BASIN Rejim Şiddet denen ejder (Kapaktaki - politikacı) avi gözleri kristal parçaları gibi IVIparlayan ve yarım asırlık hayatı arkasına atmış adam hışımla, "Ga- zetecilerin objektifi külotumun için- de" diye yüksek perdeden konuştu. Bu vaziyetten — son derece rahatsız ol- duğunu hissetmemek imkânsızdı. Hâ- dise geçen haftanın sonunda bir gün fifaM”; Maltepe semtinde Özveren sokaktaki tabelâsı — sökülmüş ve ge- nişçe bir avlunun içinde heybetli bir manzara arzeden san renkli apart- manın ikinci dairesinde cereyan sinin eti ileriye doğru fışkırmış, sol yanağındaki Antep çıbanı izi sinek kaydı traşıyla pek az tenakuz teşkil eden adam, gerdanı sarkmaya başla- mış olmasına rağmen güzeldi. İki sı- ra inci gibi dişleri vardı. Tepesinden bir hayli gerilere kadar açılmış ve kırlaşmıya başlamış yumuşak saç- ları kumraldı. Mahir bir terzinin elin- den çıkmış mavi kumaştan pötikare kruvaze bir elbise giymişti. Naylon çoraplarıyla asorti ve gri rengin ha- kim olduğu emprime bir kravat tak- mıştı. Küçük ayaklarında siyah deri- den mamul, tek kösele ve yüksek to- puklu zarif bir çift iskarpin bulunan bu orta boylu, etine dolgun adamın adı Mükerrem Saroldu İktidar nimetlerinden, ikbal zevk- lerinden mahrum olmak kâbusunun lilerin yenıden yakasına yapıştı- ğı bu genel seçimler arifesinde, 1954 ten itibaren alınmış bunaltıcı tedbir— lerin dahi Basınımızı tanzime kâfi gelmediği fikri canlanınca, Başba- kanın eski ideal arkadaşı -son gün- lerde yıldızı gene parlamıya başlıyor- du polıtıka sahnesınde belirmiş ve gelıvermıştı tinin korkunç derecede suııstımalı yavesinin bayraktarlığını, yeni me- nedici veya mevcut hükümleri daha da şiddetlendirici mevzuata olan sö- züm ona ihtiyacın müdafiliğini yapı- yordu. Orada burada, D.P. yüksek çevrelerinde ve Bütçe Encümeninde zaman zaman İktidarların neden ba- sına karşı kaşlarını çatması gerekti- ğinin sebeplerini anlatmak için in- sanüstü gayretler sarfediyordu. Büt- çe bu haftanın sonunda Encümenden B.M.M. ye intikal ettiği zaman Dr. Sarol, koltuğunun altında kalın bir dosya teşkil edecek ve gazete ku- pürlerinden derlenmiş bir senaryoyu Umumi Heyete arzedecektir. Teatral jestlerle bütün talâkatını kullanarak siyetleri nasıl tedhiş altında tuttuğu- nu isbata kalkışacaktır. Manşetlere terfi Eski ideal arkadaşının adı, gazete manşetlerine geçen hafta içinde yükseldi. Haftanın başında bazı D.P. milletvekilleri büyük İstanbul gazete- lerinin Ankaradaki bürolarına tele- fon ederek muhabirlerin kulaklarına mühim bir haber fısıldadılar. Haber mühimdi, ama eski ve meşhur bir hi- kâyenin beklendiği üzere yeniden or- taya atılmasından ibaret olduğu için sürpriz tesiri yaratmadı. Buna rağ- Menderes - Sarol - Oral Benzeyenler buluşurlar! Dr. Mükerrem Sarol En manalı pozu men, gene de İstanbul gazetelerinin manşetlerını işgal etmekten geri kal- madı. "Mücerred yalan haber" ka- nun tasarısı bir yıl önce atıldığı raf- tan, tozu titizlikle silinerek indiril- miş ve tekrar kaleme alınmıştı. Ne- şir yoluyla veya radyoyla, yahut top- lantılarda işlenen bazı cürümler hak- kındaki 6334 sayılı kanunun 6732 sa- yılı kanunla muaddel 3. maddesine bir fıkra ekleniyordu. "Yalan hava- dis, haber veya bu mahiyetteki vesi ka, resim ve yazıların neşri; hava- dis veya varakların veya vesika, re- sim yahut başkalarına ait beyan, mü- talea, yazı ve muamelelerin tahrifi suretiyle neşri tüllerinde, umumi ve- ya hususi bir zararın doğması müm- kün olabilirse "kanuna — mesuller 6 aydan 2 seneye kadar hapis ve 5,000 liradan aşağı olmamak üzere para cezasıyla tecziye olunacaktı. Kanun tasarısını hazırlayanlar, D.P. lilerin değil kabulünü, hatta adını ağza al- mayı dahi bir prensibin ihlâli mahi- yetinde telâkki ettikleri ispat hakkı- nın, metnin ruhunda mündemiç bu- lunduğunu ileri sürüyorlardı. Böyle- ce "şeref ve haysiyetlere — tecavüz" konusunda tanınmayan ispat hakkı, "mücerret yalan haber" bahis mev- zuu olunca dolayısıyla veriliyordu. Yani hakim "yalan" veya "tahrif"in AKİS, 17 ŞUBAT 1960