32 Okuyucu mektupları Bediüzzaman hakkında ura yabancı kalmış - zavallı "AKİSİİi" yazar' Ebedi saade- tin nuruna çekmeğe çalışan bedbin AKIS Kuranı Kerim et- rafında bir vucut olmuş Nurcu- lrın Rabıta-ı Vahdetını bozmak uzatmak haddin değil. lar kurşunlanmış bir duvar gıbı betonlarla kaynatılmış — demirler gıbı, düşmanlarının karsısında e- rimez setler gibi, sırası geldiğinde coşkun seller gibi yek vücütturlar. Bunu senin gibiler ve bütün dün- yaya ilân — etmek ıstıyoruz tün dünyayı hayrette bırakan, bü- tün filozof ve mütefekkirlere "e- vet, haklısın" dedirten ve hiç bir muamnit firavuna bas eğmeyen bü- tün şeytani desiseleri' susturan Ve bize en müstakim bir caddeyi küb- ra gösteren ve isbat eden Risale-i Nur namını taşıyan şaheserin mü- ellifi olan üstadımız Bediüzzaman aid-i Nursinin ziyaretine — siyasi bir maksatla giderek yalnız onun her hareketını garazkar gözlerle baktınız. Sizin o kısa görüsiiniiz o en muhterem zatı bir menfaat için çalışan ve sizin gibi bir sıyasetçı 0- larak tanımıştır. Halbuki ne ka' yanılmışsınız. Yazıklar olsun Siz- lere acıyoruz. Onun yegâne gayesi imanı hakiki bir surette ders ver- mek, dünya ve ahret saadetini te- min etmektir. Bu fikrine iştirak eden dindar D. P. Hukumetı eser- lerine müsadekâr olduğundan Nur ve Nurcular Demokratların halisle- ri ile beraberdirler. Eyüp Karakeçili, Mehmet Tahir Küçük, Ali Bnlanç, Ziya Kü- çük - Urfa anda senelerce — öğretmenlik yaptım. Binlerce talebe ye- tiştirdim. Onlara elimden geldıgı, ilmimin yettiği kadar modern leri, müsbet ilimleri oğretmeğe ça- Bü- lıştı Aradan on yıldan fâzla za- geçti. Geçenlerde bir defa da- ha Vana ıttım Eski talebelerim- den bir çoğunu buldum. Kocaman adamlar olmuşlaı'dı Oturduk, uzun konuştuk. Elemle gördüm. sefle gördüm. Biz onlara yıllarca mektepte ilmi, irfanı öğretmemişiz. Atatürk Turkıyesının çocukları 0- lan bu gençlerin yüzde doksanı bi- zim öğretmek için yıllarca — çene patlattığımız şeylerden bir tekini bile akıllarında tutmamışlar da 0- turmuşlar Risale-i Nur okuyorlar. Karılarını boguyorlar, Ömurlerınde b ü bile görmedikle- b adamın ardından mecnun- lar gibi gıdıyorlar Hem de dün- ya işlerini bir kenara bırakarak. Yü feğım sızladı. Vandan adeta kaç- tım. Bediüzzamanın içyüzünü or- taya koyduğunuz için sizlere min- nettarım. Ama bunu onlara anlata- sınız. Anlamazlar. Bilal Ahsen - İstanbul S | Filmcilik Amerika 1957 ew York'lu film — tenkidcileri ile New York'lu film sansürcüleri, geride kalan yılın en iyi filmi, reji- sörü ve aktörü olarak İngiliz filmi "The Bridge on the River Kwai-Kwai Irmağındaki Köprü", İngiliz rejisörü David Lean, Ingiliz aktörü Alec Guinness'i seçerken, bununla sadece son yıllarda sinema alanında gittikçe artan — Amerikan-İngiliz — işbirliğini belirtmekle kalmıyor; bundan daha çok, geçen yılki Amerikan prodüksi- yonunun son derece zayıf olduğunu açığa vuruyorlardı. Geçen yıl İngiliz- ler Venedik Festıvalıne Amerikalı re- jisör David Miller'in "The Stroy of Esther Costello - Cehennem Meleği" filmiyle katılmışlardı. Etrafında bü- N David Lean En iyi rejisör: İngiliz yük gürültü ve reklam yapılan iki İngiliz filmi, —"Island in t Güneşteki Ada ile "Saint Joan - Jeanne D'Arc" yine iki Amerikalı reijesörün — (Rob Rossen, — Otto Preminger) elinden çıkmıştı. Chap- lin'in Öbür Amerikan — filmlerinden farkı olmıyan "Ki i N k - New York'ta Bir Kral" da İngiliz milliyetini taşıyordu. Bun- lara karşılık, Ronald Neame'in olduk- ça zayıf eseri "The Seventh Sin Ye- dinci Günah" bir yana bırakılırsa, geçen yılın en iyi Amerikan filmleri arasında iki İngiliz rejisörünün eser- leri yer almaktaydi: "Alexander Mac- kendrick'in "Sweet Smell of Success -Başarının Hoş Kokusu”" ve — David ean'in "Kwai Köprüsü". İşte, he- men her vakit seçimleri ayrılan ten- E M A kidcilerle sansürcüler bu sonuncu e- serin kendisi, rejisörü ve baş aktörü üzerinde bırleşırken yukardaki iki noktayı belirtmekten başka birşey yapmamışlardı. Bu urum, iki ay ay sonra Oscar'ları dağıtacak jürinin işini adamakıllı güçleştirecekti. Zira Oscar'cılar şimdiye kadar — oldukça rahat bir yol tutturmuşlardı. Umu- miyetle ya yılın en çok kazanç ge- tiren filmlerini, ya da New York'lu tenkidcilerle sansürcülerin seçtikleri- ni mükâfatlandırıyorlardı. Geçen yıl- ki Amerikan prodüksiyonu içinde "Seksen Günde Devriâlem", "Hari- kalar Sirki" cinsinden panayır gös- terilerinin pek yer almaması, Ööte yandan tenkidcilerle sansürcülerin Ingılız film, rejisör, aktör ve aktri- sini seçmiş olmaları Oscar'cıları hayli düşündürecekti. Bununla bir- likte, tenkidcilerle sansürcüler umu- miyetle beş mükâfat dağıtırken, Os- car'cıların yırmı beş mükâfat dagıt— maları gözönüne — alınırsa "herkes memnun etme politikan burada ışe yarıyacaktı. Bir şapka dolusu film I—];er yıl Oscar'cıların tabit namzet- erinin başında gelen "best-sel- lers" adaptasyonları ile "spectacle" filmler bu defa her zamankinden şans sızdır. Richard Brooks'un Somı hing of Value Değerli Birşey” Af rikadaki sıyah beyaz mucadelesını M Robson'un "Peyton Place - Peyton Aşkları" bir Amerıkan kasa- basının cinsi yaşayışını ele aldıkla- rından başarılı namzet sayılmazlar. Joshua Logan'ın modern bir "Mme. Butterfly" hikâyesi anlatan "Sayo- nora"sı romanın magazin değerini aş- mıyor. Yine dikkati çeken bir hâdise o larak bu yıl pek az sayıda çevrilen müzikli komediler arasında ancak Ge- öorge Cukor'un "Les Girls" inden bahsedılebılır Bunu Stanley Donen'- in Broadway sahnesınden aktardıgı "The Pajama Game takibediyor. Yıllardan beri yeniden film çevirmeğe başlıyan Ro- uben Mamoulian'ın "Ninotchka"yı müzikale çeviren "Silk Stockings - İpek Çoraplar"ı ise her bakımdan talihsizdir. Her vakit müzikaller ve spektakl'lerle büyük bir yekün tutan kovboy filmlerinden de bu yıl ancak ikisi, John Sturges'in "Gunfight at the O. K Corral - O. K. siperinde tabanca düellosu" ve Anthony Mann'- ın "The Tin Star - Kalay Madalya" ortayı aşabiliyor. Komedilerde de aynı kısırlık göze çarpmaktadır. Billy — Wilder'in — Paris- te G. Cooper, A. Hepburn ve M. Che- valier ile çevirdigi , Claude Anet'nin meşhur "Arianne"ından adapte "Lo- ve in the Afternoon - Öğle Üzeri Aş- kı" ile Richard Ouinn'in ilk defa “gebelik"i komedi mevzuu yapan "Full of Life - Hayat Dolu"su dı- şında göze çarpan bir eser yoktur. Geçen yıl içinde bir kısım tenkitçi- AKİS, 18 OCAK 1958