YURTTA Millet Ümit, fakirin ekmeği... B u haftanın ortasında bütün Mıllet Ankarayı terkeden uzun ü zayıf adamın iyi haberler bırakarak ayrılmasını temenni etmekteydı Zi- ra memleketimizdeki üç günlük ika- metını Türk İktisadını incelemekle geçin ütevazi görünüşlü adam Milletlerarası İşbirliği İdaresi Baş- anı James H. Smith'ti ve Ameri- kan yardımının anahtarını elinde tutuyordu. Smith, vazifesini müdrik her yüksek memur gibi beyanat ver- mekten kaçındı. Ancak hususi uça- ğına binerken bir kaç cümle söyle- mekle yetindi. Zeki bakışlı adam, bu bir kaç cümlesi içine bile mühim me- seleleri sığdırmasını bilmişti. Smith, -947 den beri elde edilen iktisadi gelişmeden bahsediyordu. Eee üstadı Türkiyede herşeyin, hat- tâ tarihin bile 1950 den itibaren baş- ladığım öğrenemediği için mazur görmek lâzımdı. Ama Smith D. P. nin arzuladığım değil, hakikati söy- lemeyi tercih etmişti. Amerikalının beyanatına gore "Sonra bazı iktisa- di güçlükler” baş göstermişti.; Fakat bunlara çare bulmak — mümkündü. "Yeni Hükümet Programının iktisa- di kısmında öne sürülmüş olan pren- siplerin tatbiki" kafi gelecekti. Ta- bii ki Smith Hükümetin siyasi prog- ramı hakkında birşey söylemiyordu. Bu onun sahası değildi, zaten olsa da söylenecek bir tarafı yoktu ya! Demek ki Muhalefet gibi İktisa- di İşbirliği Teşkilâtı'da Hükümetin şimdiye kadar ki tutumunun tekzi- Fatin Rüştü Zorlu İnadım inat mıdır? OLUP BİTENLER bi mahiyetinde olan iktisadi progra- mın bir an evvel tatbik edilmesini istiyordu. Fakat enflasyonla mücade- leden bahsedenler, programın sami- miyetinden şüphe edenler eksik de- ğildi. Kötü diller programın tatbik edilmek için değil, yardım verenlerin hoşuna gitsin diye hazırlandığını söyleyip duruyorlardı. Mr. i Muhalefetin de alkışladığı bu iktisa- di programı hakikaten beğendi. A- ma İşbirliği İdaresi Başkanının tat- lı lâfa kanıp kanmayacağı henüz bel- li değildi. Belli olmayan bir şey da- ha bizzat Hükümetin bu programı tatbik niyetinde bulunup bulunma- dığıydı. Malüm ya Randall geldiği zaman da programdaki lâflar neviinden lâf- lar duymuştuk ta... Efendim Nerede, Ben Nerede : " Tstad profesör Nıhat En/m lizlere mükemmel edilmiş olduğunu açıkladı "Bu- nu bizzat yaptım” - dedi. Tabii herkes hatırladı: Üs- tad profesor ıktıdar litika müşaviri İngiltereye ve Amer ikaya git- dada bir. Condominium — kur- aktı Vay, ıy, vay/. Meğer bıra- kınız Ingılızlerı Kıbrıs — tezimi- ai P. kendi C.H.P. li Dış polıtıka müşavirine — dahi anlatamamış da, haberimiz yok- MUŞ. Fee, bu baş böyle traş ne kızıyoruz t Kıbrıs Kötü haberci Ankaranın yegâne Rolls-Royce'unun Dışişleri Bakanlığının — kapısında tekrar boy göstermeye — başladığını gören bir gazeteci, Kıbrıs işinin ye- niden endişe verici bir safhaya gir- diğine kanaat getirdi. Kara sakallı Papazın serbest bırakıldığı tatsız günlerde de muhteşem Rolls - Roy- ce'un Dışişleri Bakanlığı önünde sık sık görüldüğünü hatırlamıştı. Bu si- yah araba iyi haberlerin müjdecisi degıldı İşte şimdi de ortaya bir Fo- ot Planı çıkmıştı. Bu haber, pek ta- bii yatan sathında heyecan uyandır- mıştı. Türkiyeyi "teskin" etmek va- böyle berberin — elinde edildi diye Makarios Kış başına vurdu zifesi yine Rolls Royce'un uzun boy- u, asil görünüşlü sahibi Sir James'e düşüyordu. Ne çare ki James Bowker İngilterenin Türk hükümetiyle — is- tişare etmeden Kıbrıs — mevzuunda hiç bir karar almıyacağı hususun- daki eski teminatım tekrarlamak- tan başka birşey yapamıyordu. Sadece istişareden ne çıkardı ki? Haberin olsun, ben şöyle şöyle ya- pacağım demek neyi değiştirirdi ? An- cak İngilterenin Tür ükümetinin muvafakati olmadan hiç bir şeye te- şebbus etmiyeceğini bildirmesi — bir mâna ifade Majestelerinin Hükümetinden şimdiki şartlar altın- da böyle bir teminat kopartmak he- men hemen imkânsızdı. Kıbrıs mese- lesinin — hallinde çok geç kalınmış, İngiltereye sözümüzü işittirecek kuv- vetli kozlar elimizden çıkmıştı. Kaçırılan tren Halbuki talihsiz Süveyş seferinden durum nekadar farklıydı. O zamanlar İngiltere, Orta Doğuda Amerikadan ayrı bir siyaset takib ediyordu. Hayat memat meselesi 0- lan petrol bölgesinin siyasi hakimiye. tini Muhafazakar Hükümet tek ba- şına elinde tutmak azminde görü- nüyordu. Bunun için de Nuri Saide ve Türkiyeye guvenmekteydı lesinin bir hâl şekline bağlanması i- çin en müsait zamandı. İşçi olsun, Muhafazakâr olsun, realizmden ay- rılmayan Majestelerının Hükümeti, hayati saydığı menfaatlerinin bahis konusu olduğu bir anda Türkiyenin taleplerini yerine getirmek için pek fazla nazlanamayacaktı.Ne yazık ki AKİS, 18 OCAK 1958