M U S İ Kİ Festivaller İkinci festival ünyanın belki bütün senfoni or- kestralarının üyeleri gribi, Cum- hurbaşkanlıgı Orkestrası uyelerı de bugüne kadar defalarca, besteci -or- kestra şefi kavgalarına şahit olmuş- lardır. Bunların en önemlilerinden biri geçen hafta, orkestranın opera binasındaki prova salonunda başla- dı. Besteci, piyano — konsertosunun Ankaradaki ilk çalınışında bulunmak üzere, Ankaranın Ikıncı Müzik Fes- tivalini tertipleyen Üniversite Müzik Dernegının davet ettiği Ekrem Ze- Ündü. Şef de Robert Lawrence. Amerikalı şef, eserin muğlak ritm- lerini kavrayıp orkestraya gerektiği gibi aktarmakta güçlük çekiyor, besteci de haklı olarak sık sık şe- fe müdahale ediyordu. Nıhayet şef, asabi bir nezaketle de gnegı besteci- ye uzattı: "Buyrunuz, siz , gösteri- niz." dedi. Besteci değneği aldı, kür- süye çıktı ve kısa zamanda herşeyi yerli yerine koydu. Ne de olsa o da bir şefti ve üstelik eserini de -pek tabif olarak partisyonu uzun uza- dıya inceliyememiş olan Amerikalı şeften — daha iyi tanıyordu. İşini bitirdikten sonra değneği sahibine i- ade etmek istedi. Fakat eğnekçi, malına sahip çıkmak istemedi. "E- serınızı konserde siz idare edersi- niz" dedi. Robert Lawrence bu hareketini pekâla güzel bir jest olarak göste- terebilirdi. Fakat bunu yapama dığı gibi sinirliliği onu "güzel bir ]est" olmaktan pek uzak hareketlere gö- türdü. İstanbullu bestecinin konser- tosunu ve bestecinin zevcesi Verda Ünün — çalacağı dıg konsertoyu -Chopin Fa Minör'ü- programdan çıkartmaya kalktı. Bunun üzerine orkestra kazan kaldırdı. Türk bes- tecilerine karşı bugüne kadar — hiç de saygılı davranmamış olan birçok orkestra üyesi, nasılsa Ekrem Zeki- nin konsertosunun Amerikalı şef ta- rafından programdan çıkartılmasını protestolarla — karşıladılar; Robert Lawrence'i Türk sanatçılarına boy- kot ilan etmekle" itham ettiler. Or- kestranın daima mülayim ve uysal üyelerinden Şükrü Arsev bile celal- lendi Nihayette program, neyse ki, de- ğişmedi ve konserde, sahne arkasın- da olup bitenler halka — aksetmedi. Sadece Ekrem Zeki Ün konsertosu, besteci tarafından idare edildi. ten, Ankara Müzik Festivalini açan bu orkestra konserinin tek başarısı karı-koca Ünler tarafından sağlanı- yordu. Ekrem Zekinin ilk defa ge- çen yıl İstanbulda icra edilen pıya- no, yaylılar ve vurma çalgıları için tek muvmanlı konsertosu, musiki hayatımızın gölgede kalmış -fakat buna asla lâyık olmıyan mühim şahsiyetlerinden birini seviyeli bir 30 eseriyle başkent halkına takdim edı- yordu. Ekrem Zeki Ün de, bestecılerının birçoğu gi larım folklora dayandırıyordu. kat bu işi, folklorcuların en olan Bartokunkine benzetebılecek bir yolda yapıyor, Anadolunun "se timentale" tarafından değil, — zihni çalışan bir besteciyi cezbedebılecek musiki malzemesinden faydalanıyor- du. Milliyetçi eserlerden çoğunun sine, bu konsertoda ucuzluktan ve ba- yagılıktan kaçınma vardı. Ekrem Zeki, nük bir besteci olarak vasıflandırılabılırdı Melodi ve ritm parçacıklarının — dinleyici avlıyan kolaylıklarına, yüz Vermemiş, yekpa- re olarak dinleyiciye tesir edebile- cek bir eser meydana getirmişti. Sü- rekliliği, dayanak noktaları- nın çıkıntılarının olmaması, Solo par- tisinde virtüoziteye ıhtıyaç gosteı'- mesi, fakat sırf gösteriş ugruna vir- tüoziteye başvurmadığı için — bunu dinleyiciye pek de sezdirmemesi gibi sebepler yüzünden bu eserin hem ça- Imnması, hem dinlenmesi çok güçtü. Piyanonun başrolu oynadığı, yaylı orkestranın ise geride ve daha sa- kin bir yazıyla kulanıldığı eserde zaten solo çalgı ve orkestra iki ay- rı plânda seyredıyor gibiydiler. Solo piyanist Verda Ün, icracı ve bilhas- sa tefsirci- değerim asıl, halkın çok daha iyi tanıdığı Chopin konsertosun- da gösterdi ve eseri, birkaç hafta önce İstanbul halkına dinlettiğinden da- ha başarılı bir icrayla Ankaraya sun- du. Diğer üç parça Cumhurbaşkan- lığı Orkestrasının bugün: kadarki programlarının belki en sevıyelısı ve muvazenelisi olan bu programın bü- tün zevkini sıfıra indirecek kadar kötü çalındı. Konser, günün mahiye- tine bilhassa uygun düşen, Brahms jeanne Marie Darr& Parlak teknik, sönük musiki "Akademik Festival" uvertürüyle a- çılıyor ve bunu, ünlü Amerikalı bes- tecılerden Aal ron Copland'ın "Sessiz Şehir" "Ouiet City” adlı can sıkıcı, fakat Türkiyede ilk defa çalınan bir çağdaş eser olması bakımından o- nem taşıyan, bir parçası takip yordu. Konseri, çağdaş — musikinin şaheserlerinden Ravel'in "La Valse"ı kapıyordu ve büyük bir ihtimalle, bu eser de Türkıyede ilk defa çalınıyor- du. Her üç eser de tahammülü güçleş- tiren falsolarla, birliksiz, nüanssız, duygusuz, karmakarışık icralarla martesi günkü onser, Cumhurbaşkanlıgı Orkestrasının ge- leceğinden tamamen ümit kesmiş o0- lanları destekliyordu. Galiba bir An- karalı tenkidçinin bu konserden son- "Grönland'da hıçbır man ananas yetişemiyeceğine" i- anmak ve olmıyacak duaya amin demekten vazgeçmek gerekiyordu. Trio ve soprano Festıvalın ikinci konseri ertesi gün Milf Kütüphane salonunda Ko- puz Triosu tarafından verildi. Bu topluluk, Ankara radyosunun "Seç- me Maelodiler" i — nükteleriyle "Saçma Melodiler" adlı hafif musi- ki programında çalan triodan başka- sı - değildi. Kemancı Fethi Kopuz- piyanist Mithat Fenmen ve çellist nver Kakıcıdan meydana — gelen trio bu defa ciddi musikt denemek istemişti. Leoillet'nin "Üçlü Sonat"ı ön-klâsik musikinin safiyetine — ve üslüp gereklerine aykırı bir salon duygululuğuyla çalındı. Buna karşı- lık Anton Rubinstein'ın uzun ve mo- dası geçmiş triosu, bu — topluluğun davranışlarına daha uygundu. Fethi Kopuz, ne kadar istikrarsız bir ke- mancı olduğunu, Schubert'in Re Ma- jör Sonatının ilk kısmım, birinci sınıf kemancılara yakışan bır icray- la çalıp, ikinci ve üçün muv- manlarında seviyesinden dnşmesıy- le gösterdi. Konserin başarısı, trio refakatiyle Handel'in iki Alman ar- yasını ve meşhur Largo'sunu renk- li, okşayıcı, yekpare bir sesle ve kültürlü bir söyleyişle teganni eden soprano Refhan Alana aitti. Konserler Uçarı parmaklar emleketımızı sık sık ziyaret eden resital, İstanbulda da bir resital ve orkestrayla birlikte bir konser ver- r iki şehir için de aynı olan resıtal programına bakarak, Fran- sız piyanistin bestecılerı, pıyanıstlı- ğini göstermek için ancak bir sıta saydıgı anlaşılabılırdı Choj p ve Lis eserlerinin baş — köşede yer ald gı bu prog mda Polonyalı bestecinin oniki etüdü vardı; fakat birinci veya ikinci kitabın tamamı değil, sadece seçmeler. Listede Ra- vel'den de iki parça vardı: "Gaspard de la nuit" den yalnız "Ondine" ve "Tombeau de Couperin"den "Tocca- AKİS, 18 OCAK 1958