T İ Ankara "Ve Değirmen Dönerdi" G eçen ayın son günü, vakit gece yarısına yaklaşırken Ankarada en çok yuzu gulenlerde bırı, mu- hakkak ki iri yârı, saçları ağarmı- ya yüz tutmuş, sevimli bir adamdı. O gün kırk dört yılını geride bıra- kırken Küçük Tiyatro sahnesine çı- kıyor, ilk olarak seyirciyi selâmlı- ordu. Küçük Tiyatroda o gece yeni ti- yatro mevsiminin ilk oyunu — olan "Ve Değirmen — Dönerdi"oynanmış- tı. Seyirciyi selâmlıyan iri yarı, se- vimli adam da oyunun yazarı Hal- dun Tanerdi Haldun Taner geçen yıl Devlet Tiyatrosunda "Dışardakiler" adlı bir oyunla seyirci karşısına çıkmıştı. Yazar ilk oyununda hikâyeciliğinde- ki ustalığından faydalanmaya 'Çalış- mıştı. Bu, Tanerin ilk oyunu olma- sına rağmen Ittıhat ve Terakki hay- ranı Yümnü Bey ile çevresinde yer- leştırılen tiplerin canlılığı ile sevil- mişti. Haldun Tanerin ikinci oyununda hıkayecı şahsiyetinden kurtulmak i- çin hususi bir itina gosterdıgı anla- şılıyordu. Belki de bunun için "Ve Değirmen Dönerdi" da dünyanın her hangi bir yerinde geçebilecek bir o- layı konu edinmiş, öyle derinliklere, kişi incelemelerine sapmadan ele al- dığı temayı duyurmıya Çalışmıştır. Bir yandan da hikâyeciliğindeki se- vimliliğini kıskanan Haldun Taner, oyununa komik bir yön vermek iste- miştir. Bir Sanatçının Sıkıntısı e Değirmen Dönerdi", sanatçı- « Vların ideallerinde — kurdukları düzenle gerçek düzen arasındaki ay- kırılığı belirtmek istemektedir. Bu sanatçının — bocalamasına yol açmakta, sonunda kendisini ta- nıyabilmektedir. Başarısızlığını, güç- süzlüğünü ideal düzenine sığınıp ger- çeklerin bayağılığında bulan, "kaa- biliyetleri sanat aşklarından — geri kalmış iyi niyetli sanatçıların" böy- lece gerçekle karşı 'karşıya kalmala- rı, onları mağlübiyeti bir zaman son- ra kabul etmek zorunda bırakmak- tadır. İşte Haldun Tanerin oyununa kahraman edindiği Ressam Küşad, böyle bir tiptir. Ressam Küşad, sergisinde tanış- tığı bir kızla evlenince öbür kıyıya taşınarak Festekiz ailesinin İçine düşer. Evlenmekle ufkunun açılaca- ğını sanan Küşad, Festekizlerin, sa- natçının yaratıcı hürriyetini sınır- landıran gelenekçi şahsiyetleri yü- zünden yavaş yavaş sıkılmrya, bu- nalmıya başlar. Gün geçtikçe ruhi sıkıntıları ar- tan Küşad, birgün aradığı pencere- bulur. Bu Festekizlerin uğursuz belledıklerı eski bir değirmendir.Bir e de Akademiden tanıdığı ,aynı 32 YAT R O zamanda Festekızlerın reddettikleri kuzenleri Serapla şılaşınca öbür kıyıya gitmiye karar verir. Artık Küşad, kendini büyük ya- rışma için hazırladığı tablosuna ver- miştir. Serapın ilham verici varlıgı ile yarışmayı kazanacağına — güveni vardır. Oysa yarışma sonucu ilan e- dildiğinde, Küşadın bir tek oy bile alamadığı, birinciliği — arkadaşı A- zadın kazandığı anlaşılır. Bu başa- rısızlığı Küşad gene kendisinde de- ğil, çevresindeki insanlarda arar. Ruhi sıkıntıları gene başlar ve ken- dini öldürmiye yeltenir. Yazar olayı aşağı yukarı oyunun sonundan başlatmıştır. Birinci per- dede Küşadın öldüğü söylenir. Oyu- Haldun Taner Kırkından sonra çalınan saz nun sonunda anlaşılır ki. kurşun ci- ğere saplanmıştır. Küşad, — gerçeği anlar ve tekrar Festekizler arasına döner. Simetrik Bir Aile aldun Taner, Kıışadın sıkıntıla- , Üzüntülerini iyice çıkarabilmek için sanatçı yaradılışı- na aykırı olan bir çevre çizmeye çalışmıştır. Gerçekten — Festekizler, gelenekçi görünüşleriyle — insanı sı- kan bir çevredir. Evde herkesin bir koltuğu vardır, herkes gerekli — ol- sun olmasın gozluk takar, odada si- metri elde edilsin diye ıkı saat kul- lanılır, saat beşte ıhlamur içilir, ai- lede herkes aynı rüyayı, bazan tef- rika tefrika görür! Bunun gibi alle- gorilerle Festekizlerin hem komik, hem de sıkıcı olmalarına çalışılmış- tır. Ancak bu gayret yüzünden 0- yunda kazanılan — müsbet not, aynı zamanda kaybedılmektedır perdeden beri aşağı yukarı bir dram olarak yürüyen olay, — Festekizlerin ortaya çıkmasiyle birdenbire farsâ yaklaşan bir komiklik kazanmakta» böylece oyunda gerekli havanın mu- vazenesi bozulmaktadır. Daha sonra- ki sahnelerde de tekrar drama dö- nülmektedir. Haldun Tanerin böyle bir hataya düşmesi, muhakkak ki Festekiz ai- lesi üzerinde çok durmasından, ilk el- de hoş görünen allegorileri feda et- istememesinden . doğmuştur. Kaldı ki, yazar Festekizleri tanıtır- ken Küşadın bunaltısı ile bu aile a- rasında doğrudan doğruya bır olay ilgisi kurmayı unutmuştur. Sahnede Olanlar irmen Donerdı yi, sanatçı <<V sıkıntısının ne olduğunu yakın- dan bildiğini gosteren Zıya Demirel Sahneye koymuştur.Ziya Demirel Çocuk Tıyatrosundakı çalınmaların- dan sonra Devlet Tiyatrosu sah- nelerine de başarılı bir şekilde adı- mını atmış olmakta Ziya Demirelin karşısına çıkan en büyük güçlük, — Festekiz ailesin- deki komedi ile öteki — sahnelerdeki dramı bağdaştırabilmek Bunda bir dereceye kadar a gösterebildiği söylenebilirdi. Öte yandan tiplere oyunun verdiği im- kânlar dahilinde bir renk kazandı- rılmıya çalışılmıştır Ressam Küşad rolünde Çetin Kö- roglunun kaabiliyetsiz ama ıyınıyet- li bir ressamın duygularını iyice öğ- renmesi gerekmektedir. Henüz palet tutmasını bilmeden, iddialı büyük bir ressam rolüne çıkmak seyirciyi kan- dırmamakta Küşadın ılham perisi gibi davra- nan, sanat çevresinde her zaman rastlanan Serap, yazarın çizmek is- tediklerinin bir hayli dışında kalmış- tır. Bu rolü oynayan Tijen Par de- vamlı olarak gülmekte, dişi olmıya çalışan masum bir genç kızdan öte- ye gidememektedir. ÜUstadda Nüzhet Şenbay ise, kırk yıllık bir alışkan- lığın verdiği rahat bir alaturkalık içinde oynamaktadır. Baba Festekizde Ahmet Evintan, doktorda Ziya Demirel, Azadda Üm- ran Uzman oyunun en güzel kompo- zisyonlarını çizmişlerdir. Geri kalan oyuncuların ise dümdüz bir oyun çı- kardıkları söylenebilir. İstanbul "Uyan hab-ı nazım... İ stanbul Şehir Tiyatroları Dram Bölümünde — meşhur Cyrano de Bergerac piyesinin ikinci /temsili oy- nanıyordu. Ön sıranın sağ başından tatlı, gevrek bir horultu yükseldi. Horultuyu işitenler hayret ve dikkat- le o tarafa baktılar, öne doğru kay- kılmış bir genç, başını koltuğun ke- narına koymuş mişil mişil uyuyordu. Gözlerini zaten dakıkalardan beri AKİS , 25 EKİM 1958