Haftanın İçinden ALIN mokrat İktidar, artık alnının yazısı olduğu kesin şekilde ortaya çıkmış bulunan akıbetinden kurtul- mak için cansiperane gayretler sarf ediyor. Bu gayret- lerin hepsi kanuni zorlamalardan ibarettir. Demokrat li- derler zannediyorlar ki, kendilerini 1950'de iktidara ge- tiren yollar kapatılır, sürmelenir, kilitlenirse bulunduk- ları yerde kalmak imkânını ele geçireceklerdir. Seçim usullerinde, hattâ seçmen miktarında yapılması De- mokrat İktidarca kabul edilen değişiklikler hep bu ga- yeyi göz önünde tutuyor. Seçmenlerin yaşı onsekizden yirmiikiye çıkarılmaktadır. Sebep basit: Şehirde, ya da köyde, seçmen vasfını 1960 yılında kazanacak olan kit- le D.P. ye asla rey vermeyecektir. Şehirde, ya da köy- de, bir genç adamın bugünkü İktidarın yanında -hususi sebep yoksa- yer alabileceğini sanmak için pek hayal- perest olmak lâzımdır. Hele yeni yetişen aydın gençli- ğin reyini Muhalefet istikametinde kullanacağından Demokrat büyükler elbette ki emindirler. Aslında bu- nun, hazin bir itiraftan ibaret bulunduğu aşikârdır. Ya- pılan bütün propagandaların, dökülen bütün paraların, talebe teşekküllerinin başına kukla başkanlar getirmek maksadıyla girişilen bütün tertiplerin hiç bir netice ver- mediğini kabul etmek ve tek çâre olarak seçmen yaşıyla oynamaya mecbur kalmak pek acıklı bir fiyaskodur. Seçim kampanyası müddetini onyedi güne indirmek de Demokrat İktidarın cansiperane gayretlerinden bir başkasıdır. Komisyonlarda, ağzı lâf yapan Demokratla- ra söyletilen bütün lâfların değiştiremeyeceği, hattâ Ör- temeyeceği hakikat gün gibi ortadadır: Demokrat bü- yükler, ellerinde radyo bulunduğundan, kendi seslerini duyabileceklerinden emindirler ve Muhalefetin sesinin duyulmaması için bu tedbiri pek uygun görmektedirler. Açık hava toplantıları, İktidar büyükleri bahis mevzuu olunca yasak damgasından kurtulmaktadır. O kadar ki, D.P. il başkanları dahi meydanlarda toplatılan kalaba- lıklara hitap edebilmektedirler. Buna mukabil, Muhale- fet ancak Seçim Kampanyası boyunca miting yapabil- mektedir. Kampanyanın boyunu kısalttınız mı, elbette ki Muhalefetin halkla konuşma imkânını -kâğıt üzerin- de- budamış sayılırsınız. Ama asıl, bu tedbir D.P. için büyük heyula vaziye- tindeki İsmet İnönünün seçimler sırasındaki seyahatle- rini tahdit edecek, Demokrat büyüklerin ümidince Mu- halefet liderinin her tarafa yetişmesini önleyecektir. Devletin resmi vasıtalarını, hattâ askeri uçakları fütur- suzca kullananların elindeki imkânlar Muhalefetin lide- rinin dolaşma imkânlarına kıyasen pek büyüktür. Üste- lik, C.H.P. tek koldan çalışırken D.P. iki koldan çalışa- cak ve bir yandan Cumhurbaşkanı, bir yandan Başba- kan bu onyedi gün içinde memleketi tarayabilecekler- dir. İnönü ise, günde azami iki şehirde konuşabilse, il- lerin yarısı gene kendisini dinlemek fırsatından mahrum kalacaktır. 