Bir Mülakat e B e Demokrat İktidar 18 ile 22 yaş arasındaki gençlerin elinden seçimlerde rey lasa rey vermeyeceklerinden emin verme imkanını almış bulunuyor. Gençlerin, kendisine taş çat- İktidar için, bu son derece basiretli bir tedbirdir. Ancak tedbir, önümüzdeki seçimlerde netice verecek mi- dir? Bunun cevabını bu hafta Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesinin İngi- liz Filolojisi öğrencilerinden Ülkü Duri kendısıyle görüşen AKİS muhabirine fikirlerini, , hiç bır şeyi saklamamaya bilhasssa dikkat hislerini ve görüşlerini ların bu mülakattan istifadeleri büyük olacaktır. Zira böylece görecek- lerdir ki saptıkları yol kendilerine fayda sağlamaktan ziyade zarar ve- recek ve gençlerin D.P.ye karşı başka işe yaramayacaktır. Bu hafta, AKİS'in bir diğer sayfasında daha söylenmektedir. lerinden başkalarını aptal sananların politikada başarı imkân yoktur. İktidar 22 yaşından sureti -katiyyede duydukları derin infiali — arttırmaktan Kendi- kazanmalarına aşağı gençlerin elinden rey verme haklarını alacak ve bunun hakiki sebebini hiç kimse anlamayacak! Bunu düşünmek bile hayaldir. Nitekim aşağıda okuyaca- gınız mülakatta Ülkü geleni yapmaktadır. Durukan bu gibi gafilleri uyarmak için elinden Uyarılırlar veya uyarılmazlar. Her halde bu, ne Ülkü Durukanı, ne de AKİS mecmuasını alâkadar eden bir husustur. Unutmamak lazımdır ki, kendi düşen ağlamaz. "İçinde bulunduğumuz günlerin bize ümit ve gü- venle o istikbale bakabilmek imkânını, huzurunu verdi- ğini müsaade ederseniz söyleyemiyeceğim. Ben 20 ya- şında bir Türk kızı olarak gidişi beğenmiyor, bize tev- cih edilen insafsız hücumları tasvip etmiyorum. "Kabul edilmek lâzımdır ki, son yıllar 1ç1nde mem- leketimizde iktidarda bulunan bir zümrenin gençliğe reva gördüğü muamele iç acısıdır. Gençlerin her iste- ğinin reddedilmesi, her haklı oldukları dâvada hak- sızlık damgasını yemeleri ne dereceye kadar doğru ka- bul edilebilir? İşin asıl feci olan tarafı, kanaatimce bi- ze, bizim olan bir cemiyet içinde, söylemek istedikleri- mizi ifade edecek ortamı vermemek azminde gösteri- len sabırlı ısrardır. Bunun kendilerinden çok şeyler beklenen bir nesli atıl vaziyette bırakmak manasına geldiğini ben küçük kafama göre anlıyor ve üzülüyo- rum, zira inançsız bir nesil yetişiyor. Birbirine dahi güvenemiyecek kadar şüpheci ve inancını kaybetmiş bir nesildir bu... "İnsanları başkalarının arzularına göre sözler söy- lemeye, bir başka deyişle nabızlara göre şerbet verme- ye zorlamanın, gençleri riyakârlığa, dalkavukluğa sü- rüklemenin hikmeti nedir? İşte ben, gençliğimiz adı- na gençliğimizin pısırıklığa, riyakârlığa, dalkavukluğa sürüklenmek istendiğini rahatça söyleyebiliyorum. "Herhangi bir şeyi tenkit mi ettiniz, cihanın yıldı- rımları başınıza yağacaktır. Ne hakla söyleyebilirsi- niz? Siz daha öğrencisiniz, siz daha ana baba parasıy- la büyüyorsunuz. Hem siz, kuzum Allahaşkına nesi- niz?.. "Meselemiz kültürlü olmak, — meselemiz en iyiyi düşünebilmek değil. Meselemiz artık bugün için daha fazla yükselebilme hırsı. Genç olarak beni sinirlendi- ren bir başka husus daha var. Bütün bunları yapanlar, sizin haklarınızı kendi hakları gibi kullananlar, günün birinde sıkıntıya düştüler mi yanınıza koşuyorlar. O zaman için siz idealist, içiniz dışınız memleket mese- leleriyle dolu, hür fikirli inanmış gençler oluyorsunuz. Fedakârlık şahsınızda sembolleşiyor. Memleket sizin- le iftihar ediyor, göğüsler gururla kabarıyor. Tıpkı, Kıbrıs işlerinde olduğu gibi... "Böylesine bir sürü cilalı, pohlayıcı lâf, lâf. böylesine bir sürü poh- "Dikkat ediyorum, son günlerde böylesine lâflarla bizleri yükseltirken, esas haklarımızı budama yoluna gidiyorlar. "Al sana bir sürü lâf, ver bana esas hak- larımı!" Misâl mi istersiniz? Çooook! İşte bunlardan sadece iki tanesi. Biri, Siyasal Bilgiler Fakültesinin okul haline getirilmesi teşebbüsü; diğeri, en tabii hak- kımız olan seçimlerde seçmen olarak seçebilme hakkı- mızın yok edilmek istenmesi. Gülünür buna. Bizler ge- AKİS, 17 ŞUBAT 1960