B A S I N Gazeteciler Seçmece Geçen haftanın fonunda Cumarte- si günü, bir otomobil Çankayanın dik yolcusunu tırmandı, Cumhurbaş- kanlığı köşkünün kapısın gelip ya- naştı. İçinden üç kişi çıktı. Ellerınde fotoğraf makineleri vardı. — Gazeteci oldukları anlaşılıyordu. İçerde Bağ- dat Paktının dört müslüman devleti temsilcileri toplanacaklardı. Gazete- ciler toplantıya aıt resim — çekmek üzere gelmişleri Fotoğrafçılar kapıda durduruldu- lar. Bir emniyet memuru isimlerini sordu. İsimler içeriye bildirilecek, gelen emre göre hareket edilecekti. Emir biraz sonra geldi. Gazeteciler- den ikisi girebilirlerdi. "Yasak!" di. Üçüncü Üçüncüsüne asak!" den fotoğrafçı Hüseyin Ezer Persona non grata telâşlandı. Elinde, gazetecilik yapa- bileceğine dair Başbakanlık Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü tarafından verilmiş sarı kart vardı. Poliste de komiteci, komünist veya anarşist di- ye bir kaydı yoktu. Bomba da taşı- mıyordu. O halde, öteki fotoğrafçıla- rın alındıgı bir toplantıya niçin alın- mıyordu? Kapıda bulunanlar bu su- allere cevap veremiyeceklerini, zira sebebi kendilerinin de bılmedıklerını söylediler. Emir böyleydi: "Persona non grata" addedılen fotoğrafçının adı Hüseyin Ezer İşin acıklı bir tek tarafı vardı. Bir gazetecinin, hususi muamele yapıla- rak mesleğini icradan — menedilmesi hâdisesi ne Gazeteciler Sendikasının, ne Gazeteciler Cemiyetinin kılını kı- pırdattı. Dünyanın batı kısmında böy- le bir hâdise, yeri göğe katar, gaze- telerin bir tekı resim koymazdı Biz- de ise, her şeyi derin bir süküt kap? 20 ladı. Bahis mevzuu teşekküller gaze- tecilerin haklarım koruyan müesse- mişti. Sonra, ee, seler olmaktan çoktan çıkmış, birer Nedir Bu Şımarıklık ? Z afer gazetesi, aile içine sokulamaz hale geldi. Ateşli bir Lenin hay- ranının, yaman bir milliyetçilik ve din düşmanının gazeteye baş- muharrir olarak sızmasından bu yana başmakaleler elde bir argo lü- gati bulunmaksızın okunamıyor. Zafer gazetesi D.P. fikirlerini yaymak, gerekirse — mücadelesini yapmak maksadıyla — çıkmaktadır. D.P. İktidardaki partidir. Sadece bu bile ona ayrı bir mesuliyet, bir ağırbaşlılık mecburiyeti tahmil eder. Herkesi haşlıyan, aleyhte tek ses çıkaranı kahretmek tehdidi altında tutan, mütemadiyen küfreden İkti- dar organları dünyada yok değildir. Ama onların Türkiyede yeri bu- lunmadığını ateşli Lenin bayram, milliyetçilik ve din düşmanı mutla- ka bilmelidir. Ne Zafer Pravdadır ve ne de hoşa gitmeyen yazı yazan- lar "batılı emperyalıstleredır. Görülmemiş bir fütursuzlukla bu, bizim olmayan metodlar Zafer'- in başmakale sütununda kullanılıyor. Sanki oraya hulul etmiş küstah kalemin gayesi, memlekette şeref ve haysiyet olarak ne varsa hepsini yok etmektir. Bu da bir ideolojinin malüm taktiğidir. Lenini "Lenin seni nerede gördüm? Seni nerede buldum? Nasıl oldu da yirmibeş asır sonraki yıldızlardan da, güneşlerden de parlak, yüksek ve aziz başına kalbımı yastık ettin? Dini yıktın. Allahın ve Allahığın piyasası kalma- Simsarlar dağıldı. Esham talipsiz kaldı. Irkı inkar ettin. Sarı beyaz, kırmızı siyah oldu. Milliyeti