K A SOSYAL HAYAT Kadınlar saltanatı eçen Çarşamba günü Bulvar G Palasa, öğle yemeği 1çın gelen muşterılere garsonlar pav kıs mında yer gösteriyorlardı. Ilerı sür- dükleri mazeret de "Büyük salonu hanımlar kapatmışlardı." Er- kekler bu sözleri duyunca yarı cid- di yarı şaka kızgın kızgın başlarını sallıyorlar ve ıstemıye istemiye mer- divenlerden aşağıya inerken: "— Ne yapalım? Kadınlar Sal- tanatı'' diyorlardı. Yukardaki salon hakikaten baş- tan başa hanımlarla dolmuştu. O gün Türk — Amerikan Kadınları. Kül- tür Derneğinin aylık yemek toplan- tısı vardı Bu toplantıda Türk ha- nımlar Amerikan arkadaşlarına a- laturka bir konser dinleteceklerdi. Menşure Tunay, Selâhattin Erköse Ali Erköse ve Hüseyin İleri bu kon- seri Dernek menfaatine kabul et- mişlerdi. Zaten Amerikalılar — bize ait herşeyi öğrenmek, bilmek isti- yorlardı. Şeref masasında* oturan rs. Warren de dahil olmak üzere hepsi merakla konseri bekliyorlar- dı. Dernek Başkanı Suzan Pamire gelince o gayet Heyecanlı idi. — ka- pıdan ayrılmıyor ve dört gözle sa- natkârları beklıyordu Üyeler önce gruplar halinde durarak selâmla- şıyor. hatır soruyor, sonra kendileri- ne verilen masa numarasına göre yerlerini arıyorlardı. asada ürk ve Amerikalı hanımlar karışık şekilde oturuyor, böylece — ahbaplık etmek fırsatını buluyorlardı. Konuş- malar ekseriyetle yemek tarifi ve D | N çocuklar üzerinde cereyan ediyordu. Birçok Türk hanımı, İngilizcelerini ilerletmek için iyi bir fırsat elde etmişdi. Ama doğrusu Amerikalılar da onlardan geri kalmıyorlar ve sı sık Türkçe — kelimeler kullanacak Türkleri şaşırtıyorlardı. İçlerinde lügat paralayanlar da vardı. Davetsiz bir misafir emekler çok güzeldi. Amerikalı- lar Türk hanımlardan uzun uzun izahat alıyor ve Türk — yemeklerini methediyorlardı. Sıra konsere gelmişti. Ancak kimse Asya Gribini hesaba katma- mıştı. Ankarada ismini unutturmuş gibi görünen bu davetsiz — misafir birden kendisini Bulvar Palas sa- lonlarında hissettirdi. Erköse — kar- deşler Asya Gribine yakalanmışlar- dı. Konser verilemiyecekti İş başa düşüyordu. Türk Amerikan Derne- ğinin ananeleri gereğince bu tip ye- mekli toplantıların muhakkak — bir programı olur, bir sanat-kültür gös- terisi yapılır veyahut sosyal — grup yararına piyango tertip edilirdi. Su- zan Pamir masaları dolaşmağa baş- ladı. "İçimizdeki sanatkarlar" asalar arasındaki dolaşmasını bı— M tirip mikrofon başına döndüğ zaman Başkanın yüzü gülüyordu. m ağacının bahara müda- nesi yoktur " dedi. Türk ata sözünü İngilizceye tercume ettikten sonra: İçimizdeki sanatkârları böy- lece tanımak fırsatını bulacağız" di- ye ilâve etti. İlk sanatkâr Mrs. Mitchell idi. Suzan Pamir misafirleri karşılıyor Şeref misafiri: AKİS, 18 OCAK 1958 Mrs. — Warren Güney Damlacı Sahnenin — heyecanını fattı Hafif bir Amerikan caz parçasını çaldı.'Birçok dinleyiciler de piyanis- te ayaklarıyla tempo tutarak yardım ediyordu İkinci sanatkâr Güney Damlacı Bethowen'den bir parça — seçmişti. Hazırlıksız çıktığı için biraz heye- canlı idi fakat tuşlara derhal hakim oldu. Mithat Fenmenin talebesi . idi ve küçük yaştan piyanoya başlamış- tı.. Güney Damlacı hararetle al- kışlarken Suzan Pamir de rahat rahat gülümsüyordu. Muhakkak ki. her kötü hâdisenin bir iyi tarafı vardı. Hanımlar, böylece canların- daki mütevazi sanatkârları mişlerdi. Bundan böyle sanatkârlar sık sık sahneye çıkmak zorunda kalacaklardı. ve,e Eğitim "Ağaç yaşken eğilir" uhite intibak edebilmek, genç M kızlar için de, yetişmiş delikan- lılar için de muhakkak ki en mü- him - problemlerden biridir. — Ancak, intibak meselesini şahsiyetsizlikle karıştırmamak ta şarttır. Zamanımı- zın en mühim davalardan biri o- lan intibak mevzuu bazı realiteleri kavrıyarak — hislerimiz ve — hareket tarzlarımızla bu realite arasında ir muvazene kurmamıza, — mu- hitle geçinebilmemize — dayanmakta- dır. Bu, ekseriyetin hareket tarzı- nı, ekserıyetın fikrini munakaşa— sız kabul etmemiz —manâsına gel- mez. —Aileler çocuklarını yetişti- rirken onlara birçok tesirler yapar- lar. Çocuk büyüklerine ve muhitine bakarak kendisine bazı istikamet- ler verir. Bunu bilerek yapması şart- 25