tün azalan Adenauer'in Bundestag'- dakı çogunlugu ne vaziyete gelecek- tir Bundan iki yıl evvel Adenauer: "Batılılar Moskovaya gidecek 0- lurlarsa, kendilerinden evvel orada daima bir Alman bulacaklardır...." demişti. Bonn politikasının sıkı bir şekilde Amerikanın Avrupa politika- sına bağlı olduğunu bilen Amerika- hlar, İngilizlerin endişelerine rag- men, bu şantaja aldırmadılar. Avru panın yavaş yavaş bırakıldığını hıs— seden Şansölye bu defa da İngilizle- rin, ısıtıp tekrar ortaya çıkardıkları "Avrupa Birliği" fikrine sarıldı. Fa- kat artık çok geçti. Bugün Amerika- dan bağımsız Avrupayı kurmak şöyle dursun Adenauer Amerikalılar - ile nötralist blok arasındaki münasebet- lerin gelişmesine hizmete mecbur e- dilmektedir!.. Amerikalılar Mısıra yapılacak iktisadi yardıma, Hindis- tana açılacak kredilere Bonn Alman- yasının da iştirakim istemektedir- ler... Adenauer'in "Starr politik"i bir dö- nüm noktasına gelmiştir. Bunda A- merikalıların son durumlarının rolü büyüktür. Fakat unutulmaması icap eden cihet de Alman milletinin beş yıldır. militarizme ve silahlanmaya gösterdiği sabırlı direnme olmalıdır. Bu direnme Almanyanın en kıymetli kalkınma iradesidir. Bin yıllık Nüm- berg kalesinden bütün acı hatıraları da bu yem Alman iradesi silecektir.. Endonezya (_%İidümlü demokrasi ç bin adalı Endonezyanm Cum- hurbaşkanı, milik kahraman Su- karno, kurtuluş hareketinin sona er- mesinden beri devam edegelen siya— si ve iktisadi buhranı önlemek için selâhiyetlerini genışletmekten başka çare bulamadı ve bu fikrin tahak- kuku için faalıyete girişti. Cumhurbaşkanı iktisadi — ve siyasi buhranı önlemek için kendi riyasetin- de bu istişari konseyin kurutmasını istiyordu, parlamentonun bütün mü- him kararlar için bu konseyin tasvi- bini elde etmesi lâzım gelecekti. Kı- sacası iktidar böylece fiilen Parla- mentodan istişari konseye, konsey- en de bizzat Sukarno'nun eline ge- çecekti. Cumhurbaşkanı geçen yıl Rusyaya yaptığı seyahatten yeni fikirlerle donmuştiı Bilhassa çok partılı siste- min kusurlarını görmekte gözü açıl- mıştı. "“Bütün siyasi partiler gömül- meli, güdümlü bir demokrasi," yoluna gıdılmelıydı Nasır gibi Sukarno da bir diktatör olmadığını söylüyordu. Esasen bu sıfatı seve seve kabullenen hiçbir diktatör şimdiye kadar hiçbir memlekette görülmemiştir. Bir türlü şifa bulmayan hasta En- donezya Cumhuriyetinin Başkan Su- karno'nun bu son "hayırlı" teşebbü- sünden sonra son bulmasını beklemek herhalde yanlış olmıyacaktır. AKİS, 26 OCAK 1957 İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Kalkınma Maziden bir yaprak Sekız sene evveli karlı bir kış gü- nü, Büyük Millet Meclisi hararetli günlerinden birini yaşıyordu. Hasan Saka kabinesinin şeker fiatına yap- tığı zam üzerine, rubunun ver- diği bir gensoru muzakere edilecek- ti. Meclise gergin bir hava hakimdi. Daha evvel C.H.P. grubundan itimat reyi almış bulunmasına rağmen, Ha- san Sakanın güç bir dâva karşısında olduğuna şüphe yoktu. Filhakika hü- kümet Başkanının önünde, şekere ya- pılan zammı haklı ve Zzaruri göster- mek için ileri sürülmesi mümkün 0- lan bütün mütalâaları muhtevi şişkin bir dosya vardı. Fakat bu dosyadaki tez, kültürlü ve bilgili bir şahsiyet olan o zamanki Başbakanın kitapla- rında yazdığı fikirlere pek uymuyor- du. Hasan Saka eski bir Maliye pro- fesörü sıfatıyla, şeker fiyatına yan- lan zammın geçim şartları, hayat pa- halılığı ve sıhhat standardı üzerinde menfi tesirler yarattığına kani idi. Şimdi ise, siyasetin icapları onu ken- di fikirlerine aykırı bir kararı müda- faa etmek mevkiinde bırakıyordu. Celse açıldığı vakit, salon ve loca- lar ağzına kadar doluydu. İlk olarak, muhalefet adına, Balıkesır mılletvekı- li Yanus Muammer Alakant ve İstan- bul milletvekili Fuad Hulusi Demir- elli söz istediler. Başkan, onların usu- le dair istedikleri sözü vermedi. Baş- kanlık makamı ile Muhalefet arasın- da bir usul münakaşası başladığı an- da, İstanbul milletvekili Adnan Men- deres elinde bir tomar kâğıtla kürsü- ye çıktı. Demokrat Parti sözcüsü, Hasan Sakanın rahlei tedrisinden geçmış bir eski hukuk talebesi idi. anda, hocasının kitaplarından öğ- rendıgı ilm? hakikatleri ortaya döke- rek parlak bir parlamento zaferi ka- zanmak fırsatı ile karşı karşıya idi. Fakat bu fırsatı kullanmasını bileme- di.. Ankara Hukuk —Fakültesinde, Cumhuriyet devrinin ilk Maliye Ba- kanlarından birinin rahlei tedrisin- den geçerken okuduklarım ve dinle- diklerini belki artık hatırlamıyordu. Maksadı sadece polıtık bir manevra yapmak ve C. H. P. grubunun mesele- yi daha önce goruşerek kabineyi desteklemege karar verdikten sonra mevzuu Meclise getirmesini protes- to etmekti. Başkan, Adnan Menderese usul hakkında protesto yapmak fırsatım vermeyince, o da esasa dair konuş- maktan vazgeçerek salondan çıktı. D.P. li milletvekilleri de, birer ikişer sözcülerini takip ettiler. Sıralarda, D.P. Genel Sekreteri Cemal Tunca - dan başkası kalmadı. mumi efkâr, ilmi ve esaslı bir parlamento mücade- lesi olacağım ummuştu. Fakat Gen- sorunun müzakeresi, iktidar, tarafın- dan yapılan bir monologa münhasır kaldı. Hasan Saka kürsüden dosya- sını kıraat eyler iken, müstakbel Ekonomi ve Tıcaret Ba- kanı Vedad Dicleli, arka sıralarda bir İstanbul gazetesinin spor sayfası- nı okuyordu. Hesap günü radan bir buçuk sene geçti. 1950 eçim kampanyası başlamıştı. D.P. liler yollara dökülmüş, köy koy dolaşıyorlardı. İktidar aleyhine gi- Şeker satan bir dükkan Değişen sadece fiâtlar