir rahatsızlık vermedi. o Türkiyenin bu en meşhur adasına kış aylarında gi- diş gelişin nasıl olacağım merak eden gazeteciler böylece rahatladılar. "Poy raz tecrübesi" başarıyla sona ermiş; ti. Lodosa gelince, Marmaranın lodo- su daha ziyade kış sonunda gelip ça- tyordu ve gazeteciler duruşmaların o tarihe kadar bitirilebileceğini bütün kalpleriyle ümit ediyorlardı. Yeni bir kafile âvetliler salondaki yerlerini olduk- Dça süratli şekilde aldılar. Celsenin müşterisi boldu ve bu, "Köpek Dâva- sının yol açtığı kayıtsızlıkla bir te- zat teşkil ediyordu. Sıralar, boş yer kalmamacasına doldu. O kadar ki ga- zetelerin asil değil de yedek muha- birleri bile işin başında dışarda kal- maya mecbur oldular. Dinleyicilerin büyük bir kısmının hanım olduğu gö- ze çarpıyordu. Yassıada, şehrin moda lokallerinden biri haline gelmiye baş- lıyordu. Saat 9,20'de salonun kapıları ka- pandı ve -aynı zamanda silâhlı- muhafızların tertibat aldıkları görül- dü. Civarda duran davetliler uzaklaş- tırıldılar, yerlerine henüz oturmamış olanlar gerekli ihtarlarla karşılaştı- lar. Biraz sonra, Adanın açık denize bakan tarafına isabet eden küçük te- peden bir kafilenin indiği farkedildi. Kafile, açılan kapıdan içeri girdi. Herkes, hele Yassıadaya ilk defa ge- lenler dikkat kesilmişlerdi. Artık A- danın âşinâ çehreleri haline girmiş bulunan gazeteciler de kapıyı alâ- kayla seyrediyorlardı. Zira kafilenin içinde yeni simalar vardı ve her ye- nilik muhabirler için ayrı cazibe ta- şıyordu. Zaten, duruşma salonu ilk iki günkü manzarasından çültülmüş, hale getirilmişti. Tahta parmaklıkla- rın ortasında sâdece onbir tane san- dalya görünüyordu, ötekiler kaldırıl- mıştı. Sanık mahalline salonun göbe- gine konmuş tahta parmaklıklardan teşekkül eden bir koridordan geçile- rek varılıyordu. Parmaklıkların amm- ama koyu kurşuni yol halısı serilmiş- ti. AKİS,21 EKİM 1960 Kafilenin başını gene düşük Ba- yar çekiyordu. Bir yanında bir kara, bir yanında bir hava subayı vardı. Düşük Cumhurbaşkanına, protokole uygun ihtiram gösteriliyordu. Onu Adnan Menderes takip ediyordu. Menderesin iki tarafındaki subaylar deniz subaylarıydı. Kafilenin üçüncü adamı, usun boylu Fatin Rüştü Zor- luydu. Zorlu Dışişleri oBakanına ve daha geriden gelenlere ayrı subay ay- rılmamıştı. Kafileyi getiren vazifeli- ler yeter bulunmuşlardı. Gözler, Fa- tin Rüştü Zorlunun gerisinde yürüyen çıplak' başlı, zayıf, kısa boylu adamın üzerine takıldı ve orada kaldı. Merak mevzuu zat, sakıt değil sabık Dışiş- leri Bakanı Prof. Fuat Köprülüydü. YASSIADA DURUŞMALARI kendilerine gösterdikleri sandalyala- ra çöktüler. F.K.G. en sondaki iskem- lelerden birine düştü. İlk dört sandal- yayı Fatin Rüştü Zorlunun ilâvesiyle üç Kurucu işgal ediyordu. Koraltan, bu defalık yoktu. Mahkeme heyeti salona girdiğin- e saat tam 9.30'du. Kurmayların tertibi bozulmamıştı. Fareler ve insanlar EB başında Başkan Salim Ba- şol yürüyordu. Hâkimler görün- düğünde herkes ayağa kalkmıştı. Heyet yerini alıncaya kadar ayakta kalındı. Bütün sanıklar içinde ilk o- turan Bayar oldu. Menderes, suni ne- zaket dolu kırıtık halini muhafaza e- Bayarın kuyrukları Üstelik yağlı bile değiller Köprülünün, bulunduğu mahallin ha- vasından ziyade yakınında bulunduğu kumpanyanın mevcudiyetinden ra- hatsız olduğu hissediliyordu. Onbir kişilik kafilenin bir kısmı davetlilerin çoğu için meçhul kimselerdi. İstan- bulun eski Polis Müdürü Alâaddin E- rişi pek az adam tanıyordu. İzmirin kudretli valisi Kemal Hadımlı İstan- bullular için bir meçhul şöhretti. He- le Mehmet Ali Balin, Mehmet Ali Te- kinalp, kavas Hasan Uçar tamamile bilinmeyen insanlardı. Oktay Engin biraz daha iyi tanınıyordu. Kafilenin büyük atraksiyonu Fahreddin Kerim diyordu. Salim Başol yoklama yapı- lacağını söyledi. Yoklama başlayınca, ilk dört isim- den sonra okunan isimlerin yanlış yerlere oturmuş bulundukları mey- dana çıktı. Başkan, herkesin yokla- madaki sıraya göre yer almasını bil- dirince dinleyicilerin gülüşmeleri a- rasında sanıklar bir köşe kapmaca oyununa giriştiler. Karışıklık sona erdiğinde sıra şuydu: Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Fuat Köprülü, Fahreddin Kerim Gö- kay, Alâaddin Eriş, Kemal Hadımlı. M. Ali Balin, M. Ali Tekinalp, Hasan Uçar,Oktay Engin.İlk bakışta göze