SİNEMA Filmcilik Yel değirmenleri Yuruyecegı yolu bir türlü bulama- yan sinemacılığımız rüzgâr ne ta- raftan kuvvetli eserse ordan gelen tesirlere kapılmakta — devam ediyor. man amerikan hareketlili- ği, fransız ahlâkçılığı ve italyan re- ahzmım taklide yeltenen filmciliği- z hi "Avare"nin darbesinin te- sırınden henüz kendini kurtaramadı. Üzerinde ciddiyetle durulması gere- ken bazı sosyal gerçekleri istismar eden, ağlama taşı haline getiren bu gıdış butun hızıyla devam etmekte- dir. "Papatya"da modası geçmış bir Orta Avrupa hassasiyetini, "İntikam Alevi"nde amerikan hareketlılıgıyle işlenmiş bir fransız cinsiyet melo: ramını ortaya uyan fılmcılıgımızın yeni mevsimdeki görünüşü çok ba- balı bir çocuğu andırmaktadır. Bu temelsiz ve şahsiyetsiz istihsal siste- minin son mahsullerinden olan "Piç zarif adından da anlaşılacağı gibi "Avare" hayranlığında çevrilmiş bir filmdir. "Avare" Hindistan'daki - sı yal düzensizlikleri, — sefaleti, ışsızlıgı ve bunların yarattığı avarelerı ne dar başarıyla işlemişse, "Piç" de ayni meselelerin neticesi olan gayri meş- ru çocukların dertlerini, prototipini utandırmayacak bir şekilde, ele alı- yor. Filmi seyredenler sahneye koyuş tekniği karşısında, şef siz orkestradan sonra rejisörsüz sinema için de dene- melere girişildiğini sanmışlar, b bir yeniliğe Tür filmci lgının öna- yak olmasını sevinçle karşılamışlar- dır. Nitekim filmlere isimlerinden başka birşey katmayan rejisörlerin açıkta kalması endüstrimize biç ol- mazsa ekonomik fayda sağlayabilirdi. Ama sevıne uzun sürmemiş, gaflete düşenlere "Piç"i Memduh Ün adında bir rejisörün meydana getirdiği ha- tırlatılmıştır Muzdarip ruhların feryadı L âle Oraloğlu hem saz salonunda çalışarak, hem de vücudunu sata- rak hayatını kazanmaktadır. Bu ara- da kanunda kimden olduğunu bilme- diği bir çocuk buyumegc başlamıştır Müşterisi Nazım İnan'a çocuğuna ba- ba oldugu takdirde kendisiyle yaşa- yacağını söyler.. Kirli işlerle uğraşan Nazım teklifi önce kabul eder; fakat çocuk doğduktan sonra fikrini değiş- tirir, ondan kurtulmanın yollarını a- rar. Karlı bir gecede çocuğu bir çeş- me yalağına bırakır. miyetli bir Vatandaş tarafından bulunan ç cuk 18 sene sonra Muhte rem Nur olur, namuslu bir sevişir. Hamiyetli vatandaş ölünce üvey ana Muhterem'i kapı dışarı e- der; çünkü "namuslu polis'e kendi göz koymuştur. Çaresiz kalan Muhterem Nur klâsik intihar yeri Saray burnu- na gelir. Bulara bakar, ayağına bir kedi sürünür, fonda Verdi'nin "Tali- 22 _polısle hin Kudreti" uvertürü çalar. Muhte- rem intihardan vazgeçer parktaki sıralardan birine oturu "Talibin Kudreti" tesirini göster eye başla- mıştır. Tanına siyahlar içinde bir ka- dın yaklaşır, iş teklif eder. — Böylece Muhterem, Lâle Oraloğlu'nun işletti- ği bir randevu evine sermaye olarak gider. Aradan 18 yıl geçtiği halde Lale yaşlanmak şöyle ursun büs- bütün güzelleşmiştir. Seyırcıler evin- dekilerin en güzeli olan Lâle' mes- lekten niçin ayrıldığını anlamaya çalı- şıirken Muhterem Nur uyanır, elbise- lerini ve iç çamaşırlarını yatağının yanında görünce çıplak olduğunu farkeder. Fonda Şostakoviç'in izdi- raplı beşinci Senfonısı çalarken gece başına gelenleri Aanlar. Tabii derhal rebe kalmıştır Kısa zamanda karnı H. Fonda, "Belâlı Kaptan"da Mücadeleci — teğmen büyür, ama Lâle bir Drakula yahut bir Frankeştayn canavarlığıyla ona işkence eder. Patetik sahneler biribi- rini kovalar. Muhterem'in çocuğu o- lur. Biraz geç kalmakla birlikte Na- zım İnan bu sefer Muhterem'e göz koyar. Araya giren Lâle kalbine bir kurşun, kafasına bir tabanca kabzası yer. Bunu rağmen ölmez, son sözleri- ni söylemek için filmin sonunu bek- ler. Muhterem gözü dönen Nazım'- dan kendini ve çocuğunu korumak i- çin çok emin bir yere, dama kaçar. Ayağı kayar çocuk bir tarafa savru- lur, kendisi sokağa duşecekken sa çaklara tutunur. Damdaki yavru fer— yad eder, saçaklara asılı Muhterem Nur feryad eder, ölmek için filmin sonunu bekleyen Lâle Oraloğlu evde feryad eder, bütün kötülüklerin kay- nağı Nazım İnan vaka mahalline vaktinde yetişen namuslu polisin kur- şunuyla yaralanıp damdan aşağı u- çarken feryad eder. Harcadığı para- ya, kaybettiği zamana üzülen seyirci feryad eder ve nihayet film biter. Filmler "Belâlı Kaptan" ilâh altındaki insanların en büyük düşmanlarının can sıkıntısı, mis- kinlik ve yeknesak hayat olduğunu ileri sürerek başlayan "Belâlı Kas- tan - Mr. Roberts", askerliği hicve- den bir film.. Hemen hemen bütün dünya ordularında rastlanan tipik muvazzaf subay - yedek — subay ge- işliyor. AK60I kinci çimsizliğini Dünya binin sonlarında pasifikte vazife gören ikmal gemılerınden bi- ridir. Kaptanı (James Cagney) terfi edebilmek için disiplini gayet sıkı tutmakta, usulleri zaman zaman zu- lüm derecesine varmaktadır. İcra subayı Roberts (Henry Fonda) bü- tün yedek subaylar gribi — sertlikten hoşlanmaz, işlerin müsamaha, yumu- şaklık, hoş görürlükle yürütülmesini ister. Bu anlaşmazlığın — doğurduğu çatışmalar filmde bir komedi çerçe- vesi içinde işlenir. "Belâlı Kaptan"ın Frank S. Nugent ve Joshua Logan tarafından hazırla- nan senaryosu, Broadway'de çok tu- tulan ayni adlı piyesten alınmıştır. Filmi John Ford çevirmeye başlamış sa da Mervyn Le Roy tamamlamış- tır. Film, Ford'un elinden çıktığı his- sini veren birkaç güzel cinemascope dış sahnesi hariç, umumiyetle tiyat- ro havası taşımaktadır. Hadiseler bir noktanın etrafında gelişmekten çok, küçük küçük anekdotlar halinde an- latılmaktadır. İfade zaman zaman çok aşırı bir karikatür havasına bü- rünmekte ve bu maksatla gıdış yuzun den filmin sonunu Roberts'in ölüm haberiyle bağlam ak seyirciler için beklenmedik ve sız bir netice ol- maktadır. Gene ayni şekilde Teğmen Pulver'in isyanım ve kaptanın başı- na belâ kesilmesini de Roberts'in ölü- müne bağlamak hem fazla hassas hem de zorlama bir bitiriştir. Mevzuunu çok hafiften ele alışına, dağınık hikâyesine rağmen kuvvetli oyuncular sayesinde "Belâlı Kaptan" rahat seyrediliyor. Oyuncu kadrosu- nun en başarılı elemanının Roberts rolünde Henry Fonda olduğunu der- hal işaret etmek gerekir. Bu filmle sinemaya yenıden dönen Fonda basit bir rolde bile değerini ortaya koyu- yor. Sıkı disipline, mantıksız emirle- re karşı koyan sağduyu sahibi Teğ- men Roberts'i ustalıkla canlandırı- yor. Öbür yandan Kaptan James Cagney benzerini birçok defalar ya- ratmış olduğu sert, haşin adam kom- pozisyonunun altından kolaylıkla kal kıyor. "Belâlı - Kaptan" da şakayla, alay- la dokunulan meseleleri yakında gö- recegımız "Denizd yan - Caine Mutiny" olarak ele al- maktadır. daha ciddi AKİS, 1 ARALIK 1956