daları misafirlerin görmedikleri bir yerdir, bu balamdan da en az itina gören oda olarak kalırlar. Vakıa mi- safirlere, yatak odasının kapalı ol- ması gayet tabiidir. Fakat bunun se- bebi odanın itinasızlığı değil, kendi- ine has mahremiyeti olmalıdır. A- kıllı bir kadın yatak odasına en az misafir odası kadar itina göstermeli, çok parası yoksa bile orayı zevkli ve iç açıcı bir şekilde döşemeye gayret etmelidir. Bol ve zengini büzgülü bir kreton perde yatak odasına derhal se- vimli bir hal verir. Perdenin muhak- kak yerleri süpürmesi şart değildir. Perdeler kısa da olabilir. Yatak odasını şık ve güzel göste- recek şey piyasada takım halinde sa- tılan havaleli yatak odası takımların- dan ziyade odanın şekline uyan hafif ve zarif eşyalardır. Yatak odası ge- niş, rahat bir somya, güzel bir örtü e iki kenarda duran iki küçük başu- cu masası ile gayet sevimli bir hal alır. Bu küçük masaların üzerinde iki gece lâmbası da şarttır. Karıkocanın uyumadan önce, birbirlerine rahat- sızlık vermeden bırşey okumak işte- meleri gayet tabiidir. Gece lambala- odanın umumi rengine uyan ipek- lılerden yapılmış itinalı iki abajur o- lursa odaya derhal hoş bir mahremi- yet havası verecektir. Bütçesi dar o- lan bir kadın bile, biraz arzu ile ga- yet ucuz abajurlar yapabilir. Yatak örtüsünün uzun olması ve somyanın ayaklarını iyice Öörtmesi şarttır. Örtü gene kretondan yapılabilir. Fakat perdeye hâkim olan renklerin düzü- nün tercih edilmesi odaya daha şıklık verir. Eğer perdeler düzse yatak ör- tüsünü çizgili ve parlak türk köylü i- peklısınden yapm ta mümkündür. Bir odayı güzel gosteren şey içindeki eşyalar kadar - ondan fazla- da- varların ve yerlerın temizliğidir. Ya- tak odaları duvarları kabilse yağlı boya ile boyanmalı, bazı yerleri ya- lancı perdelerle veya ipekli kumaş- larla kapitone edilmelidir. Yerde bir yumuşak halı şarttır ve bu olmadığı taktirde pembeye, maviye, sarıya bo- yanan Diyarbakır battaniyeleri bu iş için biçilmiş kaftandır. Tuvalet masası için çarşıya gidip havaleli ve iddialı bir mobilye seçmek gayet hatalıdır ve çok iyisi olmadık- ça, bu eşya odayı ancak çirkinleşti- recektir. Her kadın köşe başındaki marangoza gidip tahtadan gayet pra- tik bir tuvalet masası ısmarlayabilir. Bu masayı odanın rengine uygun bir kumaşla kaplayıp süslemek hem zevklidir, hem de pek ucuza mal olur. Duvardaki aynanın iki yanına koyu- lacak apliklere gelince, bunlar oda- ya derhal icab eden itina havasını verecektir. Gece elbiselerini çıkaracak erkek için bir elbise korkuluğu da şarttır. Yatak odalarında dikkat edilecek bir nokta da a bazı hatıraları, bazı resimler koymaktır İlk nişan- llık devrine ait güzel bir resim ka- dına da, erkeğe de her sabah kalkar- ken bir saadet hissi verecek, bazı hisleri tazeliyebilecektir. 28 CEMIYET stanbul a her türlü insan gelir, gi- der alma Steplhen Sedford Thorlak- son gibisine enderattan rastlanır. Elli dokuz yaşında, soluk — benizli, ciddi tavırlı ve Allanın Kilisesinin Suriye Baş Piskoposu olarak tayin edıldıgını söyleyen bu zat üç günlük ikameti es- nasında bütün gazeteleri dolaşarak gayesini anlattı. "İncilde tarif edilen Cennet Bahçesini kurmağa gidiyo- rum. İsrael ile Suriye arasında kuru- lacak ve 1075 senesinde tamamlana- cak olan bu mukaddes bahçede her dinden insanlar yaşayacak ve bundan böyle harp olmayacaktır. Merkezi Ka- liforniya'da olan Kilisemiz cahil