KİTAPLAR SOSYETE (Adnan Veli'nin mizahi hıkayelerı Akbaba Mizah yayınları No 14. Matbaa, İstanbul 1956. 108 100 kuruş) kbaba mizah mecmuası günümü- zün en meşhur mizah yazarlarının hikâyelerini, fıkralarını ciltler halin- de topluyor. Böylece günümüze kadar pek ciddiye alınmamış olan mizah sanatının bir-kütüphanesi teş— kil edilmiş oluyor. Somurtkan yamızda insan oğluna hiç değilse bır parça gülme fırsatı veren bu kitaplar her evde bulunmalıdır. Akbaba Mizah Tayınlarının on- dördüncü kitabım teşkil eden Adnan Veli'nin "Sosyete"si, — mevzu olarak sosyete ve sosyete mensuplarını ele almış. Sosyete mensuplarının, bilhas- sa sosyeteye giren sonradan görme zenginlerin, hikâyelerini okurken bel- ki kahkahayı — basmıyacaksınız ama tebessümü de dudağınızın kenarından şilemiyeceksiniz. Adnan Veli' nin Yen sayfa kitabında 19 hi- kâye var. Bunlardan biri de "Yoksul Çocuklar Balosu".. Bu hikâyede Kay- serili pastırma tüccarı Süleyman Al- lahverdi ile karısı Perihan'ın yaşayışı ele alınıyor: "Perihan, salonun kapısını açıp kocasına sesl d — Hişt!. a bak. Hazır mısın? Geç kalacağız yoksa Akşamdan beri bir papyonu bağlıyamadın gitti. Ne mıymıntı adammışsın sen. Gel yanı- ma şöyle.. Düzelteyim bari. Süleyman Allahverdi, aynanın kar- şısında, kanter içinde kalmış, ama papyonunu bir türlü dogrultama— mıştı. Öfke ile karısına dön — Sana yirmibeş defa dıdım ar- dından gopçak pavyonlardan ne deyi almıyon ? Bu uğursuz papyonu bağla- ması mektep işi be.. Düğümünü orta yerine getirincek gulağı sarkıyo. Gu- lağını düzeltincek düğmesi yana ga- çıyo. Gopçalısı olsa bi seferde yerle- şivirir, — Aman sen de, miskin herifin bi- risin. Kırk yılda bir baloya gidecek olduk, insanın burnundan getiriyor- sun. Bileydim vallahi hazırlanmaz- dım. Gel şöyle, karşıma gel baka- 1m... Süleyman Allahverdi kuzu gibi boy nunu uzattı. Kadın bir yandan pap- yonu bağlıyor, bir yandan da kocası- na talimat veriyordu: — Bana bak. geçen seferki gibi öy le olur olmaz şeyler için kıskançlık numaraları istemem. sosyete hayatına alışırsın ya da gerisin geri- ye Kayserinin yolunu tutarsın. Bura- sı İstanbul. Burada dangalaklık sök- mez. Benim dediklerimi tutarsan ya- kında adama benzersin. Ama kendi kafanın dediğine gidersen, hem beni, hem de kendini rezil edersin. Bir kere kapıdan girince, bizi Suheyla nın ko- cası karşılayacak. Sen önce Sühey- lânın elini öpersin, sonra da Cemil AKİS, 1 ARALIK 1956 Beyin elini sıkarsın. Kadın oldu mu eli öpülecek. Lafımı anladın mı? — Başüstüne garıcığım.. Ağnadım. Sonra en mühim mesele dans ettiğin kadına kompliman yapmak- tır. Kompliman, her erkeğin kadına karşı ilk -Vazifesidir. Bunları ogren Gomplimeni nasıl y Canım, dıyeceksm kı karşında bir hanım var. ceksin ki: Çok zarifsiniz hanımefen- di. İnsanın sizin gibi sempatik ve şarmant ahbabları olunca iftihar e- diyor, dıyeceksın Sonra elbıselerden filan söz açacaksın. Anladı — Ağnadım emme, bi yermı agnı— yamadım. O lâkırdıların hepsini go- casının yanında mı sayıcam? Herif galdırıp da zuratımın orta yerine bi dene bismillah idi verirse?.." Hazırlık ve talimatlar bitmiştir. Ka pıda bekleyen Cadillac arabaya bini- lir ve balonun verildiği gazinoya gi- ilir. Bir ahbablar masasına buyur edi- len Allahverdi'ler taktim merasimin- den sonra, otururlar. Süleyman Bey pot üstüne pot kırmaktadır. Teker teker hanımların ellerini öperken: "— Müşerref oldum Güler Hanım- efendi. — Ah