yük ragbet görmüş -mesela Çaykovs- ki'nin "İtalyan Capriccio'su" kadar değilse bile- çok satış yapmıştı. nold Schönberg, musikisi kında, şunları da soyl mişti: "Musi- kimin, namuslu zeki bir insana benzetılmesını ıstıyorum Bize, derin- den ınandıgı ve hepimiz için kir ma- na ifade etmesi gereken birşey soy— leyen zeki ve namuslu bir insana" Kültür İzmir'de kalkılma eçen hafta postadan çıkan iyi kâ- ğıda basılmış, dört yapraklık broşür, bir musiki teşekkülüne aitti. İçinde, bir çalışma plânı yapmanın ve bunu halka duyurmanın ne demek olduğunu bilmez görünen bazı mües- seselerin, meselâ Ankara'nın Filâr- moni Orkestrasının, yahut Devlet O- perasının, ibret alacağı şeyler vardı. Hangi memleketin hangi şehrindeydi bu teşekkül? New York'ta mı? Lond- ra'da mı? Berlin'de mi? Hayır.. Sa- dece İzmir'de, Teşekkulun adı "İzmir Filarmoni Derne idi. Böyle bir işe girişen her muessesenın yapması ge- rektıgı gibi yıllık çalışma plânını hazırlamış, onserlerin sayısını, ta- rıhlerını iştirak edecek solistlerin - simlerini çalınacak eserleri tesbit ve ilân etmişti. Meselâ 2 Mart 1957 cu- martesi günü verilecek konserin so- lisii Ferhurde Erkin'di; Mozart'ın i Bemol Majör Pıyano Kpnsertosu- nu çalacaktı. 4 Mayıs 1957 günkü konsere de. Ulvi Cemal Erkin'in kon- sertosuyla piyanist Seride Barlas iş- tirak edecekti. Oysa Cumhurbaşkan- lığı Filarmoni Orkestrasının, yahut evlet Operasının, değil dört ay, bir hafta sonra ne yapacağı çok kere bi- linmezdi. İzmir Filarmoni Derneği'nin bir de orkestrası vardı. İzmir Müzik Okulu Müdürü Orhan Barlas'ın gayretleriy- le kurulmuştu. Şef Barlas hariç, 36 kişiden müteşekkildi. Orkestra üye- leri arasında, Şehir Bandosu üyeleri çogunluktaydı Fakat bunların ya- nında iki avukat, bir tüccar, iki ban- kacı, bir tornacı, memurlar ve ogret— menler vardı. Turkıye nin Üçünc senfoni orkestrası da böylece kurul— muştu. Nihayet İzmir -kadrosu he- nüz küçük bile olsa- bir orkestraya kavuşmuştu. Orkestra bu yıl, yedi konserlik bir mevsim tertiplemiş, her konsere bir konserto koymuş, memle- ketin tanınmış solistlerinden birkaçı- nı angaje etmişti. Dernek, İzmir'in musiki kültürüne bilhassa muhtaç bir şehir olduğunu biliyordu. Senfoni konserlerinden baş ka oda musikisi konserleri, izahlı plâk konserleri ve izahlı orkestra konserleri de tertiplemişti. Dernek bütün bu faaliyetinde "İzmir'in kıy- metli ve münevver halkının tevec- cüh ve rağbetine" güvendiğini de a- çıklıyordu. Çalışmalarındaki başarı sayesinde İzmiri -eskiden olduğu gibi- bir sanat şehri haline getirebilecek plan bu Dernekten İzmirlilerin rağ- bet ve teveccuhlerını esirgemeleri za- ten düşünüleme AKİS, 1 ARALIK 1956 Bayan Yardımcı ve Bayan Zeytinoğlu Güzellik - müsabakası Ankarada yapılan resmi davetlerde en guzel Demokrat hanımı" -dik- kat edılsın en güzel Demokrat ha- nım" değil, "en güzel Demokrat ha- nımı", zira birincilerin mevcudu tü- keneli yıllar oluyor- sıfatını iki kişi paylaşıyor. Bunların biri Harika yardımcı, diğer Sebahat Zertinoğlu. İkisi de mücadeleden muzaffer çıka- bilmek için ithal malı silâhlarım bol miktarda kullanıyorlar. — Geçenlerde Almanya Büyük Elçisinin verdiği suvarede iki, rakibeyi birarada gör- mek fırsatı çıktı. Doğrusu istenilirse Bayan Zeytınoglunun bütün ağır teç- hizatına rağmen gözleri kamaştıran gene de Bayan Yardımcıydı. Devlet Bakanının güzel refikası bir çok sine- ma yıldızını geride bırakacak kadar cazibeliydi. * aiti Cumhuriyeti başbakanının oğlu Dr. Abel Turnier dinlenmek için sessiz sedasız İstanbul'a geldi. Evlerinde kaldığı dostları, -şerefine müteaddit defalar partıler verdiler. Bu partilerden birinde, Amerikanın doğusundaki Haiti adasını Pasifikte- ki Tahiti ile karıştıran bir sosyete hanımımız çikolata renkli misafir doktora, "Sizin adanızda, filmlerde gördüğümüz gibi — yanardağlar, sa- man eteklikli çıplak kızlar, timsahlar filân var mı sahi?" diye sordu. On gündür türk - gazetelerini yoluyla okumayı ihmal etmemiş ve birçok münevverle uzun konuşma- lar yapmış bulunan Dr. Turnier bu sual karşısında hafifçe — gülümseye- rek "Hayır, bunlar yok ama, dedi, tam söz ve basın hürriyeti, toplanma hakkı, grev ımkanı üniversite muh- tariyeti vesaire O rta Dogudakı karışıklıklar in- sanların aşk ve izdivaç hayatla- rına da tesir ediyor. Balaylarını ge- çirmek üzere Avrupa'ya gıtmekte Oo- lan Beyrut belediye meclis âzası Muhammed Fevzi İtâni ve karısı son durum dolayısıyla Istanbul dan mem leketlerine donuy S ırmalı deniz subayı istilâsına alış— mağa başlamış bulunan Hilton' bu hafta birdenbire pırıl pırıl rutbe işaretleriyle kara ordusu üniforma- ları doldurdu. Nato müdafaa koleji- ne mensup General Byers riyasetinde seksen iki kişilik bir heyet, pakt âzâ- sı memleketlere mutad senelik seya- hatlerini yapıyorlar Dünya vaziyeti- ne dair şahsi,fikrini soran gazeteci- lere general Sıyaset adamları asker- lik işlerinde ihtisas sahibi bulunduk- larını 1ddıa edebilirler ama, askerle- rin siyasi mütehassıslık taslamaları doğru olmaz gibi gayet siyasi bir cevap verdi. & ıdanın kıymetini iyi bildiklerin- den mi nedir, hekimlerin iştahı umumiyetle pek açık oluyor. Bundan bir, müddet evvel bir ilâç — fabrikası sahıbının İzmirde verdiği partide dok tor misafirlerin "dönere hücum'ları tebessümlere vesile olmuştu. Ama he- kimler arasındaki boğaz merakının memleketimize inhisar etmeyip bey- nelmilel bir temayül olduğu, Prof. Dr. Fahri Arel'in otuz yedi kişilik bir Amerikan tıp heyetine evinde 217