bir nüfus tezkeresi mahiyetine indirdin. Serhaddi bir bahçe haline soktun... Sen, çölün gayzina uyup sana ina- nanları kız, kızan ve köle avına çıkarmadın Hayır sen hakkı, hakkı- mızı çekiç ve orağa teslim ettin.. Biz. önümüzde koşan sana ibadet ede- riz" diyerek göklere çıkaran kalem simdi memleketin bütün milliyetçi- lerine, hem de sızdığı İktidar partisi organından, hatta Radyo gazete- sinden saldırmak fırsatını eline geçirmiştir. Bu fırsatı mükemmel kul- landığından zerrece şüphe edilemez. Zaferin başmakale sütunu artık en galiz, en çirkin kelimelerin en örtüsüz şekilde kullanıldığı yerdir. Başka herhangi bir sütunda suç teş- kil edecek olan ibareler orada bir zifos gibi onun, bunun üzerine sıç- ratılmaktadır. Lenin hayranı kalem bütün muhalıflere bir veya birkaç bayağı sıfat yaraştırmıştır. Bir tek kimse fikrini söylemeye görsün ve bu fikir İktidar aleyhinde bulunmasın. Nadir Nadi hakkında yazılanlar, insanın yüzünü kızartır. Fethi Çelikbaş bir "gece kondu lideredir, sır- tı nasır bağlamıştır. Kasım Gülek utanmaya karşı şerbetli, sırnaşık falakaya layık bir adamdır. İnönü hakkında kullanılan tabırler ağıza alınmıyacak cinstendir. Feridun Erginin isminin yanın yakıştırılan isim Damad Feridin ismidir. Akis, milli terbiyeden ve şuurdan ellerini yıkamıştır. Hür. P. muhterisler karargâhıdır. D.P. nin mesulleri bu Lenin aşığının Lenin metodlarına, insanları küfürle yıldırma usullerine bir son vermeyecekler midir ? Yoksa İktidar partisinin organında bu küstahlık sürüp gidecek midir Z ira harekete geçmesi gereken bu kızıl soytarıyı kulağından tutup atması icap eden kimseler D.P. nin mesul şahsiyetleridir. Zaferi her zaman seviyeli bir gazete haline getirmek, D.P. içinde samimi bir arzu olmuştur Zaferin hiç olmazsa nezih aile muhitlerine girebilmesi, çoluk çocuğun eline verilebilmesi lâzımdır. D. P. milliyetçi bir partidir, D. P. dinsiz değildir. Bunları inkâr eden kalemlerin hem de İktidardaki D.P. narama konuşmasına nasıl cevaz verilir? Zaferde meselâ Kasım Güle- ğin Amerikalılarla teması iki kalem tarafından tenkit olunmuştur. Bir altında yıldız işareti taşıyana bakınız, bir de Rıfkı Salim Burçak adını.. Arada, akideden doğma, dünya kadar fark bulacaksınız. Bir parti organı elbette ki atak, cevval, hareketli ve dinamik ol- malıdır. Polemik yapmak, muhaliflere çatmak, partinin hayatiyetini göstermek, icraatı övmek hakkı değil, Vazifesidir. Aksi halde Allahlık Ulusa döner. Ama bütün bunların İktidara, yarı resmi organ sıfatına yaraşan bır ağırbaşlılık ve milliyetçilik hissi içinde yapılması gerekir. O sütunlarda edepsizce dahi olsa tecavüze uğrayan kimseler, Nadir Nadiler veya Fethi Çelikbaşlar, Kasım Gülekler veya İnönüler, Hür.P. veya Akis gazete dava eden tipler değildir. Hatta çok zaman cevap dahi vermeyi zül sayarlar. Küfredene cevap verilir mi? Ama hicap, hakikaten D.P. ye düşüyor. Zira herkes biliyor ki Za- fer -Lenin aşığının "Ey, kızıl kin!.. Zafer sana.." demesine rağmen- D. P. nindir. Lütfen biraz seviye! mak" lâzımdı AKİS, 16 OCAK. 1957 yardım cemiyeti haline çoktan gabi "Müesseseyi koru-