bulunduğunu ve eninde sonunda on- ların istedikleri şekilde hareket ede- ceini ileri sürmekteydiler. Fakat, geçen hafta Paristen Cezayırdekı Ge- neral Salana yollanan emir, subayla- rın politikadan kati bir şekılde çekıl melerini ve bütün Selameti Umumi- ye Komitelerindeki askerlerin istifa etmelerini istemekteydi. Kısaca, Ge- neral De Gawulle Cezayirdeki yarım milyonluk ordunun artık sadece as- keri işlerle uğraşmasını, seçimlere ve her türlü siyast meselelere müda- hale etmekten sakınmasını emret- mekteydi. Kuzey Afrikadaki — generallerin ve albayların otoritesine karşb açık bir meydan okumadan başka vbir şey olmayan bu emir, Cezayirde bazı fi- kir ayrılıklarının dogmasına sebep oldu. Müfrit sağcı unsurlar, siyasi meselelerde ordunun rol oynama- sının hâlâ faydalı olacağı kanaatli- deydiler. Hattâ bunlar, kanaatlerini Fransız hükümetine anlatabilmek ü- zere, Selâmeti Umumiye Komitesinin müslüman Ââzasından ikisini Parise göndermekten hile çekinmediler. Fa- kat geri kalanlar, şimdilik Generalin otoritesi karşısın a boyun eğmeyi daha münasip görmekteydiler, çün- kü durum Mayıs ayındaki durumdan hayli farklıydı ve — karşılarındaki kimse zayıf bir Fransız başbakanı değil, milletin büyük bir ekseriyeti- nin tasvibim kazanmış kuvvetli bir şahsiyetti. Nitekim, neticede Gene- ral De Gaulle'ün otoritesi daha ağır bastı ve askerler bütün siyasi te- şekküllerden çekılıp kışlalarına dön- Fransa, şimdi, önümüzdeki ayın sonunda yapılacak olan umumi se- imlere hazırlanmaktadır. Beşinci umhuriyet anayasasına göre yeni- den kurulacak olan Millet Meclısı seçimleri eski usülden hayli farklı şartlar altında cereyan edecektir. Dördüncü Cumhuriyet zamanındaki seçim sistemi, esas itibariyle nisfci temsil esasına dayanıyordu. Halbu- ki, şimdi, eski liste usülünün yerine, tek adaylı seçim tarzı konmuştur. Yenı sisteme göre, memleket, takri- n yüz biner kişilik seçim bölgeleri- ne ayrılmıştır. Her seçim bölgesin- den bir tek mebus seçilecek ve se- çimler iki türlü ekseriyet usülüne uygun olarak cereyan edecektir. Kim kazanır, kim kaybeder? Boyle bir seçim sisteminin daha Komünist Partisi aleyhıne çalışacagı muhakkaktır. Bu part mahal itibariyle dagınık fakat sayı itibariyle hayli kabarık rey topladı- ği için temsil usülünden pek güzel istifade ediyordu. Şimdiki sistem, küçük bir mahalde reylerin ogunu topluyabilen, yani mahalli halk tara- fından tanınan kimselere elverişli geleceğine göre, önümüzdeki Millet Meclisinin adetâ bir eşraf kongresi hâline gelmesi ve dolayısıyla De Ga- uülle'ün istediği şekilde bir terkip- AKİS, 25 EKİM 1958 le ortaya çıkması mümkündür. Ma- mafih Fransada, referandumlarla seçimlerin daima aynı neticeler do- ğgğurmadığını da unutmamak gerekir. Referandum sırasında sırf Fransanın kurtulması için De Gaulle'e rey ver- miş olan kimselerin, seçimler sıra- sında eski parti sadakatlerini hatır- lamaları ve aulle'cü harekete aleyhtar adayları seçmeleri de muh- temeldir. e Gaulle'ün son hareketi, umumi seçimin Cezayirdeki safhası hakkın- da da ümitler uyandırmıştır. Gene- ral, Cezayirden Parise gelecek me- buslardan en az üçte ikisinin müs- lüman olmasını ve seçimler sırasında, Komünistlerle âsiler hariç, her tür- lü fikrin serbestçe müda aa edilebil- meşini istemektedir. Yapılan hesap- lara