25 Ekim 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

25 Ekim 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER. "Sanık subaylar" kararı dinliyor Çoğu gitti, azı kaldı kat askeri mahkemedeki mevcudiye- ti sanıkların itirazlarına yol açan Savcı Gündem, C P. İstanbul a- dayı ve İl İdare Kurulu âzası emek- li Kurmay Albay Cemal Yıldırım, Kurmay Albay İlhami Barut, Kur- may Binbaşı Samet Kuşçu ve staji- yer Kurmay Yüzbaşı Kazım Özfirat hakkında daha önceki iddialarında ısrar etti. Savcıya göre duruşma sa- fahatı, dört sanıkla ilgili olarak da- ha önce ileri sürdüğü iddiaları teyit "İsyan muharrik- liği ve fesat" suçlarından beş sene- den aşağı olmamak üzere hapsolun- malı ve kararı müteakip derhal tev- kif edilmeliydiler. Halbuki iddia ma- amı, okunması üç saat devam eden 78 sayfalık ıddıanamesınde sadece Yıldırım ve Kuşçuyu "isyan muhar- " ile itham etmiş ve beş se- neden aşağı olmamak üzere hapse- dilmelerini istemişti. Göeriye kalan subayları ise "fesatçı" olarak vasıf- landırıyor ve 5 - 6 sene arasında apis cezası takdir edilmesi ta- lebınde bulunuyordu. vekilleri, Savcı Gündemin formalite icabı yazılması gereken kısımları hariç, ahşılmamış şekilde kısa olan -takribe le- mütalâasına şiddetle —1tııaz ettı— ler. müdafaalarını yapa- caklarını açıkladılar. Tahliye edilen "Muhbir - Sanık" aha sonra, 9 subaydan mevku- nık Ancak, sanık Kuşçunun avukatları, bi ez, yeniden tahhy bulundular Kuşçu kendine sorarsa- akat Askeri Sava ve azarında sanıktı. Gay- Tİ, tabıı ruh halleri içinde imiş gıM hareket eden Kuşçu. Mayısta duruş- 16 ma başladığı zaman aralarında kar- deşı de bulunan 5 vekilini azletmiş- ti. Kuş zaman, kendi tabiriyle hem muhbır, hem sanık hem de a- vukat olmuştu. Ancak, az zaman sonra Kuşçu, işin içinden çıkamıya- cağını anlamış olmalıydı ki, tekrar üç avukat tutmağa rıza — gösterdi. Son celsede, üç avukattan ikisi ha- zır bulundu gün, diğer sanıklar için de C. H. P. nin temin etmiş ol- duğu 25 avukattan yedisi muhake- mede hazır bulundular. Bunlardan en fazla çalışanı ve devamlısı da tabii cefakâr, vefakâr İlhami San- card Tahliye talebini görüşmek mak- sadıyla 5 dakikalık bir fasıla veril- diği sırada Kuşçu, mutad — kabına sığmaz halleri ile gayet asabi ve he- yecanlı koridorda dolaşıyordu. Du- ruşmaya devam edildiğinde, verilen bir ara kararıyla ikinci mühim ge- lişme açıklandı: Bir celse önce ek- seriyetle reddedilen tahliye — talebi, son celsede ekseriyetle kabul edil- d> Duruşma Mayısta' başladığı zaman, sanıklardan dördü — serbest beşi tutukluydu. 45 gün kadar önce Kuşçu hariç, Yıldırım, Barut, Özfı- rat ve Aşkın, talepleri üzerine tah- liye edilmişlerdi. — Kuşçunun tahliye talebine muhalefet eden. — Askeri Mahkeme Reisi Tümgeneral Cemal Turaldı. Dikkate değer bir nokta da, başındanberi Kuşçunun tahliye ta- lepleri lehinde rey veren ve Kurmay Binbaşının üç defa reddettiği Duruş- ma Hâkiminin gene Turgut Lülleci olmasıydı. Askeri Mahkemenin ter- kif sebeplerinin ortadan kalktığına bire karşı iki reyle kanaat getirme- siyle, 27 Aralık 1957 den beri içinde bulunduğu Harbiye Binasındaki hüc- renin kapısı Kuşçuya, da açıldı. Du- ruşma nihai ve en mühim safhası o- lan müdafaaya geçilmek üzere 6 Ka- çıma talik edilirken, diğer sanıklar; tahliye edilen Samet Kuşçuyu teb- tik ettiler. Başlangıçta Kuşçu ile diğer sanıkların araları son derece' gergındı, ve konuşmuyorlardı. Fakat son günlerde, davranışları hâlâ nor- male avdet etmediği halde, Kuşçu ile diğer sanıklar arasında yavaş ya- vaş samimiyet teessüs etmişti. En bariz misal, Kuşçunun, eskiden ku- cağında taşıdığı şapkasını, şimdi di- ğerlerinin yaptığı gibi parmaklıklı sanık mahallinin arkasındaki boş sı- raya bırakmasıydı. Zabıta İstanbulda bir Norveçli I ktıdarın propaganda makineleri- "Görülmemiş Dış İtibar" edebi yatı yaptıkları şu günlerde, dünya- kuvvetli ticaret filolarından bırıne sahıp olan Norveçin gemile- rinde, en göz alıcı mahallere şu me- alde asılmış levhalardan bir tanesi- ni, Radyo am Somuncuoglu mut- laka gormemış olacal " "Türkiye- de hapse girmek ıstemıyorsanız, ka- raya çırılçıplak çıkınız!' Mesele meşhur Turk Giimrügü ile alâkalıdır.Esasen mleki tın ıktısadı tablosunu gumruklerınde Örm mkündür. Türk Gümrük- lerındekı ıktısadı tablo ise, maalesef Milk Sanayi Sergisinde resmedıldıgı kadar parlak değildir. İnsanlara ancak şaşkınlık vere- bilecek olan bu hâdisenin başlangı- cım mazinin yedi sekiz aylık derin- liklerinde aramak gerekmektedir. Uzun boylu, mral ve yakışıklı bir Norveçli denızcı, ilk defa' İstanbula geldiği zaman, sinema hostesi Rum asıllı, bir Türk kızı ile tanışmıştır. 24 yaşındaki bu denizcinin adı Sveig Braathen'dir. Sveig, tekrar sefere çıkmazdan önce sevgilisine İstanbu- la dönüşünde kendisine hediye olarak ne getirmesini arzuladığını sormuş- tur. Kızcağız da "kahve" diye cevap vermiştir» Eğer birazıcık getirebi- lirse, çok memnun olacaktır. Sveig o sırada Türkiyede aşk yüzünden hapishanelik olanlara bir de Norveç— linin katılacağını değil de, işin iç yüzünü — bilmediği — için sevgilisinin tevazuunu düşünmüştür. Aradan tam beş ay sonra Sveig'in "Kastelville” eş geçtikten çalışmakta — olduğu şilebi Türkiyeye müte- veccihen yola çıkarken, yakışıklı de- nizcinin kamarasında bir de 850 gramlık kavrulmuş kahve paketi vardı. "Kastelville" İstanbula geldi ve Galata rıhtımına yanaştı. Sveig, jelatin ambalaj çındekı kavrulmuş kahveyi koltuğunun altına — alarak kemali safiyet içinde karaya çıktı. Hiç bir gümrükçüye rastlamadı. Ar- kasından da bir taksi bulmak için Karaköye geçti. Ama bir taraftan AKİS , 25 EKİM 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: