şam saat beşten sonra onun yerini tutacak kıyafet yok gibidir, 1958-59 damgasını taşıyan siyah elbıse umumiyetle çok zarif, dar, ardropta fazla yer işgal etmiyen bır elbisedir. Düz ve sadedir, fakat ince bir teferruatla zengınleşmıştır Güzel bir fıyo nk, zen n bir kuşak, ustalıklı bir "küp"l goze ça pm ak- ta d r. Siy ah elbıselerın yakası açık olm. d nci takılmalı, a çık renk eldıvenle gıyılmelıdır Bu sene- ki siyah elbiselerin dekolteye muka- bil daima küçük kolları vardır. Siyah elbise giyildiği zaman, saçları renk- li kadife bir kurdele ile toplamak ta adet olmuştur. Kurdele siyah olursa muhakkak bir taşlı iğne ile süslen- mektedir. Astarı yüzünden pahalı! Yeni modanın en büyük hususiyeti de astara verilen ehemmiyettir. Birçok modellerin astarları, hakika- ten yüzünden pahalıdır Büyük ter- ziler en nefis kürkleri manto astarı olarak kullanmakta te eddüt etme- mişlerdir. Lutr, kastor, astragan, re- nar arjante astar olarak rahatça kul- lanılmış fakat yakalarda, kol kapak- lar kenarlardan bol miktar- da gosterılmıştır Bu "pölis" lerın ay- nı kürkt apılmış şık şapka ve kalpakları da vardır; Vakıa tweed mantoya rönar astar almak her ba- bayiğidin harcı değildir ama, yıp- ranmış ve demode olmuş kürklere İ almak çok ekonomik olmaktadır. Gene aynı şekilde birçok sade tayyörler, bugün, Turkıyede de pıya- sada mevcut olan şal ornegı yünlülerle as tarlan mış ve ı yün- lu, bluzlarla süslenmiştir. Yenı mo- dada astar, yüz 'kadar, bazan yüzden mühimdir ve buna ince teferruatın kıymetlenmesi denmektedir. Yerinde bel uvaldan ve ampirden sonra bel muhakkak tekrar yerine otura- caktır. Bu sene de bazı modeller bu “yerinde bel" cereyanına doğru yö- nelmişlerdir. Fakat bu —modellerde, bel yerinde kesilmiş olmakla beraber kemer fazla sıkılmamıştır ve elbise- nin beden kısmını hiç sıkmamakta aksine tâmamiyle bol ve rahat bı- i kaybetmekte- ahat en pratik ev ve büro elbiseleri için bu model ter- cih edilmektedir. Beden bolluğu ekseri omuzlar üs- tünden bol bırakılan penslerle temin edilmiştir. Etek te bele böyle bırkaç pensle oturtulmuştur, fakat doğru daralmakta ve dar etek m zarası arzetmektedir. "Yerinde bel" prensibine sadık modellerın böylece beden kısımları yumuşak ve bol hat- hdır, etek ise dardır. Bu model her- kes tarafından kolayca giyilebilecek bir modeldir ve şömizye — elbisenin kadın modasında adetâ klasik bir yer alarak, devamıdır. AKİS , 25 EKİM 1958 CE M Erol Dallı "Arrivederci Roma..." eride bıraktığımız haftanın ıkın- G yarısında, İstanbulun "Genç Sosyetesi" diyebileceğimin zümresine mensup iki genç, binbir badireden sonra, nihayet hayatlarını birleştir- diler. Perşembe günü Kervan rayda yapılan — törenlerine gonderılen Çİ- çek ve tebrık telgraflarının sayısı, çocu ra ve postacıya bahşiş ödemekle gö- revli teşrifatçı delikanlının şişkin, i- huri- yet Gazetesı Vilayet Beledıye muha- iri Erol Dallı de Tanju Özcan- şim Dallı daha zıyade gençlerın teşkil et- tiği davetlilerin hasar bulunduğu çok eğlenceli geçen bir nikâh- dugun me- rasiminden ve Hiltonda geçirdikleri 12 saatten sonra. Adana vapuru ile, şarkısıyla kalblerini — birleştirdikleri Rom. yolunu -kısa sürecek bir balayı ıçın- tuttular Nikâh merasimi bir âlem oldu. Daha önce hazırlanan programa gö- re, İstanbul Belediye Başkanı Kemal Aygun Erolun, Cumhuriyet Gazete- si Müdürü Cevat Fehmi Başkut da Tanjunun şahitliklerini yapacaklardı. Fakat Aygün, son dakikada fikir de- ğiştirerek çok sevdiği Erolun bizzat canına kıydı. Karar o kadar ani ve- rılmıştı kı, şahıt sandalyesine otu- ası beklenen Aygün Nikah Memu- runun yerıne yerleşiverdi. Nikâh me- ru da mecburen şahit sandalye- sıne oturdu. Fakat düğün sahipleri adaletsizlik yaparak, ilk defa nikâh kıymasına rağmen Divan pastaha- nesinden alınan canım çikolatayı hak sahibi Aygün'e değil de, şahitlik ya- an — nikâh.memuruna verdiler. Güzel Tajunun güzel kızı arkadaş- YE T ları yakışıklı Erolun da yakışıklı er- kek arkadaşları bol bol eğlenip dans ettiler. O akşam barın önünden hiç uzaklaşmıyan ve mutadı veçhile e- linden kadehi hiç bırakmıyan tek ki- şi ise,Erolun eh yakın arkadaşı Kay- han Saglamer o Törenin hıtamında, Erol ile Kay- hanın ayrılışları çok hazin idi. Uzun uzun kucaklaşan vefalı arkadaşlar bırbırlerınden sıyrıldıkları — zaman üzüntüden -fakat ziyade se- vinçten- gözlerinden akan — yaşları başkalarının görmesinden çekmeme gayri ihtiyari karanlık bir köşeye doğru ilerlediler. | stanbulu pek sevdiklerini söyleyen ve sık sık bu şehre Ameri- kalı bir ka rıi koca-Amerikanin meş- gazetecılerınden Costance Brown ve eşi -geçen hafta içinde neredeyse bir daha İstanbula ayak basmamak ka- rarını vereceklerdi. Zira bu sempatik karı kocanın-bu gelişlerinde-İstan- bula ayak bastıkları andan itibaren aksilikler — aksilikleri kovalamağa başladı. Hiltona yerleşen Brown'lar otelin Jlokantasında yemek yiyip odalarına çıktıktan kısa bir za- man sonra alel acele bir doktor çağırmak zorunda kaldılar. Zira Mx. Brown sancıdan kıvranmaga başla- mıştı. Gelen doktor, Brown'a yediği yemekten — zehirleni dığım soyledığı zaman, otel alt üst oldu. Anlaşılan oteldeki fiyatlar yükseldikçe yemek- lerin kalitesi-hele rus salatası ndaki- al çalıyordu. 24 saatlik bir tedaviden sonra kendine gelebilen Brown ve e- şioakşam Ank; refler ve- rilecek bir kokteylde hazır bulunabı- mek için Yeşılkoye gittiler ve uçaga bindiler. Hemen herkesin uçakta yerine yerleştiği ve kemerlerle ken- dini; koltuğa bağladığı anda Japon- bestesi dolayı havalanamıyacagı habern verdi. Ta bii. Brown'lar Hiltona döndüler. İstanbulda lodos eserken telefon et- meğe kalkışmak için insanın Ameri- kalı olması gerektiğini — söylemeğe lüzum — yok. Ankaradakı davetliler, rın gelmeyeceğini tesa: dufen ogren- diler ve —kadehlerini. — Constarice Brown'unu şerefine -tabii gıyabında- kaldırdılâr. nkâra sosyetesinin saklığı ve ze- rafeti ile marufhanmılarından Harika Yardımcı bundan boyle eşi- Brown'la- nin peşini hiç yacaga ben- zer. Celal Yardımcının pek kısa, sü- surecegı bilinen erika seyahatınde dahi eşine refakat etmekten kendi- ni alamadı. Eşiyle birlikte bindiği P. uçağı ile Nebres ca'ya uç- tu. Donuşte de her ha doğu ille- rimiz eyapılantetkıkseyahatlerınde Harika yardımcıyı görmek kün olacaktır. 29