decekti. Nitekim Ankara Valiliğinin 20 kasımda yayınladığı tebliğe göre hususi vasıtalardan 18 beygire kadar olanlara günde 6 litre, daha yüksek beygir — kuvvetinde olanlara 8 litre yakıt verilecek, pazar günleri hususi plakalı vasıtalara yakıt — verilmeye- cekti. Taksilere verilen yakıt ise 18 beygire kadar günde 15, daha yukarı beygir kuvvetindekilere de günde 20 litreden ibaret olacaktı. Ankara ile kazalar arasında işle- yen otobüs ve kamyonlar beher kilo- metre için yarım litre yakıt alabile- ce Görülüyor ki akaryakıt " tahdidatı r yer duraklama hattâ ge- rıleme belirtileri gösteren milli eko- nomimiz için büsbütün ağırlaştırıcı bir rol oynayacak ölçüdeydi. Akar- yakıt kullansın, kullanmasın bütün sanayi dalları akaryakıt kıtlığının tesirlerinden kendilerini kurtarama- yacaklardı . İç turizm hareketleri, de fazlasıyla müteessir olacaktı. Dış tu- rizmin de bundan azade kalamıya- cağını gösteren emareler yok değildi. Nitekim Denizcilik Bankası bazı dış seferlerını kaldırmagı düşünüyordu. â Ankara gemisinin ay sonun- dakı seferı için satılmış olan biletle- rin geri alınacağı Denizcilik Bankası tarafından ilân bile edilmişti. Yerinde bir karar Ankara Valiliğinin tebliği radyo- larda okunduğu gün Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı da sayılı karara aid 27 sayılı sirkülere ek 29 sayılı sirküleri yayınlıyordu. Bu sir- küler akaryakıt tevziatı için daha a- çık hükümler koyuyor, idare âmirle- rini doğrudan doğruya vazifeli kılı- yordu. 27 sayılı sirkülerde, komitenin tah— sis ettiği miktar benzın gaz ve torinin vilâyet merkezlerinde valıle— rin, kazalarda kaymakamların ve nahiyelerde nahıye müdürlerinin "ne zareti altında" mahalli belediye teş- kilâtı ve köy ihtiyar heyetleri ile iş- birliği yapılmak — suretile müstehlike mtıkalınm duzenlenecegı hükmü var- dı. Halbuki 29 sayılı sirkülere göre: "K-982 sayılı karara ait 27 sayılı sirkülerin 2 nci maddesinde zikri ge- çen komite tarafından muayyen ma- haller için tefrik ve şirketlerce bu mahallere sevkedilen benzin ve mo- torini o yerlerde bulunan vali, kay- makam ve nahiye müdürleri aynı sir- külerin 4 üncü maddesi mucibince mahalli belediye — teşkilâtı veya köy ihtiyar heyetleri ile istişare edecek mevcut imkân ve mahalli zaruretleri nazara almak suretiyle hakiki ihti- yaç sahiplerine intikal ettirmek üze- re bu maddelerin ne şekilde, nereler- de ve hangi ihtiyaç sahiplerine ne zaman ve ne miktarda satılacağını tertip ve tanzim ederler" deniliyor. du. 27 sayılı sirkülerde, istihsale matuf zirait ve sınai faaliyetlerle şehirlera- rası nakliyat, için lüzumlu benzin, gaz ve, motorin ihtiyaçlarının mülki- 14 BİRAZ AYDINLIK 1ti yıldanberi fevkalâde olarak kazandığımız döviz — miktarının ve yapılan yatırımların döviz ola- rak tutarının açıklanması hususunda .H.P. Genel Başkanı nın iktidara yaptığı teklif, siyasi, âdetlerimiz akımından mühim bir yenilikti. , kadar muhalefet bir hesap mütehassısı edasıyla sadece mem- leket muhasebe defterinin iki hane- sini denk getirmek lüzumu üzerin- de duruyordu. Sözlerinden mali is- tikrarı vasıta değil, gaye telâkki et- tikleri intibar çıkıyordu. "Yatırım- lar imkânlarımızın üstündedir, kı- sılmalıdır" — diyorlardı. Gözleri bir gemi projektörü gibi bütçeye çev- rilmişti. Hazineden fiilen çıkan, gi- renden daha fazlaydı. Madem ki gi- der geliri aşıyordu; demek ki yatı- rımlar fazlaydı, budanmalıydı. Yatırımları kısmadan, hattâ art- tırarak Devlet Bütçesini denkleştir- menin başka yolları, belki de vardı. Mevcut gelir tutarını dokunulmaz saymıyan, memleketin iş gücüne, tabit kaynaklarına, —dövizine tâbi olan Devlet Bütçesi yapmak belki de imkânsız değildi. Maliyecilere "bu yıl şu sahalarda şu kadar yatı- rım yapmak istiyoruz, fiziki imkân- larımız bu miktarı karşılamaya mü- saittir. Sizin işiniz yatırımların do- ğurabileceği enflâsyonist tazyikleri önliyecek tedbirler almaktır" demek elki de mümkün Fakat muhalefet, gözlüklerinden ötesini görmiyen miyop bir muha- sebeci misillü sadece aktifin pasife müsavi olmamasından mustaripmiş gibi davranıyordu. — Yerimizde say- maya rıza gösterirsek, "gelir - gi- der" yazmanın dünyanın en kola işi olduğunu görmek istemiyorlar- dı. Fikren ve relim bakımından Ba- tı seviyesine gelmek için, iktisadi değişmenin büyük rol oynıyacağına inananlar!, muhalefetin mıyoplugu yeise duşuruyordu İktidarın "mil- letin nasibini esmek istiyorlar" yollu ithamlarını tamamiyle haksız bulamıyorlardı Meselâ, iktidar son günlerde bir imar faaliyetine girişti. uhalefet karşımıza gene muha- sebeci edâsıyla çıktı. Sosyal saha- daki haklı, fakat sadece hissi ten- kitler bir kenara bırakılırsa, "efen- dim mail imkânlarımız, biliyorsu- nuz, paramız olsa bız de isteriz v.s..." gibi sözler işitildi. Hiç kimse iktidara "arkadaş, memleketin za- ten mahdut demirini, çimentosunu israf ediyorsun: o demiri, o çimen- toyu daha çok fabrika - kurmaya, halk için bir iki odalı ucuz evler yapmaya sarfetmellyiz" — demiyor- du. Hiç kimse hangi yatırımların tarlaya ekilen buğday gibi bire beş, Doğan AVCIOĞLU bire on verdiğini, hangi yatırımla- rın baldıran otları gibi sadece zarar verdiğini bilmek istemiyordu. Hiç kimse iktidarın mahdut tohumluğu- muzu hangi tarlaya ekmesi, hangi tarladan sakınması gerektiği husu- sunda bir şey söylemiyordu. Mali istikrar, plân, koordinas- yon gibi kimsenin aksini iddia ede- miyeceği kelimeleri, — fakat sadece kelimeleri —ağızlarda — gevelemekle iktifa olunuyordu. .H.P. Genel Başkanının, yatı- rımların hiç te soylenıldıgı gibi hızlı olmıyabileceğini imâ eden be- yanatı, muhalefetin şimdiye kadar- ki iddialarıyla taban tabana Zıttı. Genel Başkan fevkaladeden kazanı- lan döviz tutarı ve yatırım miktarı hususunda hesap soruyordu. Eğer altı senelik yatırımların döviz para olarak toplamı, altı senedir dış yâr- dım, borçlanma, hazır altın ve dö- viZ şekhnde sarfettiğimiz döviz pa- ra miktarım aşmıyorsa, — Türkiye'- nin hiç bir hususi yatırım gayreti yapmadığı gibi hepimizi hayrete düşürecek bir hakikatla karşılaşa- caktık. C.H.P. Genel Başkanı, sorduğu suale bizzat cevap verebilecek du- rumda değildi. Zira İktisadi haya- tımız hakkında mevcut malümat çok kıttı. Söylenen sözler ekseriya faraziyelere dayanmakta, karanlık- ta el yordamıyla ilerlenmeye çalışıl- maktadır. İktisadi hayatımızda muh- taç olduğumuz bir parça aydınlığı ancak iktidar getirebilir. Fakat ik- tidar hâlâ susmaktadır. Elde mev- cut bir iki malümat kırıntısı da in- sanı pek iyimserliğe sevketmemek- tedir. Bizim gibi kalkınma iddia- sında bulunan birçok memleketlerde priorite'nin hangi yatırımlara veril- mesi meselesi bir kenara bırakılsa bi- le yatırımların gayri sâfi milli hâsı- lava nisbeti 92020-25'i bulmaktadır. elde mevcut istatistiklere güvenilir- se bu nisbet memleketimiz için 20 11-13 civarındadır. Başbakanlık İs- tatistik Genel Müdürlüğü'nün ver- diği rakkamlar, 1963 tenberi milli hâsılanın artmadıgını göstermekte- dir. C.H.P. liderinin sualine getirile- cek bir cevap, muallâkta onuş- mayı seven muvafığa ve muhalife belki de müsbet konuşma itiyadım kazandıracak, kalkınma meseleler rinde hakikaten kafa yormaya sev- kedecekti. Yavaş mı, hızlı mı kal- kındığımızı bilecektik; —eğer yavaş kalkmıyorsak hızlandırma çareleri üzerinde düşünecektik. Fakat C.H.P. Genel Başkanı'nın sorduğu sual hâlâ cevap beklemek- tedir. AKİS, 1 ARALIK 1956