YURTTA OLUP BİTENLER LA Millet Unutturulamayan zam Geçen haftanın sonundan bu haf- tanın sonlarına, umumi efkârın alâkasının dağıtılabilmesi için Tür- kiyede pek çok şey yapıldı. Radyolar günlerce Kasım Güleğe hücum etti- ter. O mevzuda gazetelere büyük başlık olacak sözler sarfedildi. C.H.P. Meclisinin tebliği yani hücumlara ve- sile oldu. Bu sırada Bağdat Paktının dört müslüman devletinin Başbakanla rı da Ankarada toplanıyorlardı. Kıb- rıs meselesi, tartışma mevzuu haline getirildi. "Görülmemiş — Kalkınma"- nın yeni yeni eserleri parlak nutuk- lara yol açtı. Ama bütün bunlar Türk milleti için haftanın en mühim hâdi- sesinin şekere yapılan zam olmasını önliyemedi. Ulus'un karikatürü Bu hafta içinde herkesin ağzında dolaşan, bütün evlerde söylenilen "şekere zam" idi. İktidarın bu zammı yaparken, zammın akislerinin, hele politik neticelerinin kendisi için çok vahim olacagını bilmemesi imkânsız- dı. Buna rağmen bu ndan kaçınıla- mamış olması bütün "Görülmemiş Kalkınma" edebiyatı içinde iktisadi vaziyetimiz hakkında mükemmel bir fikir veriyordu. Şeker gibi D.P. Mu- halefeti zamanında ağıza sakız ya- pılmış bir maddenin fiatını iki bu- çuk ibraya çıkarmak, binilen dalın ke- silmesinden farksızdı. İktidar Par- tisi Basın Kanununun, hâkim temi- hatsızlıgının Unıversıte muhtariyeti- e darbeni hatta Toplantıların men'inin altından kısa vade içinde çıkabilirdi. Bunlar, uzun vadeli ha- talardı. Ama şekere zammını neticele- rinden hiç bir şey D.P. yi kurtaramı- 4 yacâktı. Bunu bu haftanın başında Ulusta çıkan bir karikatür bütün çıplaklıgıyla gözlerin Öönüne serdi. arp içinde olunmasına, ne askeri ve ne iktisadi dışardan hiç bir yar- dım almadığımız zamana tesadüf et- mesine, o sırada hudutlarımızı yarım milyon askerle tek başına bekleme- mize rağmen C.H.P. iktidarının şeke- ri beş liradan yedirmesini millet as- la unutmamıştı. Şimdi, barış halin- deyken ve dışardan yüz milyonlarca dolar yardım alırken, üstelik kurulan şeker fabrikaları Hürriyetlerin bedeli olarak gösterilirken, şekerin iki bu- çuk liraya çıkarılması C.H.P. aley- hindeki son ihtamı da silip götürü- yordu. Nitekim bu yüzdendir ki haf- tanın başında bir 1949 emokratı Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden: — Arkadaşlar, dedi, biz — 1949'da Taksimde bir mitingte ucuzluğu ta- buta koyup dolaştırmıştık. Şimdi fi- atlar o zamanın fiatlarından yüzde 70, yüzde 80 yüksektir. Bunun tek sebebı İktidarın pahalılığı kabul et- memesidir". D.P. Yeni kombinezon İstanbul — gazetelerinin zabıta sütun ları müdavimleri bir müddetten beri, alışkın oldukları bır havadisi ar 1y0rlar arıyorlar, ama bulamıyor- lar. Aradıkları, D.P. kongrelerine alt haberlerdir. Bu haberlerin zabıta sü- tunlarına geçmesi, âdet olmuştu. İ3- tanbulun bir tarafında D.P. kongresi olsun da Köprülü taraftarları ile Sa- rolistler birbirlerine girmesinler! Bu- na imkân kalmamıştı. Taraftarların birbirine girdiği her seferinde ise iş arbedeye dökülüyor, arbedeye de po- lis müdahale ediyordu. Buna rağmen bir kaç hafta var ki İstanbul gazete- lerinde D.P. kongrelerinden ya hiç bahsedilmiyor, ya da hâdise iki satır- la geçiştiriliyor. Kongreler gittikçe sönük geçiyor, hazan sudan tenkit- ler yapılıyor, bazan da konuşan dahi olmuyor. Fakat hizipler adeta orta- dan kalkmıştır. Gazete okuyucularından bazıları bunu D.P Genel Başkanının mahare- tine verdiler. Demek ki Partinin | numaralı adamı teşkilât içinde sulh ve sükünu iade etmişti. Geçımsızlık— ler ortadan kalkmıştı. D.P. eca- nis bir manzara arzediyordu. Halbu- ki, vaziyet bunun tamamiyle aksiydi. Sakin deniz, fırtınadan — evvelki de- nizlerin bütün hususiyetlerim “"taşı- yordu ve bilhassa mesuliyet mevkile- rinde bulunmayan Demokratlar par- tilerinin içine düşmüş olduğu duru- mu daha iyi görmeye başlıyorlardı. İstanbulda D.P. kongrelerinde ar- tık kavga olmuyordu, zira Sarolist- ler Köprülüleri desteklemek hususun- da şeflerinden talimat almışlardı. Başbaşa mülakat akikaten bundan kısa bir müd- et evvel birgün Türkiye Büyük Millet Mechsının gazinosunda, beyaz örtülü küçü masanın başında Prof. Fuad Köprülü ile Dr. Mükerrem Sarol bir arada gözüktüler. Mülakatı arayan ve tenlin eden sabık Devlet Bakanıydı. Sabık Devlet Bakam hay- li zamandır sabık Dış İşleri Baka- nının yolunu kolluyor, onunla temas imkânı arıyordu. Bu neviden yanaş- ma sahnelerine Ankara Palasta şahid olunmuştu. Dr. Sarol Prof. Köprülü- yü daima pek büyük bir hürmetle selâmlıyor, ona iltifat ediyor, başba- şa kalmak için fırsat gözlüyordu. Sa- bık Devlet Bakanı sabık Dış İşleri Bakanına telefon da etmişti. Fakat esaslı görüşme, Meclisin gazinosun- da oldu. YAZISIZ O gün pek çok Demokrat milletve- kili bir zamanların iki can düşmanı- nı aynı masada hararetli bir muha- vereye dalmış görünce hayret etmek- ten kendilerini alamadılar. Hayret e- denler sadece Demokrat mılletvekıl— leri değildi. . P. mensupları Sarol - Köprü lu goruşmesını alakay— la takip edıyorlardı Sonra, iki : li beyaz örtülü küçük masanın etra— fında yeniden buluştular. bakanlar, konuşanın daha ziyada Dr. Sarol olduğunu görüyorlardı. Sabık Devlet Bakanı anlatıyor, anlatıyordu. Prof. Köprülünün yüzünde evvelâ müstehzi bir ifâde sezilmişti. Müte- akiben ifade "müstehzi bir hayret" olmuştu Aradan biraz zaman geçin- ce, "müstehzi" sıfatı da ortadan kalkmıştı Prof. Köprülü Dr. Sarolu alâkayla dinliyordu. — Bilmediği bazı şeyleri duydugu bellıydı Sabık Dev- AKİS, 26 0CAK 1957