in- sanları aza olarak kabul ediyor. Eğer siz de sulh içinde yaşamak istiyorsa- nız Kilisemize müracaat etmekte te- reddüt etmeyiniz". Piskopos Kalifor- niya'dan buraya kadar yalnız elma Sophia Loren ” . eni>l!"” Paramızı geri veriniz! yiyerek geldiğini ve yoluna yine ayni ki . z çesi olarak seçmeği hiç düşünmediniz mi?" diye sual soran bir gazeteciye yine ciddiyetle, "İyi olurdu ama biraz fazla kazılmış" cevabını verdi. * I stanbul'da, Beyoğlu sinemalarından birinin gala gecesine, İtalyan cinsi cazibe kraliçelerinden — Sofla Loren'i görmeğe giden halk müthiş bir suku- tu hayale uğruyarak dışarı çıktı. Bir kere filmin mevzuunu kat'iyyen anla- mıyanların "Yahu biz buraya film sey retmeğe mi yoksa bilmece çözmeğe mi geldik ? Einstein bile bunu anlıyamaz- dı" şeklindeki seslerinin yükselmesi ve gittikçe artması ortalığı birbirine kattı. Filmin yarısı geçtiği halde So- fia Loren'in gözükmemesine kızan- "Hadi film başlasın yoksa çıkıyo- , paralarımızı geri isteriz" demeğe başladılar Neyse bir aralık Sofla şöy- le bir gözüktü. Ama son derece edepli bir kılıkta ve romantik rolde olması gene kimseyi memnun etmedi. Patır- tı gürültü içinde, alkışlar ve yunalar- la biten filmin sonunda seyircilerden biri, "Anlaşılan sinemaları da şehir dışına çıkarmak lazım gelecek" dedi. Memleketimizin en eski ekonomi mütahassıslarından Halil Lütfi'- nin çıkarmakta olduğu Tan gazete- sinden gece sekreteri istifa etti. Be- yan ettiği sebep istifa sebepleri ara- sında orijinalite rekoru kırdı: Gazete binasında hiç bir sobanın yanmaması yüzünden dahildeki hararetin fikir faaliyetlerine müsaade etmemesi! Hılton un Lalezar Salonu haftada iki gün briç meraklılarıyla dolup taşar. Beynelmilel çapta şöhret sağ- layan ve birçok müsabakaları kaza- nan Halük Kibar bu lubun bütün işlerini üzerine alır. Geçen gün yapı- lan senelik toplantıda bundan böyle briç günlerinin Pera Palasta yapıl- masını İsrarla isteyen grupla Hılton— dan vazgeçemiyenler arasında m kaşalar oldu. Sonunda Hıltoncular ka andı ama buna fena halde kızan Ha- luk Kibar. ık ve acaip şapkalarım göster mek i için Hilton fıkrını zorla kocalarına kabul ettiren hanımlar mızın sözüyle hareket edenlerle oy— namam" dedi. ttlee Kabinesinde bakanlık yap- mış olan ve hükümetimizin davetli si olarak lstanbulda bulunan Kenneth Lindsay haftanın n cok konuşulan, popüler adam ldu. Bunda şakakla- rndakı kır saçlarının da rolü var, zi- a kadınlar kendisine ne kadar yakışıklı oldugunu alenen söylemek- ten çekınmıyorlar Şerefine Satfet Lütfi Tozan'ın evinde senenin en gü- zel partılerınden biri verildi. Daha bir çok ınmış kimseler kendisini da- vet etm k için adeta birbirleriyle ya- rış ettiler. Lindsay bunların hiç birini kaçınmadıgı gibi Polonya milli ması- a bile girmek yâni ezilmek cesareti- ni gosterdı * Senelerden beri İstanbul'un en gü- zel cifti olarak tanınan Nevgice ve Şinasi Hakkı Erel çiftinin bir kız torunları dünyaya geldi. Bir gün Şi- nasi Hakkıya dostları, "Çok merak ederiz, karını mı yoksa kızını mı da- ha çok beğenirsin?" demişler. Lâci- vert gözlü, beyaz saçlarıyla herkesi kendine hayran bırakan karısına ba- kan doktor, "Kimse karım kadar gü- zel olamaz" demiş. Fakat doğan be- beğin hepsini bastıracak kadar güzel olduğunu söyleyen dostlarına Şinasi Erel, "Durun bakalım, onu ancak saç- ları beyaz olduğu zaman söyleyebilir- siniz." diyor. AKİS, 24 KASIM 1956