beyefendiciğim.. Sizinle ta- nıştıgıma o kadar memnunum ki.. Es tagfurullah' . Bize ait.. Şukranın elini öperken, daha çok eğildi. — Hürmet iderim bayan!.. — Çok anşante Beyefendi.. — Size de anşante hanımefendi. Fifi hanım, size de anşante. Ma- sadakilerin hepsıne çok çok anşante im". mesela na diye- Süleyman Bey Mücella adında bir başka hanımın elini öpeceği sırada bir aksırık tutar. Etrafa yıldız gibi saçılan tükürüklerle beraber kadının eline bir şey yapışır. Süleyman Beyin karısı müthiş kı- zar, hemen araya girer. Mücellânın elini etler. Süleyman Bey de mahçup olmu lstanbulun bu nevazili adamı öl- dürüyo be! Perıhan,sert sert: — Aksırırken başını niye öte tara- fa çevirmiyorsun? dedi. ( nda da bu hanım var. — İnsan ağzına mendil kapatır... — Mendil gapamıya vakit mi gel- di be? Bu uğursuz tıksırık gelirken, ben gelıyom diyo mu? Birden bastı - 1yo Suleyman Bey biraz sonra geçen- leri unutmuş, karısının evdeki tavsi- yelerine uyarak yanındaki hanımla meşgul olmaktadı "—Nasılsınız — Iyıyız efen Allah afîyet Vırsın Havalarnan aranız nasıl? — Havalarla da ıyı efendım — Sizin gocan — Kocam geçen sene vefat etti e- fendim, hanımefendı" — Evda otururum, batan arkadaş- lara giderim Süleyman Bey Fifi ile konuşurkez bir yandan da burnunu karıştırıp arı sıra parmağım masa öÖrtüsünün ucu na siler. Bir ara karısının dansı kalktığım gören Süleyman Bey Fifi' — Tango dans bılıyonuz mu siz'i — Biraz bilirim efendi — Buyurun dans 1delım. Kalkarlar. Süleyman — Bey Fifiye 1yıce sarılır ve: — Ben biraz acemiyim, der. sura bakmayın. — Zarar yok efendim — Yani ayaklarınızı gollayırı dey söylüyom. Gu — Peki, ben dikkat ederim. Suleyman Bey kadının göğsünü, o muzlarını kollarını, uzun uzun süz dükten sonra içini çekti: — Hanımefendi be!.. — Buyurun efendim Müsaade iderseniz size biraz gompliman yapcem. Buyuru efendım, yapın — Pek zarıfsını siz. Her zaman böyle misiniz, yoğsa m bu ağşam hü SOSİ geyındmız de boyle mi oldunuz ? Kadın ıster istemez güldü: eyefendi iltifat ediyor Ben guzel filân değilim. Orası bana alt. Bu entariyi nir de dıktırdınız — Pariste efendim. — Gaça çıktı?" Süleyman Beyin potlan, karısı Perihan hanımın hoppalıkları devam ede dursun mikrofonun — başına bit erkekle bir kadın geliri Malüm, baki yoksul çocuklara yardım balosu, mik rofonun başındaki erkek konferansı başlar: sunuz. " — Sayın misafirlerimiz. Hepiniz saygı ile selâmlarız. Bu akşam bura da hudutsuz bir neşe ıçındeyız Faka biz böyle eğlenirken, her türlü yar- dımdan, şefkatten uzak vatandaşla' rımızı da düşünmeliyiz. Bu maksatlı Simdi sizin yurt severliğinize ve ha miyetinize hitap ederek bir şeftaliyi satışa çıkaracağız. Bu mevsime ka- dar büyük bir itina ile saklanmış o- lan bu şeftaliye — vereceğiniz, ehem- miyetsiz bir para, yoksul yavruların bir çok 1htıyaçlarım karşılayacak onları da sevindirecektir. Genç kadın, elindeki şeftalıyı hava ya kaldırarak davetlilere gösteri d zaman salonda bir alkış koptu. Ci vardaki masalardan bir ses yukseldı - Yüzelli.. Suleyman Bey karısının ve masadı oturan hanımların teşviki ile artır maya girer. Şeftalmın fiatı 150 der çıka çıka yediyüze kadar çıkar. Ve nihayet Süleyman Beyde kalır. ama Süleyman Bey artırmayı hep kuruş hesabına göre yaparmış, yedi yüzün bir tek şeftali için verilecek lira olduğunu anlayınca kalbi dura cak gibi olur, ama çarnaçar parala Sonra caz tekrar çalmağa başlar.. 21