25 Ekim 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

25 Ekim 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sıkıntıyla seyrettikleri sahneden çe- virenler gülüştüler. Ama genç adamı uyandırmak mümkün olmadı. Cyrano'yu o gün ve daha ertesi gunlerde seyredenlerin genç adama hak vermemesi imkânsızdı. Eser ger- çekten de insanım mışıl mışıl uyuta- cak kadar ağır ve dağınık bir hava 1ç1nde oynanıyordu Temsilin ikinci gecesi Ön sıranın sag başından yük- selen horultu, biraz da bu oyunun pek haklı bır protestosu olarak ka- bul edilebilirdi. Gözlerini öyle çok uzaklara değil, Ankaraya bile çevir- mek An k sahnelerının sezonu bır Arthur Mıller veya John Osbor- ne ile açtığını gormek zahmetine katlanmayan İstanbul Şehir Tiyat- roları idarecileri böyle sadece bir horultu ile protesto edildikleri için hallerine şükretmeliydiler. Ellerinde- ki imkânl kalkmışlar da İstan- bul gibi bir şehirde bir "Cyrano" veya bir "Sevgili Karısı" gibi eser- lerle sezon açmışlardı. Ustehk de yaptıklarından huzur duyar 'bir hal- le ortalıkta — dolaşıp duruyorlardı Mamafih onlara da hak vermemek mümkün değildir. Tiyatro mevsimi- ası dolayısı ile onlar' da gerçekten bir hayli yorulmuşlardı. Bir defa karşılarına kokteyl tertip etmek gibi son derece güç bir iş çık- mıştı. Öyle yeni mevsim dola- yısı ile Verılecek kokteyle kimlerin davet edileceği -tabii oyunculardan— başlı başına bir mesele idi ve idare- ciler bunu halledinceye kadar az mı ter dökmüşlerdi. Belediye Başkanı- nın da katılacağı bir kokteyle öyle önlerine gelen sanatçıyı davet ede- mezlerdi Sonra — maazallah bu kokteylde bır munasebetsız pat diye bir lâf eder, cir berbat olurdu. İdareciler günler- ce bu 1ş için kafa patlatmışlardı Açıkça, "sen gel, sen gelme" demek olmazdı. Bunu bir nisama intizama bağlamak lâzımdı. Nihayet bir for- mül bulundu: Toplantıya kıdemli, kıdemli namzedi ve birinci sınıf sa— natkârlarla, ilk oyunlarda rolleri olan sanatçılar davet edılecek- ti. Tabii arada bu şartlara uymayan, fakat kokteyli — renklendirecek olan olan bir kaç oyuncunun bulunmasına da cevaz verilerek. "..uyan bu hab-ı gafletten" ünlerce düşünülüp taşınılıp bu- lunan bu formülden sonra niha- yet meşhur kokteyl verildi. Limona- talar içildi, pastalar yendi ve orta- ya tiyatronun içinde, — tiyatroya Ö- nem vermeyen -bir idareci - aktör sınıfının mevcut bulunduğu hakika- ti bir kere daha çıktı. Bu kokteyl- den iki gün sonra oynanan Cyrano temsili ise, daha başka gerçeklerin ortaya çıkmasına ve seyircinin kafa- sına bu tiyatro kökünden değişme- lidir fıkrının yerleşmesine yaradı. H Fahri Ozansoy, Türk Ti- yatrosu mecmuasında, Bergerac oyununun temsili için öne sürülen mahzurlar- AKİS, 25 EKİM 1958 dan bahsederken der ki: — "Tiyatro müdürlerinin ilk tereddütlerine rağ— men, çok kolaylik vardı. Çünkü tarıhte figüranlar, şarap satıcıları—' tun dükkânlarından, gecesi — yirmi n sâdece roplarının fiyatına oynuyorlardı . Halit Fahri Ozansoyun — Cyrâno'nun ilk temsili için -tarihten bir yaprak — misali- yazdıkları, bugun aradan yıllar geç- tikten sonra Türkiye için maalesef hâlâ bir vakıadır da bunun üzerinde durmaya kimse yanaşmaz. İdareci - aktörler hâlâ falan kokteyle kimin gitmesi, kimin — gitmemesi — lâzım geldiği — yolunda — kafa — yorarlar. Halbuki meselâ bir Nedret Güvenç aldığı aylıkla olsa olsa ancak bir rop alabilir. Hem de Nedret Güvenç Nedret Güvenç kurtardı Gemisini birinci sınıf sanatkârdır. -Birinci sı- nıf sanatkârların eline ayda 600 li- ra geçer- Bir terzi veya insaflı bir kadın ise bir robun ancak bu kadar paraya mal olacağım herhalde ifa- de eder. Figüranların aldıgı paraya gelince: Bunu anla mak çin Fransa daki ilk Cyrano temsilin silde çıkması duşunulen aksaklıkla— rı hatırlamaya lüzum yoktur. İstân- bulda halen oynamakta olan Cyra- no temsilindeki figüranların sahne- deki duruşlarına ve daha oyunun i- kinci gecesinde, Christian'ın ölü olarak yattığı sedyeyi perde dı- şında bırakacak kadar acemice dav- ranışlarına bakmak bunların halını G alip Arcanın sahneye koyduğu Cyrano temsili çokağır bir TİYATRO tempo içinde işlemektedir. He-. le bu agırhk kalabalık sahnelerde leri taşırmaktadır. Büyük bir sürat- le birbirini takip etmesi gereken repliklerin arasından saniyeler geç- mekte, tabıı bu arada seyırcı smır— k bari biraz dikkati çekeyim" der gibi bir takım tavırlar takınmaktadır Figüranlardan müteşekkil kalabalık ise, bir rejisöre en kötü notu ver- direcek kadar başarılıdır! Hele mu- harebe sahnesindeki açlığı canlandı— ran kısım, lâubaliliğin âdeta şahe ser bir ornegı oluyor ve 1ster İ mez insana, acaba bu eser hazırla- nırken rejısor neredeydı dedirtiyor. Oyunun en başarılı sahnesi olan son sahne de maalesef gene bir re- ji hatası yüzünden güme gitmekte- dir. Dökülen hazan — yapraklarının arasına bir ara gokten pat diye bir sepetin düşmesi, seyirciyi ilk anda şaşkına çevirmekteyse de, biraz son- ra bu şaşkınlığın yerini 'kahkahalar âlmâktadir. Gerçi bu eser bil yü da temsil edilirken İ. Galip Arcânın ye- ni birşeyler getireceği beklenmiyor- ma, Galip Arcanın hiç değilse bir rejisör olarak bir yenilik yapmak ihtiyacını duyması gerekirdi. Cyrano rolü, bu yıl da tıpkı ge- çen yıllarda — olduğu gibi Hüseyin Kemal Gürmen tarafından canlandı- rılmaktadır. Ne var ki Hüseyin Ke- mal, geçen yıllara nazaran bir hay- li şişmanlamış ve yaşlanmıştır. O- yı bile beceremiyerek- değil yüz kişiyi, bir kişiyi bile ye- nebileceğini tahayyül etmek son de- rece ZOT olmaktadır Ustelık Huse— iki bir. şarkı söyler, gibi ahenkleştırmek— tedir. Dram kısmında temsil edilen Cyrano'da göze batan hususlardan bir kaçım da şöylece sıralamak mümkündür: Müfit Kiper gözleri i- le seyircileri devâmlı olarak bir pro- jektör gibi taramaktadır. Selâhat- tin Moğol ise ön plâna çıkıp boy gösterebilmek bi fazlaca kemmel diksiyonu ile tanınan him Delideniz 1se Cyrano'daki rolle- rinde ne soyledıklerını anlatabilmek için yanlarında birer de tercüman bulundurmak orundadırlar Abdur- rahman Palay ise, topu topu iki ke- lımelık replıgınde alaturka olmayı iyice başarmaktadır! Bütün bu başı bozukluklar için- de, gemısını kurtaran kaptandır mi- sali, sağ 'salim kıyıyı bulabilenlerin sayısı sadece ikidir: Nedret Güvenç ve kısacık rolünde Gülistan Cemali. Hepsi bu kadar. 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: