26 Ocak 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

26 Ocak 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BİR TEKLİF K ıbris işinin şu sıralarda milletimiz için ifade ettiği mâna, hiç kim- senin meçhulü değildir. Bu meselede İktidar ile Muhalefet arasın- da bir işbirliği yapılması, müşterek bir görüş temini ıçın müzakerele- re girişilmesi elbette ki gönlün ıstedıgıydı Ama İktidarın Muhale- feti tanımaması bana imkân bırakmıyor. Muhalefet ayrı çalışmak mec- buriyetindedir. Hükümetin sahip oldugu bilgilerin, alman raporların Muhalefete verilmemesi bu gayretleri zorlaştıracaktır Zira Dış polıtıka mevzularında esaslı tahlıller yapabilmek, her çok malümata ihtiyaç gösterir. Ama böyle bir mecburiyet Muhalefetı hareketsiz bırakmamalıdır. önümüzdeki günlerde Kıbrısla alâkalı olarak muhtemelen Möec- liste müzakereler cereyan edecektir. Münakaşa edilecek mevzu, Ada- nın taksimidir. Şimdiye kadar Taksimin aleyhinde, prensip olarak hiç bir siyasi parti vaziyet almamıştır. Hatta basında bile - gazeteler baş makalesiz kaldıgından berı basının böyle hallerdeki tutumunu keşif kolay değils aki Barlastan başka biri Taksimi reddetme- miştir. Buna mukabıl herkeste birkaç tereddüt noktası vardır. Evvelâ, Cumhuriyet Hükümeti bu son tezinde sebat edecek midir? Çünkü hiç kimse unutmamaktadır ki bugün Taksimi övenler, dün aynı fikri tav- siye edenleri gürültüyle susturuyorlardı, "Adanın tamamı bizim" di- yorlardıikincisi, acaba Ada Türkleri hakikaten Taksimi istemekte midirler? Ada Türklerinin temsilcisi olarak memleketimize gelen iki ahbap çavuş, ziyadesiyle kuvvetli şahsiyet sahibi kimseler intibaını bırakmamışlardır. Aynı mevzuda verdikleri üç değişik beyanat elbette bazı endişeler doğurmuştur. Adadaki toprak vazıyeti hakkında bili- nenler Taksimin kolay olacağı ümidini vermemektedir. Bilhassa ziraat arazisinin pek büyük bir kısmının, nüfusun yüzde 18'i olan ekalliyeti- mizin elinde bulunması ve bu ekalliyetin hemen hiçbir noktada toplu halde yaşamaması güçlük sebebi teşkil edebilir. Kitlelerin yer değiş- tirmesi, bizzat bahis mevzuu kitleler tarafından arzulanmaz. Buna mu- kabil Taksimin tahakkuka halinde bir kısım ırkdaşlarımızın — Yunan bölgesinde kalması, onları Batı Trakyadaki ırkdaşlarımızın ıstırapla- rımla karşı karşıya bırakacaktır. Adada vaziyet nedir? Ada halkının hakiki arzusu Taksim midir? Bunun lehindeki ve aleyhindeki unsurlar nelerden ibarettir? Türk ekalliyet nasıl yaşamakta, hangi şartlar içinde bulunmaktadır? Cum- huriyet hükümetinin ne yapması lâzım geldiği hususunda fikir söyle- mek zorunda olan Muhalefetin, bunlardan habersiz vaziyet alması son derece garip kaçar. Esaslı bir tetkik, mutlaka Adadaki İngiliz Genel Vali, hatta Yunanlıların temsıcılerıyle görüşmeyi icap ettirir. Adadaki hava nedir? İşte Muhalefet gibi, İktidar kadar mesul bir mevkide bulunan teşekküllerin bilmesi lâzım gelen şey budur. Bonon yolu, Büyük Mecliste temsilci bulunduran Muhalefet par- tilerinin, kendilerine dönüşte mufassal rapor verecek birer milletvekil- lerini Kıbrısa göndermeleridir. M uhalif partnerimiz batılı usulleri istiyorlar. Fakat kendileri batı- da makbul usullerden hiç birini tatbike yanaşmıyorlar. Batıdaki in- sanların serbestçe fikir söyledikleri mevzularda, garip bir ürkeklik içinde, sadece İktidarı fikir söylesin diye sıkıştırmakla yetiniyorlar. Kıbrısa, vaziyeti görmek üzere ne kadar İşçi ve Muhafazakâr millet- vekili gitmiştir. Partiler görüşlerini onların müşahedelerine dayanarak tesbit etmişlerdir. Kıbrısı bırakınız, İngiliz muhalif milletvekilleri "İn- giliz tecavuzu 'nden sonra Mısıra gitmişler, Port Saıdı gezmişler, Na- sırla görüşmüşler, herkesı dinlemişlerdir. Düşün nihayet fiilen harp halinde oldukları bir memleketin toprakları uzerınde yapmış- lardır. Bu milletvekillerinden Edith Summersklll dönüşte, "İngiliz te- cavüzü" ile ngıl terenln prestijine büyük darbe vurulduğunu söy- lemiş, derhal yenı seçimlere gidilmesini ıstemıştır Batıda muhalefet böyle çalışıy Şimdi bızde de, Kıbrıs gibi mühim bir mevzuda Muhalefet, söz hakkını layıkı ve çhıle ıstımal etmekle mükelleftir. Bunun lu İse mevzu etrafında biri elden malümat almaktır. Muh alefet evvelâ Adayı tanımalıdır Zaten vazifesi de budur. Bu yapılmadığı takdirde umumi efkâr düşünecektir ki muhalif mılletvekıllerı ya EOKA'nın bom- bacılarından, ya da, daha komiği, Zafer'de Muhalefet "'ne hakla ve cü- retle Devlerin dış meselelerine karışmak ve tavsiyelerde bulunmak hak- kını kendinde görmektedir" diye tepinen dehşetengiz başyazardan korkmuşlardır. AKİS AKİS, 26 OCAK 1957 YURTTA OLUP BİTENLER let Bakanı ise samimiye benziyordu ve üzerinde ıstırap çekmiş bir adam hali vardı. Bir çok kimse iki Demok- ratın, müştereken tanıdıkları -hem İiyi tanıdıkları- bir üçüncü şahıstan bahsettiğini anlamakta — gecikmedi. Manzara hakikaten alâka çekiciydi. İşin garibi şuydu ki hem Prof. Kop- rülü, hem de Dr. Sarol bu üçüncü şa- hıstan şikâyetçi gorunuyorlardı İşte İstanbuldaki D.P. Kongreleri- nin zabıta sutunlarını terkı hâdisesi, bu günlere tesadüf e aha sonra, gene Meclıste başka alâka çekici' sahneler cereyan etti. Bu haftanın ortasında Çarşamba gü- ü Meclisin yarım saatlik bır tatilin- de sonra yeniden salona girenler ön sıraların birinde Dr. Sarol ile Prof. öprülüyü yan yana gördüler. Ha- kıkaten Kurucu Profesör salon henüz boşken gelip, mutad yerıne oturmuş- tu. Biraz sonra Dr. Sarol içeri girmiş ve dunya kadar boş yer varken Prof. Köprülü nun yanına çökmü: ştu İki es- ki Bakan samimiye be nzeyen bir de hasbıhale koyulmuşla rdı. Sarı Her zamanki gibi şıktı, lacıvert elbı— seler gıymıştı Prof. Köprülü, kılık bakamından mutad halınd ydi. Muha- vere hayli zaman sürdü, muteakıben Dr. Sarol dışarı çıktı. Ikı eski düş- manın bu şekilde Meclıste başbaşa görüşmeler — yapmalarındaki şay: anı dikkat taraf gozden kaçmıyordu. kes biliyordu Sarol hakkında D.P. den muvakkat ihraç kararı Ku- rucu Profesörün arzusu üzerine ve- rılmıştır Bu yüzden kararın kaldırıl— ması için de Kurucu Profesörün mu- vafakatinin' ıstıhsalı şarttır Bu ba- kımdan par tekrar alınmak iste- yen sabık Devlet Bakanına alâkalı- lar evv Prof. Köprülünün gönlünü yapmasını tavsıye etmiş bulunabilir- ler. Bu bir ihtimaldi.. Ama bir başk ıhtımal daha vardı ki, gözden u- zak tutmak mümkün değildi ve ihti- mallerin asıl alâka uyandırıcı olanı da oydu. Profesörün durumu rof. Fuad Köprülü Dış İşleri Ba- kanlığından çekildikten sonra bir müddet umumi hayattan uzak kaldı. Meclise gelmedi. Zaten mevsim yaz, Meclis kapalıydı. Fakat evinde, İkti- dar ileri gelenlerinin küçük çapta o- lanlarını kabul etti. Büyük çaptaki- lerle görüşme teklifini reddetti, on- larla daha ziyade vasıtalı şekilde ha- berleşti. Sonra Meclis açıldı. Prof Köprülü Meclise devama başladı. sırada birçok Bakan kendisini zıya- ret ediyordu. Mecliste ön sıralardan bırıne oturuyordu. Bir kaç defa Baş- bakan Adnan Menderesin, gelip Ku- rucu Profesorun yanına yerleştiği gö- rüldü. Fakat iki polıtıkacının arasında ki munasebetı tarif i ıçın en münasip kelimenin "samimiyet" olmadığı der- hal göze çarpıyordu. Sezilen, Prof. Koprulu ile beraber görülmek isteye- Adnan Menderes olduğuydu. Prof Köprülü bir tek defa söz alma- dı, Başbakanın Mecliste yaptığı 'ko- nuşmaların bir tekini -ama bir teki- 5

Bu sayıdan diğer sayfalar: