18 Ocak 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

18 Ocak 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Selwyn — Lloyd Ustam bozar, ben yaparım kanlarının toplanmasını teklif ediyor- du tabiidir ki bu ko- nuşmanın esas mevzuunu teşkil e- decekti. Ruslar atom silâhlarından tecrid edilmiş bir Orta Avrupa fikri- ne dört elle sarılmışlardı. Sosyalist şimal memleketlerini de, atomsuz böl. geye katılmaya razı etmeye çalışıyor— lardı. Herhalde Bulganin'e, kapı - çık tutan nazik bir "hayır"la mu— kabele edilecekti. Amerikan halk ef- kârı buhayırı hayretle karşılamıya- caktı. Fakat Avrupada durum tama- miyle farklıydı. NATO toplantısı da bunu göstermişti. Güdümlü merm üsleri elde edebilmek için, Amerika Ruslarla müzakerelere girişmeyi vaadetmek zorunda kalmıştı. ' Silâhsızlanma, Hele beş haftalık iyi niyet seya- hatine çıkmadan evvel, İngiliz Baş- bakanının yaptığı tepeden inme tek- lif, Avrupanın haleti ruhıyetını çok iyi gösteriyordu. MacMillan "anlaş- mazlıkları temizleyip, en üst kade- mede bir karşılaşma için yolu — aç- mak" lâzım diyordu. Bir ademi te- cavüz paktıyla işe başlanabilirdi. Böyle bir pakttan kimseye kötülük gelmiyecekti. Keza atom — silâhları enemeleri, imâli ve — kullanılması hakkında da bir anlaşmaya varmak lüzumluydu. — İngiliz Başbakanının im beklenmedik sözleri, bütün TO müttefikleri için sürpriz — oldu. Bilhassa Washington, Amerikanın en sadık dostu geçinen — MacMillan'ın nasıl böyle falsolu bir ses çıkarabi- lecegıne bir türlü akıl erdirenindi. ATO'lu müttefiklerine danışmadan Ingılterenın ciddi bit — meselede tek başına ortaya çıkması dogrusu bir skandaldi. NATO hâlen, nâme üstü- ne nâme gonderen Bulganıne hep AKİS, 18 OCAK 1958 bir ağızdan falsosuz bir cevap hazır- lamakla meşguldü. öyle bir anda ihtiyatlılığı ve sogukkanlılıgıyla ta- nınmış İngiltere oyun bozanlık edi- yordu. Ademi tecavüz paktının tabii neticesi, en azından Avrupanın atom silâhlarından tecridi olacaktı. Daha geçen ay, Avrupayı atom silâhlarıy- la teçhiz etmek karar altına alınmış- tı. Bu ne pehriz, bu ne lâhna turşu- suydu? MacMillan elbette bütün bun- ları bilmiyecek kadar tecrübesiz bir politikacı değildi. İngiliz halk efkâ- rına ve ziyaret edeceği Commonwe- alth uyelerıne bilhassa Nehruya şi- rin görünmek için ortaya böyle bir lâf atıvermişti. Politika denilen nes- ne, inanmadığını söylemek değil de neydi sanki ? Ama gelgeldim — Ruslar bu söz- leri. ciddiye — aldılar. Muhafazakâr Parti lideri daha sözlerini bitirir bi- tirmez, Rus Hükümeti, MacMillan'- ın tekliflerinin müsbet olduğunu be- yan ediyordu — Sürpriz sırası şimdi Ingıltereye gelmişti. İki cami arasın- alan MacMillan'a tükürdüğünü yalamaktan başka yol gözükmüyor- u. Hayır ademi tecavüz paktı baş— ta değil sonda gelecekti. Evvelâ üst ademede müzakere, sonra pakt. Dışişleri Bakanı Selwyn Lloyd daha a ileri giderek, en yüksek kademe- de bir toplantıya halen lüzum ol- madığını söylüyordu. Mütad diplo- matik kanallar vasıtasıyla pek âlâ konuşulabilirdi. Dulles da Lloyd'dan farklı bir dil kullanmıyordu: Rus- yayla, en üst kademede — konuşma zamanı henüz gelmemişti. Silâhsız- lanma mevzuunda. Ruslarla müzake- reye girişilmesinde ısrar eden, Eisen- hower'in — silâhsızlanma — müşaviri Bulganin Nâme name üstüne DÜNYADA OLUP BİTENLER MacMillan Falsolu ses Stassen'ı da kolayca mağlup eden Dulles, muhalefete rağmen şimdilik duruma hâkimdi. Amerika Dışişleri Bakanının maksadı açıktı: Ruslar- la en yüksek kademede, yakın bir zamanda -muhtemelen bu yaz- elbet- te konuşulacaktı. Ama daha evvel, Amerika, Sputnikle kaybettiği pres- tijini yenıden bulmalı, askeri sahada kaybettiği üstünlüğü ekle etmeliydi. Batı tesanütümün tekrar tesisi için, Hür Dünya liderinin kuvvetli olma- sı şarttı. Ancak kuvvetli bir Batı Bloku, Ruslarla müzakereden müs- ibet bir netice bekleyebilirdi. Avrupa ve Amerikada herkes Dogu ve Batı arasında müzakerele- rin pek uzak olmıyan bir zamanda mutlaka — başlıyacağından — emindi. Müzakereler mukadderdi. Hatta bir Batılı gazeteci, bu zarureti Mr. Dul- les'in bile idrâk ettiğini yazmaktan çekinmiyordu. Asya Aynı kâbus eçen hafta ortasında. Yeni Del- hi'de buluşan Asyalı iki devlet adamı Nehrii ve Sokarno'nun haş- haşa neler konuştuğunu keşfetmek- te gazeteciler hiç sıkıntı -çekmediler. Böyle bir konuşma elbette ki, müs- temlekecılıgın tarih tarafından mah- küm edildiği hakkında Batılılara ve- rilen bir dersle bitecekti. Batılılar binlerce defa tekrarlanan bu haki- kati kafalarına — yerleştirmeliydiler. Tarihin akışı durdurulamazdı, artık uyanmıştı. Batının — menfaati bu cereyanı kösteklemeyi değil, des- 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: