rumlamasının murakabesi ise bakanın değil. Temyizin isiydi. Bakan ne ka- rışıyordu? Üstelik tamim, tefsirden çok ileri gidiyor ve bir takım hüküm er koymak suretile hakimin kaza fonksiyonunu ifa etmesine müdahale de bulunuyordu. Meselâ şunu su su- retle anlayacaksın, bunu böyle yapa- caksın, ehli hibreye gitmeyeceksin de- 1tılıyordu ve tamim bir tehditle bitiri- iyordu: "Bu tamime aykırı hareket edenler hakkında gereken kanuni muameleye derhal tevessül edilece- ğinin Cumhuriyet Savcılıklarına ve hakimlere tebliği ehemmıyetle ve ta- mimen rica olunur". Nüvit Yetkin şöyle devam etti: " — Bundan anlaşılıyor ki hakim- ler üzerinde sadece onların şahısla- rım hedef tutan emekliye sevk, ter- filerini geciktirmek, nakil gibi temi- antlarını zedeleyen hükümler kâfi gelmemektedir. Kaza — fonksiyonuna müdahale etmek, ona emirler gönder mek, zamire uygun tarzda karar vermeğe şevketmek için gayret sar- fetmek usulleri de artık tatbik, bu- nun aksine hareket edenlere cezalar Verılecegı pervasızca ilân olunmak- tadır" Nüvit Yetkin tamimi inceden ince- ye tetkik etti. Adalet Bakam ehli- vukufa gitmeyi isabetsiz sayıyordu, sanıkların ibraz edecekleri. Profesör mütalealarının kabulünü men ediyor ve bunların suiniyetle hazırlanan ve- sikalar olduğunu ileri sürüyordu. Hatip sordu: "Bunu nereden biliyor*”. Osman Bolukbaşının sesi yükseldi: "Kendinden biliyor". Gülüşmeler ol- du. Nüvit Yetkin tamimin tahliline devam etti. Tamimle savcıların adli vazıfelerıne de müdahale — olunuyor- du. vcı"ara gizlilik hususunda, tecziye talebi hususunda - tamimler yapıldığını — öğreniyoruz. — Savcıları- mıza bazan polis vazifesi gördürülü- yor. " de n hakimleri, hatibe göre, pohtık gayelerinde kulla nmaya çalışıyordu. Nüvit Yetkin ilk konuş- masını şöyle bitirdi: "— Muhterem arkadaşlar, adliye- yi, kaza organını kendi hususi kale- mi gibi emirle hareket eder hale ge- tirmeğe çalışan bu Adalet Bakanının tasalludundan adaleti istirham ediyorum" İkinci cevap, ikinci tenkit üseyin Avni Göktürk umumiyetle ikinci defa konuşmazdı. Ama bu sefer, tekrar kürsüye gelmekten ken dısını alam, Kanunları Herkes tefsır ederdı Kendisi niçin tefsir et- me sindi? Bu. Nüv: 1t Yetkinin şu mu- kabelesıne yol açtı — Elbette ki her kısan bir kanun- dan kendi görüşüne göre mana çıka- rabilir. Ama hiç bir insan kaza or- ganına, bu kanunu benim anladığım gıbı anlayacaksın diye emir vere- me Sa taraf alkıştan yıkılıyordu Hatıp sözlerine devam etti. Bö mirlerin verildiği memleketlerde bır Hukuk devletinden — bahsedilemezdi. AKİS, 24 KASIM 1956 kurtarmanızı, Sağdan gene alkışlar yükseldi. Nüvit Yetkin coşmuştu ve gittikçe daha gü- zel konuşuyordu. Tamimden yeniden parçalar okudu. Bazı — mevkutelerin toplanması hususundaki emri Mecli- sın gözleri Önüne serdi. Tamimde "muhtevası suç teşkil eden bir yazı- nın neşredilmiş olması kasıt unsuru için kâfi görülecektir" — deniliyordu. Bu, kasıt unsuru için bir emir değil mıydı'? Bu doğrudan doğruya icra tarafından adliyeye, min vicdanına, muhakemeyi idare e- diş tarzına ve takdir hakkına yapıl- mış bir baskı, kanunsuz bir emir de- ğil miydi? Nüvit Yetkin devam etti: "— Muhterem arkadaşlarım, bu gün Adalet Bakanının burada bu ta- mimi müdafaa ederken söyledikle- rinden sonra siyasi — davaların gizli muhakeme edilmesinin izahı daha kolaylaşıyo Arkadaşlar Anayasanın 58 ci mad desi mahkemelerin aleniyeti esasını vazeder ve sadece usul — hükümleri dairesinde gizliliğe cevaz verir. Ceza Usulü Mahkemeleri Kanununda, ise sadece milli asayiş, emniyet ye aile sırlarının mahremiyeti — bakımından mahkemelerce gizlilik kararı alına- bilir. Bu gün cari olan basın dâvala- rının gizliliğini izah etmek mümkün değildir. Zira bunlar esasen suç ana- sırını neşretmişlerdir. Suç tekevvün etmiştir. Artık bir gizliliği kalma- mıştır. Bir müdafaası mı kalıyor Burada bir hadiseyi misal olsun diye zikretmek istemiyorum ama, bir Poznan iskanı oluyor, istiklâli tam olmayan demirperde gerisi bir mem- lekette suçluların muhakemesi aleni olarak yapılıyor. Buna mukabil biz- YURTTA OLUP BİTENLER de, Isparta'da, adi bir suç işleniyor, bir milletvekilinin adi hakaret sucu- nun muhakemesi gizli yapılıyor". Bir küçük hadise üvit Yetkin müteakiben "burada hükümet başkanının Adliyeyi is- tihfaf ve hakimleri istihkar eden be- yanlarını misal olarak zikretmek is- temiyorum" — dedi. Başkan —Ihsan Baç- bu sözün tavzihini istedi. Başbakan Adnan beyanını okudu meşhur tamime getirerek dedi ki "— Bir hükümet başkanı öyle der ve bir Adalet Bakanı böyle tamim- lerle mahkemelerin kararlarına tesir etmeye çalışır, kanunları kendisi gibi anlamayanları ceza .tehdidi altında bırakırsa, o memlekette adalet istik- lâlinden ve hakim teminatından de- ğil, hukuk devletinden bahsedilmez". Nüvit Yetkin alkışlar arasında yer rine oturdu. Başk n Avni Göktürke baktı. Bakanda bır hareket yoktu İhsan Baç ilân — Sual cevaplandırılmıştır D. P. Eski dostlar ecen haftanın sonunda Yeşilköye bir tayyare indi. Hele şu sıralar- da Yeşılkoye inen tayyarelerin haddi hesabı yoktu ama bu bahis mevzuu olanından çıkan zatın adı Dr. Müker- rem Saroldu. İstanbul Sarolistlerinin şefi Düsseldorftan geliyordu ve teş- kilâtının kumandasını tekrar ele al- mak lüzumunu hissetmişti. Zira Köp- rülü bandırası altında savaşan Ateş- Şehır gazetesının resmi Ne ilham, ne ilham!