1957 seçimlerinde bizzat D.P. tarafından "siyasi ahlâksızlık" olarak damgalanan bir usulün 1960 da mu- bah ve makbul hale getirilmesi de Demokrat İktidarın bu usulden 1960 da bol bol faydalanabileceği zehabının neticesidir. Geçen seçimlerde muhalefet partilerinin ken- di aralarında işbirliği yapmalarını önlemek maksadıyla AKİS, 17 ŞUBAT 1960 YAZISI getirilen bir tahdit, bu defa kaldırılmaktadır; artık bir partiden istifa edip ertesi gün adaylığın başka partiden konmasına bir mani kalmamaktadır. Böylece, C.H.P. nin kazandığı yerlerde yoklamayı kaybedecek C.H.P. milletvekilleri için D.P. nin kucağı açıktır. Bunlar, şim- diden bile D.P. ile pazarlığa girişebilirler, yerlerini ga- rantiliyebilirler! Tabii, bu neviden kaç kişinin çıkaca- ğı çok münakaşa kaldırır bir husustur. Hele böyleleri- nin, kendi seçim bölgelerinde itibarları ne olacaktır, o da meçhuldür. Ama Demokrat İktidar 1957'nin "siyasi ahlâksızlık'ının bu defa kendi lehinde işlemesinde zer- rece mahzur görmemektedir. Hiç şüphe etmemek lâzımdır, seçim gününe kadar bu cansiperane gayretler aynı minval üzere derece- leri arttırılarak devam edecek, 1950'nin, hattâ 1957'nin, seçim şartları mumla aranacak hale getirilecek, İktidar bu garantilerle iktidarda kalabileceğinden emin olarak halkı şandık başlarına gönderecek ve seçim günü rad- yo sabahtan akşama kadar D.P. zaferleri terennüm et- tiği halde o gece büyüklerimiz pek rahatsız halde uya- nacaklardır. Zira Demokrat İktidarın bütün tedbirleri Muhale- fetin asıl kuvvetini yapan hususların ortadan kaldırıl- masından ziyade bunların duyurulmasına imkan verme- me şeklinde tecelli etmektedir. Ama, yüreklerde hisse- dilenin kanuni tedbirle silinebildiğini Tarih henüz kay- detmemiştir. İnsan, karşısındakini kendisinden akılsız yerine koyup plânlarını ona göre yaptı mı, mutlaka so- nunda gülünç hale düşer. Demokrat İktidar, çırpınmaları- nın mânâsının millet tarafından anlaşılmadığını, görül- mediğini, sezilmediğini sanıyorsa, feci şekilde yanılıyor demektir. Seçim günü sandığa girecek reyin istikameti- ni kanuni tedbirlerle tayine imkân yoktur. On senenin sonunda ise D.P. o hale getirilmiştir ki, artık ağzıyla kuş tutsa, büyük kitleleri kendisine bağlamak kudreti- ne malik olamayacaktır. Bu, iki kere ikinin dört ettiği kadar basit bir hakikattir. Milletin gözünün kapalı ol- duğuna inanmak, onun radyoyla istenilen şekle soku- labileceğini hayal etmek, sayın İnönünün çok il yerine az il dolaşmasını sağlamak suretiyle avantaj elde et- mek hevesine kapılmak hep boştur. Bundan birkaç se- D.P. Meclis Grubu alarm zillerini çalarken Demokrat büyükler gözlerini örten bağları çıkarabilse- ler ve sahici ıslahat tedbirlerini alabilselerdi, Demokrat İktidar bugün herhangi bir şansa malik bulunabilirdi. Ama hep "millet anlamaz", "millet avutulur", "mille- tin istediği çeşme, yol, cami" kanaati -ki, kanaatlerin hakikaten en iptidaisidir ve D.P. nin on sene içinde toz olmasının bir numaralı sebebini teşkil etmektedir- kafa- da muhafaza edildiğinden sathi zorlamalarla netice al- mak yoluna sapılmıştır. Şimdi, bu yolda daha büyük hızla ilerleniyor. Zannediliyor ki önümüzdeki kısa va- dede bu zorlamalar netice verecek ve İktidar yerinde kalacaktır. Ondan sonrası için, Allah kerimdir. Halbuki İktidar yerinde kalamayacak ve millete, milletin hislerine, onun aklıselimine koyduğu hatalı teş- hisin cezasını en korktuğu bedelle iktidardan gitmekle ödeyecektir. Hâdiselere, hadiselerin içinde oldukları halde gözlüksüz bakmasını bilenlerin gördükleri man- zara budur.