1 Aralık 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

1 Aralık 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO Nihat Akçanı bu piyeste ileri doğ- ru haylı geniş adımlar atmış bir ak- tör olarak görmekteyiz. Bıll Star- buck'ın hayalperest, macer. ruhu- nu pek ölçülü bir oyunla ıfadelendır— mesini bilen Nihat Akçan, Starbuck olarak Curry'lerin evinden bir yağmur bulutu gibi gelip geçti ama geçip gitmeden önce de neş'eli, kaygısız ta- vırları, rahat sorumsuz hareketleri, sevımlı ve samimi palavracılığı, ni- hayet en kapalı bir kadın ruhuna da- i ü edılebılecegmı bılen zarif, müşfik halleriyle Curry'ler için oldugu kadar seyirciler için de unu- tulmayacak bir tip olarak kaldı. No- ah'ın kuru, mantık dolu, histen uzak yönlerini Çetın Köroğlu çatılmış kaş- ları, hep yüksek perdeden çıkan se- si, hoşgormesını bilmeyen dik, kaba halleriyle isabetli bir şekilde belirtti. Şahap Akalın, Baba Curry'yi batı a- merikalı bir Curry gibi değil de her- hangi bir yerde yaşayan çocuklarına yapılan tercümesi çok başarılı. Oka- dar başarılı ki, insan kendi kendine böylesine temız ve duru bir tercüme- nin tecrübeli ve usta Ur kalemden mi, yoksa adım ilk defa duyduğumuz Fitnat Durusoy'dan mı çıktığım sor- maktan kendini alamıyor Festivaller Bir fiyasko Geçen hafta İstanbulun Şan Sine- masında — Üniversitelerarası ti- yatro festivali devam etti. — Festival İstanbulluların büyük rağbetine maz har olmuştu. Robert College'in Festi- val için hazırladığı — Shakespeare'ın "Hamlet" temsilinde de salon kala- balıktı. Temsil başlayalı onbeş daki- ka olmuştu. Seyirciler gözlerini sah- neye dikmişler, karanlıkta oynanan piyesi takip etmeğe çalışıyorlardı. Filhakika Hamlet'in ilk sahnelerinin düşkün, onları anlamağa hazır, oğul- larından birine, Jim'e — meyyal her- hangi bir baba gibi oynuyorsa da bu rolünün beşeri cephesi yönünden da- ha bile verimli oluyor. Sheriff'te Coş- kun Orhon arkadaşlarının yakaladık- ları tempoya ayak uydurma, sını pek âlâ bilmiştir. kı i Fi- le ile başbaşa kaldıgı sahnelerde O- nun da temposu ister istemez düşü- yor. Oysa ki Sheriff rolü File'den da- ha nankör. Yazar eserinde en az She- riff üzerinde durmuş, buna mukabil File'a pekçok bakımdan renk ve can- lıliık vermiş. File sözlerimle ve hare- ketlerinde köşeli köşelidir ama, bu köşeli hareketlerde isteyerek gızlen— miş bir yuvarlaklık, bir yumuşaklık sezilir. Eserin Fitnat Durusoy tarafından 30 Piyesten bir başka sahne Western gece geçmesi, bunun için de sahnenin karanlık olması lâzımdı. Ama bu ka- ranlık, zifiri bir karanlıktı. vi fon perdesinin önünde dolaşan o- yuncular, arada — sırada konuşuyor- lar, sonra ortalık yine derin bir ka- ranlık ve sessizliğe gömülüyordu. Kolejliler Festivale — büyük iddia- larla girişmişlerdi. "Hamlet"e dört aydanberi çalışıyorlardı. Kostümleri İngiltereden getirttiklerini söylüyor— lardı. Mizansenleri en küçük noktala- rına kadar ayarladıklarını ıddıa edi- yorlar ve işin tuhafı "nefis bir ingi- lizce konuştuklarını Shakespeare'ı İngilizce temsil etmenın şeref ve den komik kıyafetler -hele Kralınki-, bir orta mektep müsameresine çık- mış gibi makyajlı çocuklar, elinde bir kitapla, uykuda gezer gibi ortada do- laşan, sırası gelince gözünü kırpma- dan yüzüne hiçbir ifade vermeden nu- tuklar çeken bir Hamlet!... Velhasıl Kolej, Festivale iştirak etmekle, hem de "Hamlet"le iştirak etmekle hata etmişti. Bu suretle, seyircilerin de Festivale olan ıtımatları ve alâkaları ciddi bir darbe yemış oldu. Eğer öteki temsil- lerde "Hamlet"e benziyorsa hem va- kitlerinin, hem de paralarının israfı- na ne lüzum Vardı ? "Hamle n son- raki temsıller -"Ayyar Hamza" müs- tesna- bil yüzden yarıyarıya boş sa- lonlar onunde verildi. "Antigone" ve "Medea" estivalin beşinci günü -güzel bir tesadüfle- modern Fransız Tiyat- rosunun elut yazarlarından J. Anouilh'a ayrılmıştı. Matinede "A- kaderal Tiyatrosu" yazarın "Antıgo— ne"sini temsil edecek, suvarede de "Bonn Tiyatrosu", "Med yı sahne- ye koyacaktı. Zaten bu ıkı tra]edı birbirini tamamlar mahıy ette idi. A- kademililer "Antigone"de ellerınden gelenı yaptılar Piyesi eski temsiller- n ço a iyi oynadılar, fakat başroldekı Çolpan İlhan, bırçok sah- nelerdeki güzel oyununu, bağırarak konuştuğu sahnelerde adeta gölgeli- yordu. at Demircioğlunun rejisi, Renan Yaman'ın dekorları iyi idi. A- ma Akademililer "Antigone" yerine -evvelce ilân ettikleri gibi- "Bizim Şehir" ile Festivale iştirak etselerdi herhalde daha iyi bir Gderece alabi- lirle İlk oyunları "Falan Maden Ocak- ları" ile tatmin olmadıkları için sa- natseverler Almanların ikinci oyunla- rından da pek fazla bir sev beklemi- yorlardı. Maamafih "Medea" ümit e- dilenden daha iyi çıktı. Medea rolün- de Clara Rumber, Amme Trolünde Ingrıd Borner, "Reinhard Ekolü"ne göre, başarılı — sayılırlardı. Ama ne yazık ki bu ekol bize yabancı idi. O- nun için "Bonn Üniversitesi" oyun- lan, İstanbuldaki Alman Kolonisin- den başka kimsenin alâkasını çekme- di. "Ayyar Hamza" Teknik Üniversite Sanat Klübünün en buyuk avantajı. Festivale "Ay- yar Hamza" ile ıştı rak etmesiydi. Moliere'in "Scapin'in Dolaplarından i Bey'in ustalıkla adapta ettiği e- ser Ergun Köknar tarafından başa- rı ile sahneye konmuştu. Piyes baş- lamadan evvelkı tulüat, fîlhakıka bi- raz fazla sürmüştü. Ama perde açıl- i "Bale - pand ım" , seyirciyi — piyese bagladı Teknik Universite'nin genç san'atçı- ları bırbırınden mükemmel kompo— mes'üliyeti"nden Halbuki temsil en ıyımser insanı çileden çıkaracak kadar kötü idi. Karanlıkta geçen sahneler birbirin- ar Hamza"yı da- ha da güzelleştirdiler. amza rolünde Atillâ Alpöge, eş- siz bir komedi sanatkârı olduğunu AKİS, 1 ARALIK 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: