mevcut olup olmadığım "umumi ve- ya hususi bir zarar"ın doğmasının mümkün olup olmayacağını takdir edecekti. Tabii gerekırse hakım ga- iddiasının "yalan veya olmadığını ispat için hak tanıyacaktı! Tasarı, Basın çevrelerinde dehşet uyandırdı. Gazeteci hapsetmek için keşfedilen muğlak tedbirlere böylece bir yenisi ekleniyordu. Bundan böy- le, mesela Menderesi orada burada karşıladığı iddia olunan kalabalıklar hakkında hususi bir tahmin yapmak imkansız olacak, mutlaka A.A. nın pohpohlayıcı üslübuna uymak kecekti. Buna mukabil İnönüyü kar- şılayan kalabalıkları valilerin gözüy- le görmek şart olacaktı. -Konya va- karşıladığını göğsünü gere gere bil- dirmemiş miydi?- Hele nutkunu söy- lerken bir an durup ensesini kaşıdı— ğı yazıya "mahalli renk" vermek için bildirilen Efendi, sonradan bunu in- kar eder ve "Hayır, ben böyle bir ha- rekette bulunmadım" derse bir "ya- lan" ile mi karşılaşılmış - olacaktı ? Eğer öyleyse, hakim için bir "umumi veya hususi zarar" bulmak işten bile değildir. Pek âla "Efendinin uyuz hastalığından mustarip olduğu ze- habı doğmuştur" kanaatına varılabi- lir. Bunların dışında "nutuk hülâsa- ları"nın "nutuk tahrifi"ne olan me- safesinin pek kısa sayılabileceği her- kesin malüm İşte, Dr. Mukerrem Sarolun adı geçen hafta içinde Basına karşı yeni- den düşünülen bu nevi tedbirlerin şampiyonu ve filozofu olarak man- şetlerde arzı endam etti. Zira D.P. içinde Basından en ziyade şikayetçi olanların başını bir defa da -arka- daşlarının tabiriyle- "Doktor" çeki- y ; Dost mu, düşman mı? dı bu şekilde manşetlere geçerken "Haftanın Adamı", geçen hafta- nın son günü tabelası sökülmüş sarı renkli apartmanın 4 numaralı daire- sinde Basın mevzuundaki fikirlerini açık açık anlatmaktan — çekinmedi. Başbakanın son derece zeki olan e- min ve mutemet arkadaşı, dedikodu- ları önlemek maksadıyla — üzerinde "Sarol Apt." ibaresi bulunan tabe- lâyı indirtmişti. Fakat tabelânın izi- ni farkedebilmek için, bir atmacanın- ki kadar keskin gözlere sahip olmağa lüzum yoktu. Dr. Sarol, dar ve içine pek fazla eşya tıkıştırılmış bir salonda, rahat bir koltuğa gömülmüştü. Yeşil ren- gin hakim olduğu duvarlar, eski Türk motifleriyle bezenmişti. Zeminde, iyi cins iki küçük ve bir büyük halı var- dı. Salonun orasına burasına serpiş- AKİS, 17 ŞUBAT 1960 tirilmiş koltuklar. Dr. Sarolun otur- duğu koltuk gibi rahat ve zarifti. Camları örten krem renkli perdelerin arkasındaki salon loş ve ılıktı. Dr. Sarolun tam karşısında, ceviz bir sehpanın üzerinde iri bir radyo du- ruyordu. Sağında da nikelâjı pırıl pı- rıl ve üzerinde yerli yabancı envai tür lü alkollü içkilerin ve şık kadehlerin bulunduğu tekerlekli bir Amerikan Bar dikkati çekiyordu. Yerde, geli- şigüzel bırakılmış bir tel sepet için- de yün yumakları ve örgü şişleri ara- BASIN solu piyano nağmeleri süzülüyordu. İşte bu dekor içinde "Haftanın A- damı" tumturaklı bir belagatle, Ba- sın Hürriyetiyle alâkalı dikkate de- ğer fikir ve görüşlerini sıraladı. E- ğer düşerse, matbaa sahibi bir adam olarak gazetecilik yapacağını açıkla- dıktan sonra "Basının düşmanı de- ğil, dostuyum" dedi. İlâve ettiklerine göre, basının başına belâlar hürri- yetlerin hüsnüistimal edilmemesin- den dolayı geliyordu. Basın mesele- sinin ele alınmasındaki tahrik unsu- Sarol Bölükbaşı ile birlikte Mükemmel arabulucu sında bir Zafer ve Zeki Mürenin ka- pağını süslediği AKİS'in son sayısı görülüyordu. Dr. Sarol, böyle bir de- kor içinde, tam üç saat konuştu. O- turduğu yerden kendisine çok yakı- şan çevik jestler ve mimiklerle, ba- zen taklitler de yaparak daldan dala sıçrıyor, Basın hürriyeti ve Politika konularındaki görüşlerini dile geti- riyordu. Fikirlerini, hedefini bulan oklar zanneder bir hali vardı. Bu sı- rada bir odadan, müzik dersleri alan küçük kız yeğeninin çıkardığı fal- ru, "Matbuat Hürriyetinin korkunç derecede suiistimali"ydi. İçtimai bir ahenk kurmak lâzımdı. "Tercüman-ı Ahval" ile başlıyan Türkiyedeki opin- yon gazeteciliğinin mazisi yüz yıl ge- riye zor giderdi. Tam dört asır, Türk Basınının takvimi kopmamış ve ak- rep ile yelkovanı yürümemişti. Şim- di nasıl olur da, İngiltere ayarında bir Basın Hürriyetini talepte hak gö- rülürdü Dr. Sarol, Basının en fazla uğraş- tığı adam olduğunu söyledi. Ama ge- 19