göre, 545 kişilik Millet Mecli- sinde Cezayire 66 — mebusluk düş- mektedir. Bu 66 mebusluk için Ceza- yirde yapılacak olan seçimler liste usülüne göre cereyan edecek ye ba- sit ekseriyet sistemi câri olacaktır. Fransa, anavatandaki gibi bir usü- lün Cezayirde tatbik edilmesini şim- dilik mahzurlu bulmuştur. Şimdiye kadar, kendisine bağla- nan ümitlerin hiç de boş olmadığını göstermek iîin gayet — dikkatli bir şekilde hareket edişi, General De Gaulle'ün Fransadaki itibarını gün geçtikçe arttırmaktadır. Fakat, bu şekilde, hareket edişinin sırf halkın gözünü boyamak arzusundan ileri gelip gelmedıgı ve bütün bunların gerisinde sinsice bir diktatörlük sev— dasının yatıp yatmadığı ancak u mi seçimlerden sonra belli olacaktır General de Gaulie taş! DÜNYADA OLUP BİTENLER Uzak Doğu Al baştan Amerikan Dışişleri Bakanı Mr. Dulles, bu hafta başında Taipeh hava meydanına indiği zaman hayli endişeliydi. İngiltereden hareket edip Alaska yoluyla Formozaya gelirken kendisine ulaştırılan bir haber, inat- çı bakanın kaç gündür devam eden yorgunluğunun üstüne tuz biber ek- miş, zaten hep çatık duran kaşları büsbütün çatılmıştı. Haber kin radyosundan duyulmuştu Komu— nist Çinin dışişleri bakanı, Kemoy ve Matsu adalarının karşısına duşen topçu bataryalarına ate îşt diğini bildiriyor, üç haftadır yurek— lere su serpen mütarekenin bozulma- sından Amerikan bahriyesini mesul tutuyordu Pekin radyosuna göre, n harp gemileri evvelce ve- rılen sozu tutmamışlar ve milliyetçi iye gemilerine Trefakat etmeğe başlamışlardı illiiyetçi Çin liderleriyle görüş- meğe gelen Dulles'ın çantası bir hay- li doluydu. Etrafından hiç ayrılma- yan yardımcıları Avrupa seyahati sırasında muhtelif devlet adamlarıyla yapılan görüşmeleri zapta geçirmiş- ler, hepsinde ileri sürülen fikirleri hülâsa edip, dosyalar hâlinde dışiş- leri bakanına takdim, etmişlerdi. Dünyadaki butun dışışlerı bakanları içinde en çok seyahat eden adam sıfatına ne derece lâyık olduğu Dul- les'ın bu son tur'u sırasında bir defa daha anlaşılmıştı. Dindar bakan, Romada Papa için yapılan uyuk âyin — sırasında, — İta Fransız ve Alman dışışlerı bakanla— rı ile görüşmeyi ihmal etmemıî ora- dan Formozaya gelırken İngiltereye uğrayıp Selwyn Lloyd'la birlikte ak- şam yemeği yemek fırsatım bulmuş- Elindeki dosvalara bir göz atan Dulles Avrupalı — dostlarının Uzak Doğu buhranı hakkında ileri sürdük- lerı fikirlerde bir tek müşterek nokta görüyordu: herkes, bütün dünyanın sırf Çan-Kay- Şekı memnun etmek için umumi bir harbe sürüklenmesi- ne şıddetle aleyhtardı. Dulles da, halk efkârının baskısı ve yaklaşan seçımlerın endişesi altında bu mev- zudaki fikirlerini bir hayli değiştir- mişti. Şimdi, Çinli dostuyla karşı karşıya gelecek gözünü hâlâ anava- tan topraklarından ayırmayan haris generale lâf anlatmağa çalışacaktı. Anlaşılan, Çinli generaller bu a- rada hiç boş durmamışlardı. Kemoy ve Matsu üzerindeki ateş yağmuru- nun kesilmesi onların pek koşuna gitmemişti. Ortalığı tekrar kızıştır- mak, Amerikalıları da işe karıîtırıp yeni hâdiseler çıkarmak istiyorlardı Zaten, o bölgedeki Amerikan amıral— leri ve generalleri de az çok Kay-Şekle aynı fikirdeydiler. Muta— rekeye razı olmak, onların fikrince ancak bir zaaf ışaretı sayılabilirdi. Bu harp beraklıları, har ne pahasına 23