miştir. Bir dayısı, Şamda kalmış ve profesörlük yapmıştır. Meşhur oto- mobilini hediye eden alicenap akra- bası, halen emekliye ayrılmış olan babası tazminatını Ödeyerek kendisi- ni askeri hayattan çekip almış, Mü- kerremi 1927 de İstanbul Tıb Fakül- tesine yazdırmıştır. Dr. Sarol, Darül- fünunun 1933 teki son mezunların- dandır. Tıbbiye, talebesi iken erkek arkadaşları ile genç Mükerreme sık sık balolarda rastlanmıştır. daşları arasında bir reme pek candan ve yakından bağ- lanmışlardır. Sarol fedakar ve arka- daş canlısıdır. Trampet gürültüleri ikerrem Sarol Tıb Fakültesinden mezun olunca, bir pratisyen dok- tor sıfatıyla Yozgatın Sorgun kaza- sına Hükümet Tabibi olarak tayin edildi. Bir sene sonra da, Yozgat Vi- lâyeti hesabına Almanyaya ihtisas yapmağa gönderildi. Zaten Mükerrem daha Tıbbiye ogrencısıyken aılesının maddi duru hana girmiş ve Talebe Yurduna ka- bul edilmişti. Öyle parlak bir talebe değildi ama, sınıflarını geçmesini beceriyordu. Dr. Sarol, İkinci Dünya Harbinin arifesinde Almanyanın Ber- lin, Hamburg ve Bremen şehirlerinde dort seneye yakın bir müddet kaldı. O zamanki militarist Nazi Alman- yasının, Dr. Sarolun üzerindeki te- sirleri büyük oldu. Muharip Nazi mı- zıkalarındaki trampet gürültüleri, marşlar, uygun adımla yürüyen di- siplinli askerlerin sert ve muntazam ayak sesleri kız kardeşler arasında yetişen Dr. Sarolu kelimenin tam ma- nasıyla büyüledi. Mükerrem Sarola Yozgat Vilâyeti ayda 250, babası ise 5S0 lira gönderiyordu. 1934 - 38 ara- sında 25 kuruş bir Doyçemarka teka- bül ediyordu. Hatta bazen bir Doyçe- mark 18 kuruşa kadar düşüyordu. Böylece, Türk parasının bugünkü sa- tınalma gücüyle Dr. Sarolun eline o zaman ayda 10-15 bin lira geçiyor- du. Genç doktor silâh şakırtılarının kulakları tırmaladığı Nasyonal Sos- yalist Almanyada, son derece rahat ve müreffeh bir hayat sürdü. Dr. Sa- rol Yozgata döndüğünde, bir kısmını, Almanyadan beraberin- de getirmişti. Dr. Sarolun 1941 de Aydın Memle- ket Hastahanesi Nisaiye Mütehassıslı ğına ve Doğumevi Başhekim ve Nısa- AKİS, 17 ŞUBAT 1960 BASIN Sarolun meşhur Türk Sesi gazetesi ertlerin kaynağı iye Mütehassıslığına tayin edilmesi, hayatında dönüm noktası teşkil etti. Hayatının istikameti orada değişti, politika hayatına Aydında atıldı. As- lında Sarolun ideali, kariyer akade- mike intisaptı. Fakat idealinin gerçek leşmemeşi, hem kendisi, hem mem- leket için hakikaten büyük talihsiz- lik oldu. Orada C.H.P. nin Aydın mil- letvekili Adnan Menderesle ve Aydın C.H.P. İl Başkanı Ethem Menderesle tanıştı. Bu üç kişi, meşreplerindeki benzerlik dolayısıyla kısa zamanda sacayağı teşkil etti. Dr. Sarol, ken- disini Burdura tayin eden devrin Sağ- lık Bakanı Dr. Sadi Konuk ile müna- kaşadan sonra, haksızlığa uğradığı- nı zannederek 1945 yılında devlet hizmetinden çekildi. Demokrasi in- kılâbının başlamasıyla, artık serbest çalışan Dr. Sarol, kendisini politika girdabının içinde buldu. Zaten daha önceden ufak ufak politika yapmağı da ihmal etmemişti. Demokrat Parti Ankarada kurulurken, Ethem Men- deres ve Dr. Sarol da Aydında teşki- lâtlandılar. İlk Müteşebbis İdare He- yetinde Ethem Menderes İl Başkanı, Dr. Sarol da İkinci Başkan oldu. "Uğrunda ölünecek a . Sarol, ifadesine göre, daha bir C.H.P. milletvekili iken dahi Men- derese "büyük bir meclubiyet" duy- maktaydı. Hürmet, sevgi ve takdiri sonsuzdu. Menderesin kendisine "ız- har ettiği teveccüh ve beslediği iyi duygulara" minnettardı. Adnan Beyi, daima, "vefa, sadakat ve bağlılığın bir timsali" olarak görmüştü. Başba- kanı, "örnek bir ağabey, bir büyük ve uğrunda ölünebilecek bir adam o- larak vicdanında — değerlendirmişti." Esasen Dr. Sarol, Nazi Şeflerinin Nü- renbergde ölüme giderken "Yaşa- sın Führer" diye bağırmalarını vefa- nın, sadakatin ve bağlılığın en güzel bir örneği sayıyordu. — Böyle şeyler, mitolojik bir efsaneye — benzemekle beraber, ulviydi. Zaman farkında olmadan bir hayli ilerlemiş, meşhur 1946 genel seçim- leri gelip çatmıştı. Adnan ve Ethem Mendereslerin sürükledikleri D.P. Aydın listesinde, Dr. Sarol genel se- çimi kaybetti. Ama, bu neticeyi aklı almadı. Zira beş senedir Aydında bu- lunuyordu ve en ihtiyatlı bir hesapla, her 500 kadından bir tanesi neşteri- nin altından geçmişti. Kimse olmasa ameliyat ettiği kadınların Dr. Sarola rey vermemelerine imkân ve ihtimal yoktu. Ama olan olmuş, karmanyo- lalar çevrilmişti. 1947 de, çocuklarının tahsil çağı gelmiş olduğu için muayenehanesını İstanbula nakletti. D.P. nin İstanbul teşkilâtında hemen temayüz etti. O zamandan bu yana, İktidarın Başı- nın görüş ve arzularının İstanbulda- ki temsilcisi oldu. Ateşin bir muhalif olmasına rağmen, Toprak Mahsulleri Ofisinin İstanbul Şubesinin doktorlu- ğunda bulundu. B.M. Meclisi çalış- malarındaki başarılarından ve devlet adamlığı vasıflarından ziyade bir partici ve hizipçi olarak tanınan Dr. Sarol, D.P. nin İstanbul teşkilâtında sırasıyla Kenan Öner, Abdurrahman Münip Yazman, Esat Çağa, Hüsnü Yaman, Fuat Köprülü ve Necmi Ateş ile kıyasıya didişti. Karşısında dize geldiği Köprülü hariç, hepsini tasfi- yeye muvaffak oldu. Uzun müddet İstanbul teşkilâtında — hakimiyetini devam ettirdi. Bir zamanlar gururla "Ben D.P. İstanbul teşkilâtının tur- nikesiyim; ancak benden geçen me- bus olabilir" diye böbürleniyordu. 21